Fecir | Konular | Kitaplar

Kur'ân-ı Kerim'de Atalar Yolu İle İlgi Âyetler

Kur



Kur'ân-ı Kerim'de Atalar Yolu İle İlgi Âyetler
 
Peygamberlerin Allah'tan
getirdiği hakikate, sadece Allah'a kulluk yapma mesajına karşı müşriklerin
"atalarının yolu"nu gerekçe gösterip ecdatperestlik yapmaları Kur'ân-ı Kerim'de
25 yerde gündeme getirilir. Atalarının izini takip etmelerinin, atalarının
yolunu şuursuzca sürdürmelerinin İlâhî ölçüye ters olduğu gibi, akla mantığa da
uygun olmadığı, geçersiz bir gerekçe, daha doğrusu şirk için bahâne olduğu
vurgulanır.
"Onlara (müşriklere):
'Allah'ın indirdiğine uyun' denildiği zaman onlar, 'Hayır! Biz atalarımızı
üzerinde bulduğumuz yola uyarız' dediler. Ya ataları bir şey anlamamış, doğruyu
da bulamamış idiyseler? (Hidâyet çağrısına kulak vermeyen) kâfirlerin durumu,
sadece çobanın bağırıp çağırmasını işiten hayvanların durumuna benzer. Çünkü
onlar sağırlar, dilsizler ve körlerdir. Bu sebeple düşünmezler." (Bakara:
2/170-171)
"Onlara, 'Allah'ın
indirdiğine ve Rasûl'e gelin' denildiği vakit, 'babalarımızı üzerinde bulduğumuz
(yol) bize yeter' derler. Ataları hiçbir şey bilmiyor ve doğru yol üzerinde
bulunmuyor iseler de mi?" (Mâide: 5/104)
"Müşrikler/putperestler
diyecekler ki: ‘Allah dileseydi, ne biz şirk/ortak koşardık ne de atalarımız
şirk koşardı. Hiçbir şeyi de haram kılmazdık.' Bu şekilde onlardan öncekiler de
(peygamberleri) yalanladılar da sonunda azâbımızı tattılar. De ki: ‘Yanınızda
bize açıklayacağınız bir bilgi var mı? Siz zandan başka bir şeye uymuyorsunuz ve
siz sadece yalan söylüyorsunuz." (En'âm: 6/148)
"Onlar bir kötülük
yaptıkları zaman: 'Babalarımızı bu yolda bulduk. Allah da bize bunu emretti'
derler. De ki: 'Allah kötülüğü emretmez. Allah'a karşı bilmediğiniz şeyleri mi
söylüyorsunuz?" (A'râf: 7/28)
"(Âd kavmi, peygamberleri
Hûd (a.s.)'a) Dediler ki: ‘Sen bize tek Allah'a kulluk etmemizi ve atalarımızın
tapmakta olduklarını bırakmamız için mi geldin? Eğer doğrulardan isen, bizi
tehdit ettiğini (azâbı) getir. (Hûd) dedi ki: ‘Artık size Rabbinizden bir azap
ve bir gazab/hışım inmiştir. Haklarında Allah'ın hiçbir delil indirmediği,
sadece sizin ve atalarınızın taktığı kuru isimler hususunda benimle tartışıyor
musunuz? Bekleyin öyleyse, şüphesiz ben de  sizinle beraber bekleyenlerdenim."
(A'râf: 7/70-71)
"Kıyâmet gününde, ‘Biz
bundan habersizdik' demeyesiniz diye Rabbin Âdem oğullarından, onların
bellerinden zürriyetlerini aldı ve onları kendilerine şâhit tuttu ve dedi ki:
‘Ben sizin Rabbiniz değil miyim?' (Onlar da), ‘Evet (Rabbimiz olduğuna) şâhit
olduk' dediler. Yahut, (ne yapalım) daha önce babalarımız Allah'a şirk/ortak
koştu, biz de onlardan sonra gelen bir nesildik, (onun için biz de onların
izinden gittik. Ahd'i) iptal edenlerin yüzünden bizi helâk edecek misin?" (A'râf:
7/172-173)
"Onlar (Firavun ve toplumu)
dediler ki: ‘Babalarımızı üzerinde bulduğumuz (dinden) bizi döndüresin ve
yeryüzünde ululuk sizin ikinizin olsun diye mi bize geldin? Halbuki biz size
