Fecir | Konular | Kitaplar

Amellerde Niyet

Amellerde Niyet

Amellerde Niyet

Niyet, kasdetmek, azmetmek
anlamlarına gelmekte olup, kalbin, şimdiki halde veya gelecekte, bir faydayı
celb veya bir zararı def için, maksada uygun gördüğü şeye yönelmesinden
ibarettir şeklinde formüle edildiği gibi, çok geniş anlamda, gerçekleştirilmesi
ve sakındırılması eşit olan muayyen bir şeye doğru, iradenin meydana geldiği bir
harekettir şeklinde de tanımı yapılmaktadır. Ayrıca, Allah'ın rızasını kazanmak
veya bir hikmete imtisal için, iradeyi bir fiile yönlendirme, tahsis etme diye
de tarif edilmektedir. Gazali ise, niyeti: "şu anda veya gelecekte faydalı
olduğunu anladığı şeye gönlün meyli ve yönelmesidir" şeklinde tarif ederek,
"gönlün temayülü olmadan kuru bir irade ile bir şey meydana getirmek mümkün
değildir" şeklindeki açıklaması da, niyette kalbin önemine dikkat çekmekte ve
ayrıca, irade ile niyet arasındaki bağı vurgulamaktadır. Çünkü mesuliyet,
niyet ve buna bağlı olarak da işi irâdî olarak yapmaktır. "Ameller ancak
niyetlere göredir." (Buhâri, Bed'ü'l-Vahy 1; Müslim, İmâre 155) "Ameller,
ancak niyete göre değerlendirilir. Kimin hicreti, Allah ve Rasül'üne ise, onun
hicreti Allah ve Rasül'ünedir. Kimin de hicreti, nail olacağı bir dünya veya
nikâh edeceği bir kadın ise, onun hicreti de onadır." (Müslim, İmâre 155;
Buhâri, İman 41)
Ameller, niyetlerle değer
kazanmakta ve şekillenmektedir. Çünkü amellerin direği niyettir ve bir
amel, hayırlı olması için niyete muhtaçtır. Aynı şekilde, amellerin bâki
kalması, salih olması, Allah rızasına bağlanırken; salih amellerde niyetin şart
olduğu da açıktır. Muaz bin Cebel'in, salih amelde, ilim, niyet, sabır ve
ihlasın bulunması gerektiği kanaatinde olduğu rivayet edilmektedir. Bu
rivayette zikredilen hususlar, birbirine bağlı kavramlardır. İlim, dünya ve
ahiret ile ilgili şeyleri, akıl ile alakalı gerçekleri bilmektir. İlim,
yapılacak olan işleri bilerek yapmayı sağlayacaktır. Sonra da niyet gelir.
Niyeti ilim ve amel desteklemektedir. Ancak ilim önce gelir. Zira ilim asıldır.
Amel ise, ilme tâbidir ve ilmin dalı ve meyvesidir. Daha sonra da sabır
gelmektedir ki, bu da meşakkat, güçlük ve belalara karşı tahammül etmektir. İşte
bunların neticesinde ihlas ortaya çıkmaktadır.
Niyetin önemi, şu misalde daha
belirgin bir şekilde görülmektedir: Bir kimse öğle vaktinde, güneşin karşısında,
alnını secdeye koysa ve yaptığı bu secde ile, Allah'a ibadeti kasdetse, bu
hareket İslam'ın tasvip ettiği bir davranış olur. Fakat bu secdesi ile güneşe
tapmayı kasdetse, bu da küfür olur. (2) Bu misal bize, "ameller niyetlere
göredir" prensibinden hareketle, niyet gerçeğini en güzel bir şekilde
anlatır. Nitekim Hz. Peygamber'in: "Allah, sizin ceset ve suretlerinize
değil; kalplerinize ve amellerinize bakar" (Müslim, Birr ve Sıla 10; İbn
Mâce, Zühd 9) hadisi de ayrıca niyet gerçeğini beyan etmektedir.
Amellere kıymet kazandıran
niyettir. Bir amelin salih olup olmaması niyete bağlıdır. Hz. Ömer'in:
"Amellerin efdal olanı, Allah'ın farzlarını eda, haramlardan kaçınmak ve Allah
katında sadık niyettir" (3) şeklindeki ifadesinde de görüldüğü gibi niyet
esastır. Bununla birlikte, ilim ve amel de niyette gözetilen unsurlardır. Ayrıca
saadete de, ilim ve amelle erişilebileceği bir gerçektir. Çünkü hayır, saadet,
kemal ve salah, faydalı ilim ve salih amelle mümkündür ki, bunlar da niyeti
destekleyen unsurlardır.