Fecir | Konular | Kitaplar

Amel ve Amel-i Sâlih (Sâlih Amel) Ne Demektir?.

Amel ve Amel

Amel ve Amel-i Sâlih (Sâlih Amel) Ne Demektir?

Amel-i Sâlih: İyi, güzel,
faydalı, sevaba ve Allah'ın rızasına sebep olacak, haram sınırına girmeksizin
kişinin iman, iyi bir niyet ve ihlâs ile yapmış olduğu davranışlar. Amel, iş
manasına gelir. Sâlih ise, elverişli, yararlı, yarayışlı, kendisi doğru olan,
kendini düzelten demektir. Dolayısıyla amel-i sâlih; kişiye ahiret saadetini
sağlamaya, Allah'ın rızasını kazanmaya elverişli olan, Allah katında bir değer
ifade eden davranışlardır.
Amel: İş, vazife, hareket,
idare, işlemek, yapmak, davranış, etki, ibadet, hayırlı iş anlamlarına gelir.
Daha ziyade canlıların bir maksatla, bilinçli bir şekilde yaptıkları işe amel
denir. Yapılan işte bir gaye ve maksat yoksa buna fiil denir, amel denmez. Amel,
niyete, iradeye bağlı olarak yapılan iştir; amel, bilinçli bir aksiyondur. Fakat
fiilde bilinç her zaman söz konusu olmayabilir. Kur'an-ı Kerim'de amel
kelimesi çeşitli kalıplarda 350 defa geçmektedir. Amel, iyi (sâlih) ve kötü (seyyi')
amel olmak üzere ikiye ayrılır. İnsan yeryüzüne, nasıl davranışlar göstereceği,
iyi ve kötü amellerden neler yapacağı belli olsun diye çıkarılmıştır.
"Hanginizin daha iyi amel işleyeceğini denemek için ölümü ve hayatı yaratan
O'dur." (67/Mülk, 2) "Şüphesiz ki sizi biraz korku, açlık, mal, can ve
ürün eksikliğiyle imtihan edeceğiz. (Ey Muhammed) sabredenleri müjdele!"
(2/Bakara, 155) İslam'da bir iyiliğin ve sâlih amelin dünya ve ahirette ecir ve
sevap kaynağı olması için bu ameli işleyen kimsenin imanlı olması şarttır. Bu
konuda iman ön şarttır.
İmanı kuvvetlendiren,
sağlamlaştıran, onu çepeçevre sararak koruyan sâlih amellerdir. Amel-i sâlih,
Kur'an-ı Kerim'de doksan küsur yerde doğrudan doğruya veya dolaylı olarak
emredilmiştir. Sâlih amelden söz eden ayetler genellikle önce imana değinerek
başlarlar. Bunların hep "iman edip sâlih amel işleyenler..." şeklinde
oldukları görülmektedir. Bu da iman ile amelin, bir bütünün ayrılmaz parçaları
olduğunu ortaya koyar. İman olmadan güzel davranışların hiçbir önemi olmadığı
gibi, sâlih amel olmadan da kuru bir imanın tadı yoktur. (1)
Allah ve Rasül'üne iman
etmenin, çok geniş anlamda, salih amelden sayıldığını görmekteyiz. Nitekim bir
hadiste Hz. Peygamber'e hangi amel efdaldir, diye sorulmuş, o da: "Allah ve
Rasül'üne iman etmektir" buyurmuştur. (Buhâri, İman 18). İman kavramında
olduğu gibi, takva, şükür, sabır gibi diğer kalbî fiilleri de salih amel
içerisinde mütalaa etmek mümkündür. Mesela şükür, kalp amellerindendir ve kalp
amelleri de, âzâların amellerinden daha şereflidir. Bundan dolayı Allah'ı
zikretmek, en faziletli amellerden sayılmıştır. Fiilleri, kalbî ve bedenî, yani
organlara ait olmak üzere iki kısma ayırmak mümkündür. Buradan hareketle,
müfessirler, salih ameli çeşitli kısımlara ayırmaktadırlar. Fahreddin Razi,
kulun amelini üç kısma ayırmakta ve bunları da:
Kalbin ameli, kulun
fikri, inancı ve tasdiki,
Dilin ameli, kulun zikri
ve şehadeti,
Âzâların ameli, kulun
tâaati ve ibadeti şeklinde sıralamaktadır.
Elmalılı da, bir yerde salih
ameli, kalbî, bedenî ve mâlî olmak üzere üçe ayırırken, başka bir yerde ise,
salih amelin iki kısım olduğunu, bunlardan birinin bedenî ibadetler gibi,
mükellefin öncelikle kendi salahına yarayan ameller; diğerinin de, zekât ve
sadaka gibi başkalarına faydalı olan ameller olduğunu kaydeder. Salih amelleri,
kalbî ve bedenî olmak üzere ikiye ayırabiliriz. Bedenî olan da, namaz gibi
sadece bedeni ve kişiyi ilgilendiren; zekât gibi hem ferdi ve hem de toplumu
ilgilendiren mâlî olmak üzere ikiye ayrılır.