Fecir | Konular | Kitaplar

Selâm

Selâm

Selâm:

Müslümanların şiarlarından biri
de selâmdır. Müslümanlar, birbirleriyle karşılaştıklarında İslâm'ın selâmıyla,
Allah'ın selâmıyla selâmlaşırlar. ‘Selâm', ‘selime' fiilinden gelen bir
masdardır. Sözlükte, kurtulmak, selamette olmak, güven, barış, ayıp ve
kusurlardan uzak olmak anlamlarına gelir. ‘Selime' fiili ve onun
türevleri olan kelimeler, barış, teslim olma, güvende olma, ayıp ve kusurdan
uzak olma, barışa girme, hayır ve iyilik içinde olma, emniyette olma gibi
anlamlara gelirler. Görüldüğü gibi bütün bu anlamların birbirleriyle
yakın ilgisi bulunmaktadır.
‘Selâm' Allah'ın güzel
isimlerinden biridir. Kendisi her türlü eksiklik ve noksanlıktan uzak olduğu
gibi başkalarına da barış ve esenlik veren anlamına gelir. Bazılarına göre
Allah'ın ‘Selâm' ismi, bütün yaratıkları her türlü bozukluktan uzak tutan,
onlara selâmet veren demektir. Kâinatta her şey Allah'ın koyduğu düzene göre
devam etmektedir. Allah'ın bütün fiilleri bozukluk ve düzensizlikten uzaktır.
O'nun takdirinde ve yaratmasında kusur olmaz.
‘Selâm', hem Allah'ın
noksanlıklardan uzak olduğunu, hem de O'ndan kullarına gelen esenliği, güveni
ifade eder. Nitekim namazın sonunda Peygamberimiz, ‘Allahümme ente's selâmü ve
minke's selâm' demiştir. Yani, ‘Ey Allahım sen Selâmsın ve selâm Sendedir'
denilmesini tavsiye etmiştir.
Kur'an'da ‘selâm' kelimesi
esenlik, kurtuluş ve tehlikeden salim (uzak) olma anlamlarında da
kullanılmaktadır (11/Hûd/48; 21/Enbiyâ, 69). Selâm Kur'an'da, insanlar hakkında
kullanıldığında, ‘selâm vermeyi', sözle esenlik, barış ve güven dilemeyi ifade
etmek; Allah hakkında kullanıldığı zaman da, bizzat bu esenliği, barışı ve
güveni gerçekleştirmek anlamında gelmektedir.
Allah (c.c.) ayrıca Cenetten
olan kimseleri de bizzat ‘selâm' sözüyle karşılamaktadır. "Rahman olan
Rabbinden onlara bir de sözlü ‘Selâm' vardır." (36 Yasin/58). Rabbimiz,
özellikle seçtiği Rasullerine ‘selâm' sözüyle selâm vermekte ve onlar hakkında
övücü sözler sarfetmektedir (27/Neml, 59; 37/Sâffât, 79, 109, 120, 130, 181).
Cennete bulunan mü'minler orada boş bir söz, yalan bir lâf işitmeyecek; orada
ancak selâm sözü işitecekler (10/Meryem, 62; 56/Vâkıa, 26).
Allah (c.c.), rızâsına uyanları
Kur'an ve Hz. Muhammed'le ‘selâm yolları'na ulaştırır, o insanları kendi izniyle
karanlıklardan aydınlığa çıkarır (5/Mâide, 16). Rabbimiz, bütün insanları ‘selâm
yurdu'na dâvet eder, insanlardan dilediğine, -bir anlamda hidâyeti isteyene-
hidâyetini verir (10/Yûnus, 25). İnsanlar İslâm'ı hayat haline getirirlerse,
önce kendileri ‘selâm'a ulaşırlar. Böyle insanlardan kurulu bir toplum artık
‘selâm' toplumu olur ve onların yaşadığı yerler de ‘selâm yurdu' (dârü's-selâm)
olur. Ancak, asıl ‘selâm yurdu' Cennet'tir. Cennet'te bitmeyecek bir sonsuzluk,
fakirliği olmayan bir zenginlik, hastalıksız sağlık, zilleti olmayan bir izzet
vardır. Işte Allah (cc) insanları böyle bir yurda çağırmaktadır.
Müslümanların Selâmı: Mü'minler
birbirlerine ‘selâm' vermekle yükümlüdürler. Böylelikle kendilerinin ulaştığı
‘selâm' halini müslüman kardeşi için de isterler. Onların yer yüzünde ve
Cennet'te ‘selâm yurdunda' olmaları için duâ ederler. Selâm, her şeyden önce,
müslümanlar arasında bir şiardır (alâmettir). Mü'minler birbirlerine selâm
vererek tanışırlar, birbirlerinden emin olurlar ve birbirlerine duâ ederler. Bir