inanacak değiliz."  (Yûnus: 10/78)
"(Semûd kavmi) Dediler ki:
‘Ey Sâlih! Sen, bundan önce içimizde ümit beslenen birisiydin. (Şimdi)
babalarımızın taptıklarına (putlara) tapmaktan bizi engelliyor musun? Doğrusu
biz, bizi kendisine (kulluğa) çağırdığın şeyden ciddî bir şüphedeyiz." (Hûd:
11/62)
"(Medyen halkı) Dediler ki:
‘Ey Şuayb! Babalarımızın taptıklarını (putları) bırakmamızı, yahut mallarımızda
(eksik veya fazla verme hususunda) dilediğimizi yapmayı terk etmemizi sana
namazın mı emrediyor? Hakikaten sen yumuşak huylusun, çok akıllısın, (diyerek
alay ettiler)." (Hûd: 11/87)
"O halde onların tapmakta
oldukları şeylerden (bu şeylerin onları azaba götürdüğünden) şüphen olmasın.
Çünkü onlar ancak daha önce babalarının taptığı gibi tapıyorlar. Biz onların
(azaptan) nasiplerini mutlaka eksiksiz olarak vereceğiz." (Hûd: 11/109)
"(Yusuf dedi ki:) Ey zindan
arkadaşlarım! Çeşitli tanrılar mı daha iyi, yoksa kahredici olan bir tek Allah
mı? Siz, Allah'ı bırakıp sadece sizin ve atalarınızın taktığı (birtakım
anlamsız) isimlere tapıyorsunuz. Allah onlar hakkında herhangi bir delil
indirmemiştir. Hüküm Allah'tan başkasının değildir. O da Kendisinden başkasına
ibâdet etmememizi emretmiştir. İşte dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu
bilmezler." (Yûsuf: 12/39-40)
"Sizden öncekilerin, Nûh, Âd
ve Semûd kavimlerinin ve onlardan sonrakilerin haberleri size gelmedi mi? Onları
Allah'tan başkası bilmez. Peygamberleri kendilerine mûcizeler getirdi de onlar,
ellerini peygamberlerinin ağızlarına bastılar, (hakkı söylemelerini engellemek
istediler) ve dediler ki: ‘Biz, size gönderileni inkâr ettik ve bizi, kendisine
çağırdığınız şeyden şüphelendirici bir kuşku içindeyiz. Peygamberleri dedi ki:
‘Gökleri ve yeri yaratan Allah hakkında şüphe mi var? Halbuki O, sizin
günahlarınızdan bir kısmını bağışlamak ve sizi muayyen bir vakte kadar yaşatmak
için sizi (hak dine) çağırıyor. Onlar dediler ki: ‘Siz de bizim gibi bir
beşerden başka bir şey değilsiniz. Siz bizi atalarımızın tapmış olduğu şeylerden
döndürmek istiyorsunuz." (İbrâhim: 14/9-10)
"Müşrikler dediler ki:
‘Allah dileseydi ne biz, ne de babalarımız ondan başkasına ibâdet ederdik. Onun
emri olmadan hiçbir şeyi de haram kılmazdık!' Onlardan öncekiler de böyle
demişlerdi. Peygamberlerin üzerine açık-seçik tebliğden başka bir şey var mı?"
(Nahl: 16/35)
"Onların da (Allah evlât
edindi diyenlerin), atalarının da bu konuda hiçbir bilgisi yoktur. (Onların
küfür ve iftira husûsunda) ağızlarından çıkan bu söz ne büyük oldu! Çünkü
yalandan başka bir şey söylemiyorlar." (Kehf: 18/5)
"Andolsun Biz, daha önce
İbrâhim'e de hidâyet, dürüstlük ve bilgi gücü vermiştik. Biz onu iyi tanırdık.
O, babasına ve kavmine: ‘Şu karşısına geçip tapmakta olduğunuz heykeller nedir
böyle?' demişti. Dediler ki: ‘Biz, babalarımızı bunlara tapar kimseler olarak
bulduk.' ‘Doğrusu, dedi, siz ve babalarınız, açık bir sapıklık içindeymişsiniz."
(Enbiyâ: 21/51-54)
"Andolsun Biz Nûh'u kavmine
