Fecir | Konular | Kitaplar

İslam Tarihinde Tenasüh

İslam Tarihinde Tenasüh



İslam Tarihinde Tenasüh:

 

Müslümanlar arasından çıkıp da İslâm
dini ile alakası kesilmiş gulât-ı şî'a (müfrit şiîler) gibi bazı mezhebler de
tenasuh inancım almışlardır.

Mutezile'den Ahmed b. Hâbıt, Ahmed b.
Eyyûb, Ahmet b. Muhammed el-Kahtî, tenasuh inancını eski Yunan'dan alıp kabul
etmişlerdir.

Ahmed b. Hâbıt'a göre, Allah
insanların hepsini nimet yurdunda eşit olarak yaratmış, kendisine itaat edeni
burada bırakmış, hiç itaat etmeyeni Cehennem'e atmıştır. Emrettiklerinin bir
kısmında itaat edip bir kısmına uymayanları günahlarının miktarına göre böcek,
kuş, ehli hayvan ve yırtıcı hayvan suretlerinde dünyaya göndererek imtihan eder.
Bunların ruhları, isyan ve itaatlarına göre hayvan ve insan kalıblarına girer.
Bu şekilde onların mükellef tutulması, muhtelif hayvan suretleri içerisinde
devam eder. Ahmed b. Hâbıt, Allah'ın hayvanlara da peygamber gönderdiğini iddia
eder. Ona göre canlıların hepsi tek bir cinstir. Hayvan kalıbları içerisinde
günahlarından temizlenenler nimet yurduna, temizlenmeyenler ise Cehennem'e gider.
Meşhur Abbâsî komutanı Ebû Müslim el-Horasanî'nin de tenasuhe inandığı rivayet
edilir.[1]



Karmatiler, batınîlerin bir kısmı,
Nusayriyye ve Dürzîler de tenâsuhe inanırlar. Nusayrîlere göre, Müslüman,
Hristiyan ve Yahûdiler gibi Nusayrî olmayanların ruhları, eşek ve köpek gibi
hayvanların cesedlerine girer. Ali'ye inanan gerçek Nusayrîlerin ruhları hareket
yoluyla yıldızlar haline dönüşerek nurlar âlemine yükselirler. Dürzîler ahiretle
ilgili cezâ, mükafât, cennet ve cehennemin bu dünyada olduğuna inanırlar.[2]



Dürzîlere göre akıl ile nefs
cevherdir; cesed bir araz ve gömlektir. Nefsler, bir gömlekten diğer bir gömleğe
intikal eder. Ölmek, gömlek değiştirmek ve kalıbtan diğer bir kalıba girmektir.
Ölmek yok, göçmek var. İnsan gömlek değiştirir durur. Mahlukatın sayısı her
zamanda, her mekânda birdir, ne artar ne eksilir...[3]



Mutezile'den Tenasuhiyye ve diğer
bazıları tenasuhu isbat etmek için Kur'an-ı Kerim'den şu ayeti delil getirmek
istemişlerdir:

"Yerde yürüyen hiçbir hayvan ve iki
kanadıyla uçan hiçbir kuş hariç olmamak üzere hepsi sizin emsalinizi
(benzerleriniz) olan ümmetlerdir..."
(el-En'âm: 6/38).

Bu sapık fırkalar bu ayeti delil
getirirken şöyle demişlerdir: "İnsanlar temiz ahlâk, doğru bilgi gibi
özelliklere sahip iseler, ruhları meleklerin bedenlerine kadar nakledilir. Bazen
de meleklere karışırlar. Ama şakî, câhil ve âsî olurlarsa, günahlarına göre
çeşitli hayvanların bedenlerine naklonulurlar. Çünkü ayetteki "emsal" sözü zatî
(öze aid) sıfatların hepsinde musâvatın (eşitliğin) husülünü gerektirir.
Musavatın husülünde, gelip geçici (arazî) sıfatların varlığına itibar edilmez.
Sonra, hayvanların ruhlarının Rab'lerini bildiklerini, kendilerinde meydana
gelen saadet ve şekavetlerini tanıdıklarını ve Allah'ın da onlara kendi
cinslerinden peygamberler gönderdiğini iddia etmişler ve şöyle demişlerdir:

"Madem ki onlar da bizim gibi
ümmetlerdir. Allah da "Hiç bir ümmet yok ki aralarında bir nezîr (peygamber)
gelip geçmemiş olsun."
(Fâtır: 35/24) buyuruyor."

Tenasuhun aksini savunanlar ise şöyle
derler: "el-En'âm: 6/38. ayette geçen "sizin benzerleriniz" (emsâlüküm),
hayvanlar, yaratılışta, beslenme, rızıklarını arama, nesillerini devam ettirme,
tehlikelerden korunma ve ölümde size benzerler demektir. Yani onlar da can (ve
nefs) sahibi olup hayatlarını ve cinslerini devam ettirmede insanlara benzerler
demektir. Tenasühcülerin zikrettiklerini isbata delâlet eden bir şey yoktur."[4]



Hayvanlara, insana verilen ruh (nefs-i
natıka) verilmiştir. Sorumluluk hissi taşıyan bu ruh yalnız insana verilmiştir.
Hayvanlar mükellef tutulmamışlardır.

"Sonra onu düzeltip tamamladı ve ona
(Âdem'e) ruhundan üfürdü."
(es-Secde: 34/9).



[5]

 

 





[1]
el-Bağdadi, a.g.e., 273, 276; Şehristânî, el-Milel ve'n-Nihal, Kum 1394,
61-62.





[2] Ethem
Ruhi Fığlalı, Çağımızda İtikadî İslâm Mezhebleri, İstanbul 1986, 186, 200.





[3]
İzmirli İsmail Hakkı, Dürzî Mezhebi, Daru'l Fûnün İlahiyat Fak.
Mecmuası, İstanbul 1926 Ağustos,
180.





[4]
Fahreddin Razî, Mefâtihu'l-Ğayb, İstanbul 1307-1308, IV, 57.





[5]
Muhiddin Bağçeci, Şamil İslam Ansiklopedisi: 6/180-181.