Fecir | Konular | Kitaplar

a) Türbelere Adak

a



a) Türbelere Adak:

 
Adak ya da dinî
ifadeyle nezir; Allah rızâsı için, insanın kendi kendini herhangi bir şarta
bağlı olarak veya mutlak şekilde mubah olan bir konuda borçlandırmasıdır. Adak
yerine getirilmediği müddetçe, adayan borçlu kalır. Adak, Allah'tan başkası
adına adanamaz. Adanırsa adak olmaz. Adayan da şirk koşmuş olur. Ayrıca, iyice
bilinmesi gerekli bir husus da adağın hiçbir şeyi değiştiremeyeceği, kaderi
zorlayamaycağıdır. Kimse yapacağı vaatlerle -hâşâ- Allah Teâlâ'nın ezelî
takdirini değiştirebileceğini sanmamalıdır. Peygamber Efendimiz konuyu şöyle
dile getirmiştir:
"Nezir
(adak) hiçbir şeyi (şerri ve zararı) def etmez. Ancak nezir sebebiyle cimriden
mal çıkarılmış olur."[1]

Başka bir
hadis-i şerif de şöyledir:
"Kim,
Allah'a itaati gerektiren bir hayır ve ibâdet adarsa, adağını yerine getirsin.
Kim de Allah'a karşı günah işlemeyi gerektiren şer bir iş nezrederse, Allah'a
âsi olmasın, adağını yerine getirmesin."[2]

Allah'a karşı
isyan olan bir adağın yerine getirilmesi, adanmasından daha büyük bir vebaldir.
Allah'tan başkaları için adanan adaklar da yerine getirilmemesi gerekli nezirler
cümlesindendir. O halde "falan türbeye bir koç adadım" diye söylenip gezenler ne
yapmak istediklerini anlamalıdırlar. Bu sözden maksatları "adadığımı falan türbe
civarında Allah için keseceğim" demek midir? Yoksa, "o türbede yatana adadım" mı
demek istemektedirler? İkincisi ise, bu bir şirk koşmadır, terkedilmesi
kesinlikle lâzımdır. Bir ölü için, yatır için kurban kesilmesi, ona adak
adanması şirktir/küfürdür. Oralarda kurban adıyla hayvan kesenlerin hemen hepsi
böyle bir şirk içine düşmektedir. Bunlar, besmeleyle de kesseler, kestikleri
murdardır, yenilmez. Birincisi ise; câhilleri yanıltmamak ve hurâfeci duruma
düşmemek için ve yer kaydı da adakta önemli olmadığından dolayı, türbe
çevresinde değil de istediği başka bir yerde Allah için adağını yerine
getirmeli, hayvanını hurâfelere karıştırmadan kesmelidir.

[3]

 



[1]
Buhârî, Kader: 6.



[2]
Buhârî, Eymân: 28.



[3]
Ahmet Kalkan, Kur'an Kavram Tefsiri.