Fecir | Konular | Kitaplar

4) Amel Yapmakta Doğruluk

4




4) Amel Yapmakta
Doğruluk:
 
Dördüncü derece doğruluk; amel
yapmakta sadâkattir. Amelde gayret göstererek içini dışına, dışını da içine
uygun hale getirmektir. Dış ameller, içeride olmayan bir şeyi yansıtmamalı, yani
yapılan her amel, tamamen içten gelmeli ve gönlün tercümanı olmalıdır. Bu durum,
insanın içinden gelmiyor diye ameli terketmesi değil; içinin de dışını tasdik
etmesi demektir. Zâhirin (dış görünüş ve amelin) bâtına (iç dünyaya, gönle)
uymaması maksatlı olursa, buna riyâ denir ve bu, ihlâsı yok eder; Kasıtsız
olursa, sadâkati/doğruluğu yok eder. O yüzden "sıdk/doğruluk, gizli ve âşikâr
olarak hakka uymaktır" denilir.
Bu sıdkı elde etmek için,
dünyada kalmayı ve yaşamayı sırf hakkı tutup kaldırmak ve Allah'ın rızâsına
mazhar olmak için arzu etmek gerekir. Her zaman nefsinin eksik ve kusurlarını
görmek, dünyanın cezbeden, oyalayıp aldatan güzelliklerine kapılmamak, dünyevî
endişelerle yol ve yön değiştirmemekle bu sadâkat gerçekleşebilir.   
Doğruluğun beşinci ve en üstün
derecesi ise, korku, ümit, saygı, zühd, rızâ, tevekkül, muhabbet ve diğer bütün
rûhî/psikolojik durumlarda doğruluktur.
"Gerçek iyilik, Allah'a,
âhiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanmak, Allah rızâsı için
yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilencilere ve boyunduruk
altında bulunan köle ve esirlere sevdiği maldan harcamak, namaz kılıp zekât
vermek, andlaşma yaptığı zaman sözlerini yerine getirmektir. Sıkıntı, hastalık
ve savaş zamanlarında sabretmektir. İşte sâdık/doğru olanlar, bu vasıfları
taşıyanlardır. Muttakîler ancak onlardır." (2/Bakara, 177)
"Mü'minler, ancak Allah'a ve
Rasûlüne iman eden, ondan sonra asla şüpheye düşmeyen, Allah yolunda mallarıyla
ve canlarıyla cihad edip savaşanlardır. İşte sâdıklar/doğrular ancak onlardır."
(49/Hucurât, 15).
Sadâkatin derecelerinin zirvesi
yoktur. Kul, bazı hususlarda sâdık olsa da, bazılarında olamayabilir. Hepsinde
sâdık olan gerçek sıddîktır. Allah, bu dini, başlangıçta hem onun tebliğcisi Hz.
Muhammed (s.a.s.)'i, hem de bu İlâhî mesajı ilk olarak tasdik edip doğrulayan
Ebû Bekir (r.a.) gibi iman eden ümmeti sıdkla sıfatlandırarak övmüştür: "Sıdk
mesajıyla gelip doğruyu getiren ve onu tasdik edenler var ya, işte müttakîler,
kötülükten sakınanlar onlardır." (39/Zümer, 33)
Sıdkın tamamen bir vicdan işi
haline getirilmesi ve insan tabiatının her durumunda sadâkatin hemen ortaya
çıkması, rızâ makamı olan sıdkın üst seviyesidir. "Rab olarak Allah'tan, din
olarak İslâm'dan ve peygamber olarak Muhammed (s.a.s.)'den râzı olmak", en büyük
sadâkattir. En önemli doğruluk, İslâm'ın hayatın tüm alanlarında tam bir
teslimiyetle kabul edilmesi, Allah'ın tek ilâh, otorite; Rasûlullah'ın da yegâne
rehber ve örnek edilmesidir.