Fecir | Konular | Kitaplar

Kur'ân-ı Kerim'de Sevgi Kavramı

Kur

Kur'ân-ı Kerim'de Sevgi Kavramı

Kur'ân-ı Kerim'de sevgi anlamında daha çok
"Hubb (H-b-b)" kelimesi kullanılır. Bu kelime ve türevleri, toplam 83 yerde
geçer. Bunun yanında, yine sevgi anlamında "meveddet (v-d-d)" kelimesi 28 yerde
ve "ülfet (e-l-f)" kelimesi ise 8 yerde kullanılır.

"İnsanlardan bazıları,
Allah'tan başkasını Allah'a endâd/denk tanrılar edinir de onları Allah'ı sever
gibi severler. İman edenlerin Allah'a olan sevgileri ise (onlarınkinden) çok
daha fazladır. Keşke zâlimler azabı gördükleri zaman (anlayacakları gibi) bütün
kuvvetin Allah'a ait olduğunu ve Allah'ın azâbının çok şiddetli olduğunu önceden
anlayabilselerdi." (2/Bakara, 165)
"Hoşunuza gitmediği halde
savaş size farz kılındı. Hoşlanmadığınız nice şeyler vardır ki, sizin için daha
hayırlıdır. Sevdiğiniz nice şeyler de vardır ki, o da sizin için şerdir. Allah
bilir, siz bilmezsiniz." (2/Bakara, 216)
"Nefsânî arzulara,
(özellikle) kadınlara, oğullara, yığın yığın biriktirilmiş altın ve gümüşe,
salma atlara, sağmal hayvanlara ve ekinlere karşı sevgi/düşkünlük, insanlara
ziynetlendirildi, çekici kılındı. Bunlar, dünya hayatının geçici menfaatleridir.
Halbuki varılacak güzel yer, Allah'ın katındadır. De ki: 'Size bunlardan daha
iyisini bildireyim mi? Takvâ sahipleri için Rableri yanında, içinden ırmaklar
akan, ebediyyen kalacakları cennetler, tertemiz eşler ve (hepsinin üstünde)
Allah'ın rızâsı/hoşnutluğu vardır. Allah kullarını çok iyi görür." (3/Âl-i
İmrân, 14-15)
"De ki: 'Eğer Allah'ı
seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın.
Allah son derece bağışlayıcı ve merhametlidir. De ki: 'Allah'a ve Rasûlü'ne
itaat edin. Eğer yüz çevirirlerse bilsinler ki Allah kâfirleri sevmez. "
(3/Âl-i İmrân, 31-32)
"Sevdiğiniz şeylerden (Allah
yolunda) infak edip harcamadıkça "iyi"ye eremezsiniz. Her ne infak ederseniz,
Allah onu hakkıyla bilir." (3/Âl-i İmrân, 92)
"Hep birlikte Allah'ın ipine
(İslâm'a, Kur'an'a) sımsıkı yapışın; parçalanmayın. Allah'ın size olan
nimetlerini hatırlayın: Hani siz birbirinize düşman kişiler idiniz de O,
gönüllerinizi birleştirmiş ve O'nun nimeti sâyesinde kardeş olmuştunuz. Yine
siz, bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi O kurtarmıştı. İşte
Allah size âyetlerini böyle açıklar ki doğru yolu bulasınız." (3/Âl-i İmrân,
103)
"İşte siz öyle kimselersiniz
ki, onlar (kâfirler/müşrikler, münâfıklar) sizi sevmedikleri halde siz onları
seversiniz. Siz, bütün kitaplara inanırsınız; onlar ise, sizinle
karşılaştıklarında 'inandık' derler; kendi başlarına kaldıklarında da, size olan
kinlerinden dolayı parmaklarının uçlarını ısırırlar. De ki: 'Kininizde
(kahrolup) geberin! Şüphesiz Allah kalplerin içindekini hakkıyla bilmektedir."
(3/Âl-i İmrân, 119)
"...İyilik ve takvâ
(Allah'ın yasaklarından sakınma) üzerinde yardımlaşın; günah ve düşmanlık
üzerine yardımlaşmayın. Allah'tan korkun; çünkü Allah'ın cezası çetindir."
(5/Mâide, 2)
"Yahûdiler ve hıristiyanlar
'Biz Allah'ın oğulları ve sevgilileriyiz' dediler. De ki: 'Öyleyse
günahlarınızdan dolayı size niçin azap ediyor? Doğrusu siz de O'nun yarattığı
insanlardansınız. O, dilediğini bağışlar ve dilediğine azap eder. Göklerde,
yerde ve ikisinin arasında ne varsa mülkiyeti Allah'a aittir. Sonunda dönüş de
ancak O'nadır." (5/Mâide, 18)
"Ey iman edenler! Sizden kim
dininden dönerse (bilsin ki) Allah, sevdiği ve Kendisini seven, mü'minlere karşı
alçak gönüllü (şefkatli), kâfirlere karşı onurlu ve zorlu bir toplum
getirecektir. (Bunlar) Allah yolunda cihad ederler ve hiçbir kınayanın
kınamasından korkmazlar (hiçbir kimsenin kınamasına aldırmazlar). Bu, Allah'ın,
dilediğine verdiği lütfudur. Allah'ın lütfu ve ilmi geniştir." (5/Mâide, 54)

