Fecir | Konular | Kitaplar

Şehâdet; Anlam ve Mâhiyeti

Şehâdet




Şehâdet; Anlam ve
Mâhiyeti
 
‘Şehâdet' veya ‘şuhûd'
sözlükte, bir şeyi yerinde ve yanında gözlemektir. Bu gözleme kafa gözüyle
olabileceği gibi kalp gözüyle de olabilir. ‘Şehâdet' kelimesi farklı kullanım
yerlerine göre, hazır olma, tanıklık, açık belirti, ona tanıklık etme demektir.
Türkçe'de kullanılan ‘şâhit olma', ‘şehâdette bulunma' bu anlamlardadır.
‘Şehâdet ve şuhûd' Kur'an'da  ‘ğayb'ın karşıtı olarak kullanılmaktadır.
‘Şehâdet' türevleriyle birlikte
Kur'an'da yüz altmış yerde geçmektedir. Bu türevlerden en çok kullanılan,
‘şehid' (çoğulu: şühedâ), ‘şâhid' (tanık olan, gözleyen), ‘meşhûd' (gözlenen,
tanık olunan), ‘istişhad' (tanıklık, gözleme, görerek bilip öğrenme)
kelimeleridir.
‘Şehâdet' kelimesi Kur'an'da
çok geçmesine rağmen, yeterince bilinmeyen veya çok dar mânâda bilinen
kavramdır. Kur'an'daki şu ifade dikkat çekicidir:
"Burçları olan göğe andolsun,
o vaadedilen güne, şâhid olana (görene) ve şâhid olunana-meşhûda (görülene de)."
(Bürûc: 85/1-3).
Allah (c.c.), kendisinin hem
‘ğayb' âleminin hem de ‘şehâdet' âleminin âlimi olduğunu beyan ediyor.[1]
İnsan Allah'tan aldığı şuur ve işaretle, ilim veya düşünce üretebilir. Bu ilim
ve düşünce sâyesinde de varlığı ve eşyayı tanır. İnsanın kendisi ve onun
ürettiği bilgi ve düşünce, Şâhid olan Allah'ın ona verdiği bir ‘şehâdet'
olayıdır. O, Allah'ın kendi varlığının delili olarak yarattığı ‘şuhûd
âlemindeki' bazı şeyleri görmektedir, gözlemektedir.
İnsan iman ettikçe, bunun
doğrultusunda ilmi arttıkça ve kalp gözü açıldıkça , âlemdeki Allah'ın ‘şâhidlerini',
O'nun varlığını her an bilenleri, ona tanıklık edenleri daha iyi anlar. Böyle
bir insan için ‘gayb'ın bir kısmı ‘şâhid' olunan ‘meşhûd' âlem haline gelmeye
başlar. Aynı kökten gelen ‘müşâhede'; iyice gözlemek, hisleriyle bir şeyi
anlamak, bir şeyde kesin bir bilgiye ulaşmak anlamlarına gelir. Şehâdet ise,
müşâhedeye hazır olmak, nefis ve duygularla bir şeyin varlığına şâhid olmak, ona
ait bir bilgiye ulaşmak ve sonunda bu bilgiyi açığa vurmak eylemidir.[2]




 



[1]
Secde: 32/6; Zümer: 39/46; Haşr: 59/22; Cum'a: 62/8.



[2]
Hüseyin K. Ece, İslam'ın Temel Kavramları, Beyan Yayınları: 610-611.