Fecir | Konular | Kitaplar

3) Gaybdan Haber Vermeye Bağlı Hurâfeler a) Gaybı Bilmek Mümkün mü? .

3



3) Gaybdan Haber Vermeye Bağlı
Hurâfeler
 
a) Gaybı Bilmek Mümkün mü?

 
Yüce
Yaratıcı'nın biz insanlara verdiği akıl, duyular ve benzeri öğrenme vâsıtaları
ile hakkında kesin veya zannî bilgi edinebildiğimiz şeylerin tümüne "şehâdet
âlemi" denir. İnsanın, bu kendine ait vâsıtalarla hakkında bilgi edinemeyeceği
Allah, cennet, cehennem, yarın başına neyin geleceği, kıyâmetin ne zaman
kopacağı gibi konuların hepsine de insan açısından "gayb âlemi" denir.

Eskiden beri
gayb âlemi, insanoğlunun merakını çekmiştir. Bu âlem hakkında bilgi edinmek
istemiştir. Tabii bu merak ve istek; gaybdan/gâipten haber verdiğini söyleyen
kâhinler, arraflar, falcılar, müneccimler, cinciler tarafından istismar edildiği
gibi günümüzde de bunlara ek olarak medyumlar, astrloglar, ruh çağıranlar
tarafından kötüye kullanılmaktadır. Hurâfelerin, bâtıl inanışların toplumda
yaygınlaşmasına ve bazı kişilerin asla kendilerinde bulunmayan birtakım üstün
niteliklere sahip kabul edilmesine ve böylece menfaat sağlamasına yol açan
"gaybı bildiği ve haber verdiği" yalanına ve çeşitli şekillerine dikkat çekmeden
önce, meselenin dinimiz açısından nasıl ele alındığını açıklayalım:
İslâm'a göre
gayb'ı sadece Allah bilir.
"De ki:
Göklerde ve yerde gaybı, Allah'tan başka bilen yoktur."
(Neml: 27/65).
Allah Teâlâ'nın
emir ve yasaklarını insanlara duyurmak için içlerinden seçtiği peygamberler bile
gaybı bilemezler. Kur'ân-ı Kerim'de Peygamber Efendimize hitâben şöyle
buyrulmakta ve durum bize açıklanmaktadır:
"De ki:
'Size Allah'ın hazineleri yanımdadır, demiyorum. Gaybı da bilmem; size ben
meleğim de demiyorum. Ben sadece bana vahyolunana uyuyorum."
(En'âm: 6/50)
"De ki:
'Ben, Allah'ın dilediğinden başka kendime herhangi bir fayda veya zarar verecek
güce sahip değilim. Eğer ben gaybı bilseydim, elbette daha çok hayır/iyilik
yapardım ve bana hiçbir kötülük dokunmazdı. Ben sadece iman eden bir kavim için
bir uyarıcı ve müjdeciyim." (A'râf: 7/188)
"O bütün
gaybı bilir. Gaybına/sırlarına kimseyi muttalî kılmaz. Ancak (bildirmeyi)
dilediği peygamber bunun dışındadır. Çünkü O, bunun önünden ve ardından gözcüler
salar." (Cin: 72/26-27).
Bu âyetlerde de
Allah Teâlâ'nın ancak dilediği peygamberleri gaybdan dilediği bilgiye muttalî
kıldığı belirtilmektedir. O halde Allah'tan bir bildirme olmadığı sürece gaybı
kimsenin bilmesi ve haber vermesi mümkün değildir. Allah da bu bilgiyi sadece
peygamberlerine bildirdiğine ve Hz. Muhammed (s.a.s.)'den sonra da peygamber
gelmeyeceğine göre, ortalıkta gaybdan haber verdiğini söyleyip gezenlerin açık
birer yalancı oldukları anlaşılmış olmaktadır. Her akıllı kişi kabul eder ki,
hakikat, yalancıdan öğrenilmez. Ve gerçekler hiçbir zaman bu zavallıların hevâ
ve heveslerine tâbi olmaz, onlar dedi diye İlâhî takdir değişmez.
"Eğer
gerçek, onların heveslerine uysaydı gökler, yer ve onlarda bulunanlar bozulup
giderdi." (Mü'minûn: 23/71)
Hidâyet
rehberimiz olan Peygamberimiz, gaybdan haber vermeye kalkışan kişilere inanmanın
tehlikesine şöyle işaret buyurmaktadır:
"Gayb
habercisine (kâhin, arraf, falcı...) gidip onun dediğini doğrulayan kişi,
Muhammed'e gönderileni (Kur'an'ı) inkâr etmiş olur."[1]
 

 



[1]
Tirmizî, Tahâre  122;
Ahmet Kalkan, Kur'an Kavram Tefsiri.