"Allah ve Rasûlüne itaat
edin, birbirinizle çekişmeyin; sonra korkuya kapılırsınız da
rüzgârınız/kuvvetiniz/devletiniz gider. Bir de sabredin. Çünkü Allah
sabredenlerle beraberdir." (8/Enfâl, 46)

"Ve kalplerinin arasını sevgi ile
birleştirdi. Yoksa, yeryüzünde ne varsa hepsini harcasaydın, yine onların
kalplerini birleştiremezdin. Fakat Allah, onların arasını sevgi ile
birleştirdi..." (8/Enfâl, 63)
"Kâfirler, inkâr edenler
birbirlerinin dostlarıdır. Eğer siz aranızda dost olmazsanız yeryüzünde büyük
fesat/kargaşa, büyük bozgun ve fitne çıkar." (8/Enfâl, 73)
"Ey iman edenler! Eğer küfrü
imana tercih ediyorlarsa (istahabbû -küfrü imandan çok seviyorlarsa-),
babalarınızı ve kardeşlerinizi (bile) velî/dost edinmeyin. Sizden kim onları
dost edinirse, işte onlar zâlimlerin kendileridir." (9/Tevbe, 23)
"De ki: 'Eğer babalarınız,
oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım akrabanız, kazandığınız mallar,
kesâda uğramasından korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız meskenler size Allah'tan,
Rasûlünden ve Allah yolunda cihad etmekten daha sevgili ise, artık Allah emrini
getirinceye kadar bekleyin. Allah fâsıklar topluluğunu hidâyete erdirmez."
(9/Tevbe, 24)
"Onun içinde (Mescid-i
Dırârda) asla namaz kılma! İlk günden takvâ üzerine kurulan mescid (Kuba
Mescidi) içinde namaz kılman elbette daha doğrudur. Onda temizlenmeyi seven
adamlar vardır. Allah da çok temizlenenleri sever." (9/Tevbe, 108)
"(Yusuf:) 'Rabbim! Bana
zindan, bunların benden istediklerinden daha sevimlidir! Eğer onların hilelerini
benden çevirmezsen, onlara meyleder ve câhillerden olurum!' dedi."
(12/Yûsuf, 33)
"Dünya hayatını âhirete
tercih edenler (yestehıbbûne -dünyayı âhiretten daha fazla sevenler-), Allah
yolundan alıkoyanlar ve onun eğriliğini isteyenler var ya, işte onlar (haktan)
uzak bir dalâlet/sapıklık içindedirler." (14/İbrâhim, 3)
"Rahmeti bütün canlıları
kuşatan (Allah) iman eden ve güzel ameller yapanlar için (kalplerde) sevgi
yaratacaktır." (19/Meryem, 96)
"Bir zaman, vahyedilecek
şeyi annene (şöyle) vahyetmiştik: 'Mûsâ'yı sandığa koy; sonra onu denize (Nil'e)
bırak; deniz onu kıyıya atsın da, Benim düşmanım ve onun düşmanı olan biri onu
alsın. (Ey Mûsâ! Sevilmen) ve Benim nezâretimde yetiştirilmen için sana
Kendimden sevgi verdim." (20/Tâhâ, 38-39)
"İşte o gün, gerçek
hükümranlık, çok merhametli olan Allah'ındır. Kâfirler için ise, o pek çetin bir
gündür. O gün, zâlim kimse ellerini ısırıp şöyle der: ‘Keşke o peygamberle
birlikte bir yol tutsaydım! Yazıklar olsun bana! Keşke falancayı dost
edinmeseydim! Çünkü zikir (Kur'an) bana gelmişken o, hakikaten beni ondan
saptırdı. Şeytan, insanı (uçuruma sürükleyip sonra) yapayalnız ve yardımcısız
bırakmakta." (25/Furkan, 26-29)
"(Rasûlüm!) Sen sevdiğini
hidâyete erdiremezsin; bilakis, Allah dilediğine hidâyet verir ve hidâyete
girecek olanları en iyi O bilir." (28/Kasas, 56)
"O'nun âyetlerinden biri de
kendileriyle kaynaşmanız için size kendi nefislerinizden (cinsinizden) eşler