mü'mine ‘selâmün aleyküm' veya ‘es-Selâmü aleyküm' diyen bir kimse, ‘selâm senin
üzerine olsun', selâm üzere olasın, selâmette olasın, benden salim ol (benden
sana zarar gelmez)' demiş olur. Böylece mü'minler arası dostluk, güven ve
karşılıklı iyi niyet gerçekleşmiş olur.
Kur'an diyor ki: "Selâm
hidayete uyanların üzerine olsun." (20/Tâhâ, 47). Mü'minler Allah'ın
hidayetine kavuşan insanlardır. Öyleyse ‘selâm' onların hakkıdır. Rabbimiz
buyuruyor ki: "Siz bir selâm ile selâmlandığınız zaman, siz de ondan daha
güzeliyle karşılık verin veya verilen selâmı aynen iade edin. Şüphesiz Allah,
her şeyin hesabını gereği gibi yapandır." (4/Nisâ, 86). Burada selâm
‘tahiyye' kelimesiyle ifade ediliyor. "Ey mü'minler! Evlerinizden başka
evlere izin almadan, seslenip sahiplerine selâm vermeden girmeyin. Eğer
düşünürseniz bu, sizin için daha iyidir." (24/Nûr/27). Bu âyetler
mü'minlerin birbirlerine selâm vermelerini emrediyor. Çünkü selâm insanlar
arasındaki emniyeti, barışı, kardesliği pekiştirir, mü'minlerin birbirlerine dua
etmeleri sağlar.
‘Selâm' dini olan ‘İslâm'ı
tebliğ eden Hz. Muhammed (s.a.s.) ‘selâm' sancağını taşıyan biricik Rasûldür.
Öyleyse selâmların en güzeli O'na ve diğer peygamberlere verilmelidir. Et-Tehiyyatü'
aynı zamanda O'na selâm verme duâsıdır. Mü'minler bu duâyı, salli barik'i
okuyarak, salevât getirerek O'na selâm verirler.
İslâm fıkhına göre
müslümanların ‘selâm' vermeleri sünnet, verilen ‘selâm'ı almaları ise farzdır.
Bu hüküm, selâmın mü'minler arasında ne denli önemli olduğunu ortaya
koymaktadır. Bir sahâbe Peygamberimize ‘Islâmın hangi işi daha hayırlıdır?' diye
sordu. Buyurdu ki: "Yemek yedirmen, tanıdığın ve tanımadığına herkese selâm
vermendir." (Ebû Dâvud, Edeb, hadis no: 5194, 4/350; Buhârî, İman 6 ve 20,
1/10 ve 1/14).
Yine Peygamberimiz buyuruyor
ki: "Iman etmedikçe Cennet'e giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe olgun bir
imana sahip olamazsınız. Size, yaptığınız zaman birbirinizi seveceğiniz bir şeyi
haber vereyim mi? Aranızda selâmı yayın." (Müslim, İman 93, hadis no: 54,
1/74)
Selâmı, ‘es-selâmü aleyküm',
‘selâmün aleyküm',
‘es-selâmü aleyküm ve
rahmetullah', veya;
‘es-selâmü aleyküm ve
rahmetu'llahi ve berekâtühu' şeklinde vermek mümkündür.
Selâm, ‘aleykümü's-selâm', ‘ve
aleyküm selâm', ‘aleykümü's-selâm ve rahmetullah' ve ‘aleykümü's-selâm ve
rahmetullahi ve berekâtuh' şeklinde iâde edilir.[1]

Birbirleri üzerindeki İslâm
kardeşliği haklarından biri olan selâmlaşma hususunda mü'minlerin gayr-ı
müslimlere benzememesini emreden Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle buyurur:
"Bizden gayrısına benzemek isteyenler bizden değildir. Bu (itibarla) yahûdilere
ve hıristiyanlara benzemeyin. Yahûdilerin selâmı parmaklarla işarettir.
Hıristiyanların selâmı ise avuç içleri ile işarettir." Bir diğer
hadislerinde ise şöyle buyurmuştur: "Yahûdiler gibi selâmlaşmayın; onların
selâmı başlarıyla, avuç içleriyle ve diğer işaretlerledir." "(Ey mü'minler,)
Yahûdiler İslâm'ca selâmlaşmanızı kıskandıkları gibi size hiçbir yönde haset
etmezler." (Tirmizî, hadis no: 2696; İbn Mâce, hadis no: 856)
Bütün anlamıyla, bereketiyle ve
sonuçlarıyla selâm, Kur'an'ın dediği gibi ‘hidâyete tâbi olanların üzerine
olsun.' (20/Tâhâ, 47).


[1]
Hüseyin K. Ece, a.g.e. s. 587-590.