Fecir | Konular | Kitaplar

Sevgi Mihenktaşıdır

Sevgi Mihenktaşıdır



Sevgi Mihenktaşıdır:
 
Evrenin yaratılış hikmeti,
insanın ölümsüz devleti, mü'minin dünyadaki cenneti, varlığın tek ortak serveti
olan sevgi, aynı zamanda İlâhî vahyin de çatısını oluşturur. Bu çatı "sevmek" ya
da "sevmemek" üzerine kurulmuştur. Bu İlâhî üslûp, sevginin "belirleyici" olduğu
sonucuna götürüyor bizi. Sevgi, Allah'ın kişiyi vurduğu mihenk taşıdır. Evrenin
sahibi, kendisine karşı isyan etme, karşı gelme yetisiyle donattığı insanı
kahretmekten, ateşe atmaktan, azab etmekten daha çok "sevmemek"le korkutup
uyarıyor. Allah'a itaatin illeti sevgi olarak belirirken, itaatsizliğin illeti
de sevgisizlik olarak ortaya çıkıyor.
Korku mu? O var, olmalı da;
ancak illeti azap, gazap ya da cehennem olmak yerine, yine "sevgi" olmalı. Bu
sayılanlar O'nun sevmemesinin bir sonucu değil midir? Allah'a duyulan korkunun
temelinde cezaya çarptırılma korkusu değil de O'nunla kendisi arasındaki sevgiyi
yıpratma korkusu, illeti sevgi olan korkudur ki, istenilen de budur ve "takvâ"
bunun adıdır.
Allah, kitabını sevmek ve
sevmemek üzerine binâ etmiştir. Şu âyetlerde sevginin insanın amellerinin
belirleyicisi olarak nasıl kullanıldığına bakalım:
"Allah hâinleri sevmez."
(8/Enfâl, 58)
"Allah tevbe edenleri
sever." (2/Bakara, 222)
"Allah fesatçıları sevmez."
(5/Mâide, 54)
"Allah müttakîleri sever."
(3/Âl-i İmrân, 76)
"Allah haddi aşanları
sevmez." (3/Âl-i İmrân, 57)
"Allah dengeli (âdil, kıst)
olanları sever." (5/Mâide, 42)
"Kuşkusuz Allah ihânette
ilerlemiş günahkârı sevmez." (4/Nisâ, 107)
"Allah, yolunda kurşunla
kaynatılmış sağlam duvar gibi saf halinde savaşanları sever." (61/Saff, 4)
"Çünkü Allah büyüklük
taslayıp böbürleneni sevmez." (4/Nisâ, 36)
"Allah (her türlü pislikten)
temizlenip arınanı sever." (9/Tevbe, 108)                
Hepsi bu kadar değil elbet.
Sevgi ekseni etrafında dönen bu âyetleri çoğaltmak mümkün. Bunlardan başka
sevginin belirleyiciliğine, sevginin başöğretmeni ve insan sevgisinin ufku
Rasûlullah'ın ve ashâbının hayatından da çarpıcı örnekler bulabiliriz. Kişinin
niteliğinin tesbitinde sevginin belirleyici bir unsur olduğunu Allah Rasûlünde
de görüyoruz. O, dışarıdan bakınca sahibini negatif konumlara oturtacak kimi
davranış sahiplerini, sözkonusu olumsuz davranışlarıyla değil de sevgileriyle
değerlendirmiştir. Ashâbı arasında olumsuz davranış sergileyen kimilerine karşı
oluşan muhâlefeti dengelemek ve aşırı gidenlere unutulan bir boyutu daha
hatırlatmak için birçok olayda "Hayır! O kardeşiniz Allah ve Rasûlünü
seviyor" buyurmuştur. Rasûlullah'ın sevgiyi belirleyici olarak gösterdiği
birçok örnekten Buhârî ve başkalarının naklettiği yalnızca birini aktarmakla
yetinelim. Hz. Ömer anlatıyor:
"Allah Rasûlü zamanında
Abdullah isminde "eşek" lakaplı biri vardı. Hareketleri ile Peygamberimizi
güldürürdü. İçki içtiği için Efendimiz ona sopa attırmıştı. Yine bir defasında
içki içerken yakalanmış ve sopa yemişti. Onun birkaç kez sopa yediğini gören
biri: "Allah lânet etsin! Ne kadar da çok içiyor" dedi. Allah Rasûlü: "Sus,
ona lânet etme! Bilmiyorsun ki o, Allah ve Rasûlünü seviyor" buyurdu.
Bu tavır, ameli hiçe sayan ters
yönde bir dengesizliğe delil olamaz elbet. Çünkü bu örneğin kendisi, bir
ifrâtın, bir dengesizliğin Allah Rasûlü eliyle önlenmesidir. İnsanları
zaaflarından dolayı mahkûm ederek kimi çok güzel hasletlerini görmezden gelmeyi
reddediyordu. Lâneti haketmemiş birine lânet etmeyi hoş görmemişti Rasûlullah.
Belki bununla onun duâya ihtiyacı olduğunu, affa ve rahmete ihtiyacı olduğunu
îmâ etmişti. Elbette böylesi örnekler ameli sıfıra çıkaran Mürcie dengesizliğine
delil olamazlar.
"De ki: ‘Eğer Allah'ı
seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın.
Allah bağışlayan, merhamet edendir." (3/Âl-i  İmrân, 31).
Sevginin belirleyiciliğine
güzel bir örnek de bu âyet-i kerime. Kişi sevmediğine de itaat eder; ama eğer
seviyorsanız itaat edin, yani itaatinizin illeti Allah sevgisi olsun.
İtaat edin ki sevginiz lafta
kalmasın, ödeyin onun bedelini. Sevdiğiniz Zat'ın hatırı için Rasûl'e itaat
etmekle sevginizi yürek ülkenizde iktidara geçirin; iktidarsız sevgi olmaktan
kurtulup iktidarlı sevgiye dönüşsün. O zaman ne mi olacak? Sevginizi Allah'a
isbatlamış olacaksınız, onun bedeli olan itaati ödeyerek yapacaksınız bunu.
İşte  o dem Allah da sizi sevecek; yalnızca o kadar mı? Değil elbet, o da
sevdiğini sana isbatlayacak, silecek günahlarını, bağışlayacak seni. Senin
Allah'a olan sevginin isbatı  "itaat" iken Allah'ın sana olan sevgisinin isbatı
da "mağfiret" olacak. Bu sevgi sürdükçe senin itaatin artacak, senin itaatin
arttıkça onun bağışı ve rahmeti artacak. İşte sana müthiş bir bir formül. Bu
formülden haberi olmayan insanların yakalarından tutarak sars onları ve onlara
"De ki: ‘Eğer Allah'ı seviyorsanız..." Ve yine de ki onlara: Kim Allah'a
sahip, o neden mahrum? Kim Allah'tan mahrum, o neye sahip?