yaratması ve aranıza sevgi ve merhamet koymasıdır." (30/Rûm, 21)
"Süleyman: 'Gerçekten ben
mal sevgisini, Rabbimi zikretmek/anmak için istedim' dedi..." (38/Sâd, 32)
"İyilikle kötülük bir olmaz.
Sen (kötülüğü) en güzel bir tavırla önle. O zaman (görürsün ki) seninle arasında
düşmanlık bulunan kimse, sanki yakın bir dost oluverir. Bu (haslete) ancak
sabredenler kavuşturulur. Buna ancak (hayırdan) büyük pay sahibi olan kimse
kavuşturulur." (41/Fussılet, 34-35)
"Muhammed Allah'ın rasûlü/elçisidir.
Beraberinde bulunanlar da kâfirlere karşı çetin (şiddetli), kendi aralarında ise
merhametlidirler..."(48/Fetih, 29)
"Ey iman edenler! Eğer bir
fâsık size bir haber getirirse onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeden bir
topluluğa kötülük edersiniz de sonra yaptığınıza pişman olursunuz. Bilin ki,
içinizde Allah'ın elçisi vardır. Şayet o, birçok işte size uysaydı, sıkıntıya
düşerdiniz. Fakat Allah size imanı sevdirmiş ve onu gönüllerinize
sindirmiş/süslemiştir. Küfrü, fıskı ve isyânı da size çirkin göstermiştir. İşte
doğru yolda olanlar bunlardır. Bu, Allah'tan bir lütuf ve nimettir. Allah
alîmdir, hakîmdir. Eğer mü'minlerden iki grup birbirleriyle vuruşurlarsa
aralarını ıslah edip düzeltin. Şayet biri ötekine saldırırsa, Allah'ın emrine
dönünceye kadar saldıran tarafla savaşın. Eğer dönerse artık aralarını adâletle
düzeltin ve (her işte) adâletli davranın. Şüphesiz ki Allah, âdil davrananları
sever. Mü'minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve
Allah'tan korkun ki merhamete ulaşasınız. Ey mü'minler! Bir topluluk diğer bir
topluluğu alaya almasın. Belki de onlar, kendilerinden daha iyidirler. Kadınlar
da kadınları alaya almasınlar. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Kendi
kendinizi ayıplamayın, birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın. İmandan sonra
fâsıklık ne kötü bir isimdir! Kim de tevbe etmezse işte onlar zâlimlerdir. Ey
iman edenler! Zannın çoğundan kaçının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır.
Birbirinizin kusurunu araştırmayın. Biriniz diğerinizi arkasından çekiştirmesin.
Biriniz, ölmüş kardeşinin etinin yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz.
O halde Allah'tan korkun. Şüphesiz Allah, tevbeyi çok kabul edendir, çok
merhametlidir. Ey insanlar! Doğrusu Biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık.
Ve birbirinizle tanışmanız için sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık. Muhakkak
ki Allah yanında en değerli olanınız, en takvâlı olanınız/O'ndan en çok
korkanınızdır. Şüphesiz ki Allah bilendir, her şeyden haberdardır." (49/Hucurât,
6-13)
"Allah'a ve âhiret gününe
iman eden bir toplumun -babaları, oğulları, kardeşleri, yahut akrabaları da
olsa- Allah'a ve Rasûlüne düşman olanlarla dostluk ettiğini göremezsin. İşte
onların kalbine Allah, imanı yazmış ve katından bir ruh ile onları
desteklemiştir. Onları içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokacak, orada ebedî