gönderdik. ‘Ey kavmim! dedi, Allah'a kulluk edin. O'ndan başka ilâhınız yoktur.
Hâlâ sakınmaz mısınız? Bunun üzerine, kavminin içinden kâfir olan liderler
topluluğu; ‘Bu, dediler, tıpkı sizin gibi bir beşer olmaktan başka bir şey
değildir. Size üstün ve hâkim olmak istiyor. Eğer Allah (peygamber göndermek)
isteseydi, muhakkak bir melek gönderirdi. Hem biz bunu geçmiş atalarımızdan da
böyle bir şey işitmiş değiliz." (Mü'minûn: 23/23-24)
"Onlar, öncekilerin
dediklerinin benzerini söylediler. Dediler ki: Sahi biz, ölüp de bir toprak ve
kemik yığını haline gelmişken, mutlaka yeniden diriltileceğiz, öyle mi?
Hakikaten, gerek bize, gerekse daha önce atalarımıza böyle bir vaadde bulunuldu;
(fakat) bu geçmiştekilerin masallarından/efsânelerinden başka bir şey değildir."
(Mü'minûn: 23/81-83)
"(Rasûlüm!) Onlara
İbrâhim'in haberini de naklet. Hani o, babasına ve kavmine: ‘Neye tapıyorsunuz?'
demişti. ‘Putlara tapıyoruz ve onlara tapmaya devam edeceğiz' diye cevap
verdiler. İbrâhim: ‘Peki, dedi, yalvardığınızda onlar sizi işitiyorlar mı? Yahut
size fayda ya da zararları olur mu?' Şöyle cevap verdiler: ‘Hayır, ama biz
babalarımızı böyle yapar bulduk.' İbrâhim dedi ki: ‘İyi ama, ister sizin, ister
önceki atalarınızın olsun, neye taptığınızı (biraz olsun) düşündünüz mü? İyi
bilin ki onlar benim düşmanımdır; ancak âlemlerin Rabbi (benim dostumdur)."
(Şuarâ: 26/69-77)
"Kâfirler dediler ki: ‘Sahi,
biz ve atalarımız, toprak olduktan sonra gerçekten (diriltilip) çıkarılacak
mıyız?' Andolsun ki, bu tehdit bize yapıldığı gibi, daha önce atalarımıza da
yapılmıştır. Bu, öncekilerin masallarından/efsânelerinden başka bir şey
değildir. De ki: ‘Yeryüzünde gezin de, günahkârların âkıbeti nice oldu, bir
bakın!" (Neml: 27/67-69)
"Mûsâ onlara apaçık
âyetlerimizi getirince, ‘Bu, olsa olsa uydurulmuş bir sihirdir. Biz önceki
atalarımızdan böylesini işitmemiştik' dediler. Mûsâ şöyle dedi: ‘Rabbim, kendi
katından kimin hidâyet rehberi getirdiğini ve hayırlı âkıbetin kime nasip
olacağını en iyi bilendir. Muhakkak ki, zâlimler iflâh olmazlar." (Kasas:
28/36-37)
"Onlara: 'Allah'ın
indirdiğine uyun' dendiğinde: 'Hayır, biz babalarımızı üzerinde bulduğumuz yola
uyarız, derler. Ya şeytan, onları alevli ateşin azabına çağırıyor idiyse!"
(Lokman: 31/21)
"Onlara açık açık
âyetlerimiz okunduğu zaman demişlerdi ki: ‘Bu, sizi babalarınızın taptığı
(putlardan) çevirmek isteyen bir adamdan başkası değildir. Bu (Kur'an) da
uydurulmuş bir yalandan başka bir şey değildir.' Hak kendilerine geldiğinde
hakkı inkâr edenler de: ‘Bu, apaçık bir büyüdür, başka bir şey değildir'
dediler." (Sebe': 34/43)
"Sonra kesinlikle onların
dönüşü, çılgın ateşe olacaktır. Kuşkusuz onlar atalarını dalâlette buldular da
peşlerinden koşup gittiler. Andolsun ki, onlardan önce eski toplumların çoğu
dalâlete düştü. Kuşkusuz, Biz onlara uyarıcılar göndermiştik. Uyarılanların
âkıbetinin ne olduğuna bir bak! Allah'ın ihlâslı kulları müstesnâ" (Sâffât:
37/68-74)
"Yoksa bundan önce onlara
