Fecir | Konular | Kitaplar

Allah'ın Hâkimiyetini Kabul Etmemek

Allah




Allah'ın
Hâkimiyetini Kabul Etmemek:



 

İrâde sahibi ve tercih yetkisine sahip olan
insan, kâinatın Allah'ın hükmüne boyun eğmekte olduğunu da görmektedir. Bu evren
içerisinde böyle bir yetki yalnızca insan için sözkonusudur. İnsan, diğer
yaratıklardan ayrı olarak Allah'ın değer yargıları ile hukukî ve siyasî alandaki
hâkimiyetini kabul etmekle de yükümlüdür. Allah'ın bu alanlarda hâkimiyeti
karşısında mü'minin tavrı, Kur'ân-ı Kerim'de şu şekilde belirlenmiştir:
"Allah ve Rasûlü bir işe hüküm verdiği zaman, iman etmiş her bir erkek ve
kadına, o işte kendi istediklerini tercih etme yetkisi yoktur." (33/Ahzâb,
36) Mü'minler, kendi aralarındaki anlaşmazlıkları Allah'ın ve Rasûlünün hükmüne
başvurarak çözüme ulaştırmak yükümlülüğünde oldukları gibi; onların hükmüne de
tam bir teslimiyetle boyun eğmek zorundadırlar (4/Nisâ, 59, 65). Allah'ın
hükmünü kabul etmemek, O'nun hükmü ile hükmetmemek ise, insanı iman dairesinin
dışına çıkarır; kâfir, zâlim ve fâsık yapar (5/Mâide, 44, 45, 47).

Kur'ânî çerçevesi ile tanımlamaya çalıştığımız
hâkimiyeti bu çerçeve ve mâhiyeti ile kabul etmek, aynı zamanda İslâm Dini'nin
tabiatının bir gereğidir. Müslümanın Kur'an ve Sünnetin açık hükümleri ile
belirlenmiş olan ve imanî bir yansıma olarak kabul edebileceğimiz müslümanca
mantık ya da anlayış da, -belirtilen çerçevesi ile- Allah'ın hâkimiyetini
kayıtsız ve şartsız olarak kabul etmesi gerektiğini tartışılmaz bir şekilde
ortaya koymaktadır. Bunun ilmî ve mantıkî gerekçelerini şöyle özetleyebiliriz:



1. Allah, her şeyi yaratan, var eden, her bir
varlığın var olmasını takdir eden, eşyayı ve eşyalar arası ilişkileri
düzenleyen, bu ilîhî nizam/düzen içerisinde bu ilişkilerin devamını sağlayandır.

2. İnsan da Allah'ın yarattığı bir varlıktır.
Eşref-i mahluktur. Mükellefiyeti ve halifelik makamına getirilmiş olması, onun
diğer varlıklardan farklı yanını, yerine göre üstünlüğünü ortaya koymaktadır.
İnsanı halifelik makamında ve birtakım mükellefiyetlerle sınayan Yüce Allah,
insandan emir ve hükümlerine, kısacası şeriatine uygun olarak yaşamasını
istemiş, kendisinden başka varlıkları, gerek yaratıcılık, gerek emir, kanun ve
hüküm koyma yönleriyle kendisine eş tutmamasını, yani şirk koşmamasını özellikle
emretmiştir. Yani, Allah'ın hükümleri dururken başka hükümleri kabul etmek, ya
da herhangi bir hükmü Allah'ın dininin alternatifi olarak görmek, Allah'a şirk
koşma şekillerindendir.

3. İslâm'a göre Allah, mü'minlerin velîsidir.
Onların yâr ve yardımcısıdır. Dolayısıyla Allah, mü'minleri dünyada başıboş ve
herhangi bir hususta kendi hallerine terk etmez, kendisinden başkalarına da
muhtaç etmez. Yüce Allah'ın bizleri hayatımızın herhangi bir alanı için hüküm ve
şeriat koymak zorunda bırakmamış olması da, Allah'ın mü'minleri velî edinmiş
olmasının ayrı bir göstergesidir. Mü'minler de bu geniş çerçevesiyle Allah'tan
ve Allah'ın velî edinilmelerini emrettiği kimselerden başkasını velî
edinemezler. Mü'minlerin velîsi, ancak Allah'tır, Rasûlüdür ve samimi
mü'minlerdir (5/Mâide, 55).

[1]

 




[1]
M. Beşir Eryarsoy, İslâm'a Göre Laiklik, Demokrasi ve Hâkimiyet, s. 91-107