kalacaklardır. Allah onlardan râzı olmuş, onlar da Allah'tan hoşnut olmuşlardır.
İşte onlar, hizbullahtır, Allah'ın tarafında olanlardır. İyi bilin ki, kurtuluşa
erecekler de sadece Allah'ın tarafında olanlardır." (58/Mücâdele, 22)
"Daha önceden Medine'yi yurt
edinmiş ve gönüllerine imanı yerleştirmiş olan kimseler, kendilerine hicret edip
gelenleri severler ve onlara verilenlerden dolayı içlerinde bir rahatsızlık
hissetmezler. Kendileri zarûret içinde bulunsalar bile onları kendilerine tercih
ederler. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerdir."
(59/Haşr, 9)
"Ey iman edenler! Benim de
düşmanım, sizin de düşmanınız olanları dost edinmeyin. Onlar size gelen
hakkı/gerçeği inkâr etmişken, onlara sevgi gösteriyorsunuz. Halbuki onlar
Rabbiniz olan Allah'a inandığınızdan dolayı, Peygamber'i ve sizi yurdunuzdan
çıkarıyorlar. Eğer siz Benim yolumda savaşmak ve rızâmı kazanmak için
çıkmışsanız, onlara nasıl sevgi gösterirsiniz? Oysa Ben sizin gizlediğinizi de
açığa vurduğunuzu da bilirim. Sizden kim bunu yaparsa, doğru yoldan sapmış olur.
Şayet onlar sizi ele geçirirlerse, size düşman kesilecekler, size ellerini ve
dillerini kötülükle uzatacaklardır. Zaten inkâr edip kâfir olmanızı
istemektedirler." (60/Mümtehine, 1-2)
"Olur ki Allah sizinle
düşman olduklarınız arasında yakında bir dostluk meydana getirir. Allah, her
şeye gücü yetendir. Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir. Allah, sizinle
din uğrunda savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayanlara iyilik yapmanızı ve
onlara âdil davranmanızı yasaklamaz. Çünkü Allah, adâletli olanları sever.
Allah, yalnız sizinle din uğrunda savaşanları, sizi yurtlarınızdan çıkaranları
ve çıkarılmanız için onlara yardım edenleri dost edinmenizi yasaklar. Kim
onlarla dost olursa işte zâlimler onlardır." (60/Mümtehıne, 7-9)
"Ey iman edenler! Sizi acı
bir azaptan kurtaracak ticareti size göstereyim mi? Allah'a ve Rasûlüne iman
eder, mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihad edersiniz. Eğer
bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır. İşte bu takdirde O, sizin
günahlarınızı bağışlar, sizi zemininden ırmaklar akan cennetlere, Adn
cennetlerindeki güzel meskenlere koyar. İşte en büyük kurtuluş budur.
Seveceğiniz başka bir şey daha var: Allah'tan yardım ve yakın bir fetih.
Mü'minleri (bunlarla) müjdele." (61/Saff, 10-13)
"Hayır! Doğrusu siz,
çarçabuk geçeni (dünya hayatını ve nimetlerini) seviyor, âhireti
bırakıyorsunuz." (75/Kıyâme, 20-21)
"Şu insanlar, çarçabuk geçen
dünyayı seviyorlar da önlerindeki çetin bir günü (âhireti) ihmal ediyorlar."
(76/İnsan, 27)
"Onlar, kendi canları
çekmesine rağmen, Allah sevgisiyle yemeği yoksula, yetime ve esire yedirirler."
(76/İnsan, 8)
"Hayır! Doğrusu siz malı
aşırı biçimde seviyorsunuz." (89/Fecr, 20)
"... Andolsun ki insan,
Rabbine karşı pek nankördür. Şüphesiz buna kendisi de şâhiddir ve o, mal
sevgisine de aşırı derecede düşkündür." (100/Âdiyât, 6-8