bir kitap verdik de ona mı tutunuyorlar? Hayır! Sadece, 'biz babalarımızı bir
din üzerinde bulduk, biz de onların izinde gidiyoruz' derler. Senden önce de
hangi memlekete uyarıcı göndermişsek mutlaka oranın varlıklıları: 'Babalarımızı
bir din üzerinde bulduk, biz de onların izlerine uyarız' derlerdi. 'Ben size,
babalarınızı üzerinde bulduğunuz (din)den daha doğrusunu getirmişsem (yine mi
bana uymazsınız)?' deyince, dediler ki: 'Doğrusu biz, sizinle gönderilen şeyi
inkâr ediyoruz.' Biz de onlardan intikam aldık. Bak, yalanlayanların sonu nasıl
oldu?" (Zuhruf: 43/21-25)
"Bunlar (putlar), sizin ve
atalarınızın taktığı isimlerden başka bir şey değildir. Allah onlar hakkında
hiçbir delil indirmemiştir. Onlar zanna ve nefislerinin aşağı hevesine
uyuyorlar. Halbuki kendilerine Rableri tarafından yol gösterici gelmiştir."
(Necm: 53/23)
"Ey iman edenler! Eğer küfrü
imana tercih ediyorlarsa, babalarınızı ve kardeşlerinizi veliler/dostlar
edinmeyin. Sizden kim onları dost edinirse, işte onlar zâlimlerin kendileridir.
De ki: ‘Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım
akrabanız, kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz ticâret,
hoşlandığınız meskenler (evler, konaklar, köşkler) size Allah'tan, Rasûlünden ve
Allah yolunda cihad etmekten daha sevgili ise, artık Allah emrini getirinceye
kadar bekleyin. Allah fâsıklar topluluğunu hidâyete erdirmez." (Tevbe:
9/23-24)
"Allah'a ve âhiret gününe
iman eden bir toplumun -babaları, oğulları, kardeşleri, yahut akrabâları da
olsa- Allah'a ve Rasûlüne düşman olanlarla dostluk ettiğini görmezsin. İşte
onların kalplerine Allah, iman yazmış ve katından bir ruh ile onları
desteklemiştir. Onları içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokacak, orada ebedî
kalacaklardır. Allah onlardan râzı olmuş, onlar da Allah'tan hoşnut olmuşlardır.
İşte onlar, Hizbullah'tır/Allah'tan yana olanlardır. İyi bilin ki Allah'tan yana
olanlar, kuşkusuz kurtuluşa erenlerdir." (Mücâdele: 58/22)
"Nûh Rabbine duâ edip dedi
ki: ‘Ey Rabbim! Şüphesiz (boğulmuş olan) oğlum da ehlimden/âilemdendir. Senin
vaadin ise elbette haktır. Sen Hâkimler Hâkimisin.' Allah buyurdu ki: ‘Ey Nûh! O
asla senin âilenden değildir. Çünkü o, sâlih olmayan bir amel sahibi idi
(Kâfirdi). O halde hakkında bilgin olmayan bir şeyi Benden isteme. Ben sana
câhillerden olmamanı tavsiye ederim." (Hûd: 11/45-46)
"Biz, insana ana-babasına
iyi davranmasını tavsiye etmişizdir. Eğer onlar, seni, hakkında bilgin olmayan
bir şeyi (körü körüne) Bana şirk/ortak koşman için zorlarlarsa, onlara itaat
etme. Dönüşünüz ancak Banadır. O zaman, size yapmış olduklarınızı haber
vereceğim." (Ankebût: 29/8)
"Eğer onlar (ana-baban)
seni, hakkında bilgin olmayan bir şeyi (körü körüne) Bana şirk/ortak koşman için
zorlarlarsa, onlara itaat etme. Onlarla dünyada iyi geçin. Bana yönelenlerin
yoluna uy. Sonunda dönüşünüz ancak Banadır. O zaman size, yapmış olduklarınızı
haber veririm." (Lokman: 31/15)

[1]
 

 



[1]
Ahmet Kalkan, Kur'an Kavram Tefsiri.