Fecir | Konular | Kitaplar

İstiâze (Eûzü) ve Besmele

İstiâze



İstiâze (Eûzü) ve Besmele:
 
"Kovulmuş şeytandan Allah'a
sığınırım." Şeytan nereden kovulmuştu? Cennetten. Nereye gelmişti? Yeryüzüne.
Kiminle gelmişti? Atamız Âdem ve anamız Havvâ ile. Ne yapacaktı burada? Allah'ın
doğru yolu üzerine oturacak ve insanları iğvâ ederek saptırmaya çalışacaktı. Ne
zamana kadar sürecekti bu mücâdele? Kendisine verilen mühlet dolana, yani
yeryüzü imtihanımız bitip, Kıyâmet kopana kadar...
Görüldüğü gibi İslâm'a göre
dinlerin kaynağı ikidir. Allah'tan gelen ve şeytandan gelen. Allah'tan gelen
"vahiy"dir. Bununla "hak din" oluşur. Şeytandan gelen ise "vesvese"dir, bununla
da "izm"ler oluşur. İnsan ya Allah'tan yana olur, ya da şeytandan yana. İşte
eûzü-besmele, bu tercihin açıklanmasıdır. Allah'ı kabul ederek O'na göre bir
sistemin tercihi ile şeytanı kabul edip onun kışkırtıcı, isyancı, büyüklenmeci
sistemi arasındaki tercih. Her ikisi de din olacaktır. Bu iki din arasındaki
mücâdele mühlet dolana kadar devam edip gidecektir. Âdemoğlunun imanı, isyanı,
korkusu, ümidi, tercihi, kazancı ve kaybı hep bu mücâdele içinde ortaya çıkıp
şekillenecektir.
Nebî (s.a.s.), tüm duâlarında
besmeledeki ruh ve anlamı yaşamıştır. Onun yaptığı duâlar genellikle iki cümle
ile başlamaktadır. "Eûzü bike (Sana sığınırım)" ve "es'eluke (Senden
isterim)." Nebî (s.a.s.) Allah'a şeytandan sığınmakta ve O'ndan birtakım
hayırlar istemektedir. Bununla hayatın Allah, şeytan ve kişi arasında devam eden
bir mücâdele olduğu açıklanmış oluyor. Peygamberimiz, Allah'tan bağışlanma, nur,
dünya ve âhirette âfiyet dini, dünyası, malı ve ailesi için af ve âfiyet,
ayıplarını gizlemesini, korkulardan emin kılmasını, şeytana karşı korumasını,
fazlını, keremini, nusretini, müstaz'aflara yardım etmesini vb. istiyor. Ayrıca
şeytandan, âcizlikten, tembellikten, korkaklıktan, cimrilikten, borca batmaktan
vb. Allah'a sığınıyor ve bu şekilde duâlar yapmamızı öğütlüyor.
Kur'an, özellikle ilk inen
âyetlerde Allah'ın isminin "zikredilmesini" ve "tesbih" edilmesini ister (Bkz.
56/Vâkıa, 74-96; 69/Haakka, 52; 73/Müzzemmil, 18; 96/Alak, 1).
Eûzü besmeleyi iyi anlamak için
Allah'a sığınma, şeytan, şeytanın kovuluşu, şeytanın dünyaya ne yapmak için
Âdem'le birlikte gönderildiği konularını iyice kavrayıp fıkhetmek gerekmektedir.
Bir işe Allah'ın adı ile başlamakla şunları yapmış oluyoruz:
1- Yapılan işi Allah'tan
yardım dileyerek yaptığımızı belirtiyoruz.
2- Allah'ı yücelterek
başladığımızda o iş Allah için oluyor. O'nun dini için yapılan bir gayret
özelliğini alıyor.
3- Şeytanın iğvâsına
karşı direnme bilinci yenileniyor.
4- Her işe besmele ile
başlamak, hayatı anlamlandırıyor. Allah'ın sözünü toplum hayatının dışına iten
kökten laik anlayış reddedilmiş oluyor.
Besmelede özellikle "Rahmân" ve
"Rahîm" ismi zikredilmiştir. Çünkü müşrikler bu isimlere itiraz ediyorlar ve
"Rahmân da ne imiş?" (25/Furkan, 60) diyorlardı. Hatta Hudeybiye'de Rahmân
ve Rahîm isimlerine itiraz eder, "biz böyle bir isim tanımıyoruz" demişlerdi.
Müşriklerin bu itirazına karşılık, besmelenin özellikle bu isimlerle beraber
kullanıldığını görüyoruz. Bununla müşriklerin tanıdığı Allah ile Hz.
Peygamberimiz'in anlattığı Allah arasındaki fark vurgulanmış olmaktadır. Zira
müşrikler kendilerine göre bir çeşit Allah'a inanıyorlardı. Nebî (s.a.s.)
tarafından Allah'ın "Rahmân" olarak ilân edilişini bu anlayışlarını kabul
etmeyen bir peygamberin çağrısı olarak gördükleri için sürekli karşı
çıkıyorlardı.
Sanki buna karşılık Kur'an'da
tüm sûreler Rahmân ve Rahîm isminin kullanıldığı besmele ile başlamaktadır.
Rahmân tek başına Allah lafzının yerine de kullanılırken; Rahîm genellikle Raûf,
Tevvâb, Azîz ve daha çok da Ğafûr ismi ile beraber geçmektedir (Bkz. 6/En'âm,
118-119; 69/Haakka, 52; 73/Müzzemmil, 18; 33/Ahzâb, 56-57; 37/Sâffât, 182).
İslâm kültüründe "besmele,
hamdele, salvele" geleneği vardır. Her üçü de Kur'an'da kullanılmış ve
emredilmiştir. Besmele, "düşmanı dışlama" simgeleri olarak görülebilir. Eûzü
besmelede iki bölüm olduğunu görüyoruz.
1- Düşman şeytandan dost
Allah'a sığınma,
2- Rahmân ve Rahîm olan
dost Allah'ın adı ile başlama. Birini dışlama, öbürüne sığınma. Çünkü hayatın
mânâsı bundan ibârettir. Ya Allah'tan gelen vahyi din edinir ona göre yaşar,
düşünür konuşursun; ya da şeytandan gelen fücur ilhâmını din edinir, ona göre
konuşursun, yaşarsın. Bunun dışında Allah'ın dinini yaşarken şeytanın
vesvesesine karşı uyanık olursun.
Eûzü besmele, müslüman insan
için şeytana ve tâifesine, dostlarına karşı uyanıklık ifâdesi olmaktadır. Sanki
ona karşı sürekli kullandığı, dilinde ve gönlünde taşıdığı bir "silah" gibidir.