Fecir | Konular | Kitaplar

Büyünün Etkisi Var mıdır?.

Büyünün Etkisi Var mıdır



Büyünün
Etkisi Var mıdır?

 

Sihir ya da büyünün insanlık tarihinde
fiilen var olduğu, Bâbil döneminden beri bilinip bazı çeşitlerinin uygulandığını
biliyoruz. Ancak, sihirbazlar, büyücüler tarafından çeşitli maksatlarla
yapılarak bazı etki ve sonuçları iddia edilen, kendilerine diğer insanlardan
üstünlük, ayrıcalık, maddî-mânevî çıkar sağladığı görülen sihir ya da büyünün
insanlar veya eşya üzerinde gerçekten tesiri var mıdır? Bu soruya tarihten bu
yana açık, net ve kesin bir cevap üzerinde uzlaşılamadığı görülmektedir.  Sihrin
çeşitlerinden bahsedilen bölümde sonuç olarak sihrin başlıca iki kısma
ayrıldığını, bir grubun sırf yalan-dolan, üç kâğıtçılık, göz boyama ve el
çabukluğu, göz bağcılığı türünden şeyleri içerdiğini, diğer grubun da bilimsel,
teknolojik bazı gerçeklere dayandığını ve bu bilimsel gerçeklerin istismar
edilmesi sûretiyle ortaya konulan bazı olayları kapsamına aldığını belirtmiştik.
Bu durumda birinci grup sihir ya da büyünün hiçbir şekilde gerçekle ilgisi
olmadığı ortaya çıkmaktadır. İkinci grup sihirde ise, bazı bilimsel gerçekler
yer almakta, eşya ya da Allah'ın tabiatta yarattığı bazı kanunların özellik ve
inceliklerinden yararlanıldığı, bunların kötü maksatlarla kullanılarak şirk ve
küfre âlet edildiği görülmektedir. Bu açıdan, birinci gruba giren ve aslı
olmayan, yalana-dolana dayanan sihrin herhangi bir tesirinin olmayacağı açıktır.
İkinci gruba giren sihirlerin birtakım bilimsel gerçekleri içinde barındırdığını
belirten bazı âlimler, bu çeşit büyülerin tesir edebileceğini söylemişlerdir.



İslâm, sihirle uğraşmayı, büyü yapmayı
şirk ve küfür derecesinde bir fiil saymış, bu konuda çok şiddetli bir tutum
sergilemiştir. Bu açıdan, sihir ya da büyü kitaplarında yer alan ve az çok
bilimsel bir gerçeği olduğu ileri sürülen, insanlara ve eşyaya tesir ettiği
iddia olunan bu sihirlerin hurâfe mi yoksa gerçek mi olduğunu deneyerek, tecrübe
ederek ortaya koymaya da cesaret edilememiş, günümüze kadar bu konuda kesin ilmî
sonuçlara varılamamış olduğu kanaatindeyiz.

Kur'ân-ı Kerim'de yer alan âyetlerle,
bazı hadislere dayanan bir kısım İslâm âlimleri büyünün bir hakikati olduğunu ve
tesir ettiğini, bunun şerrinden Allah'a sığınmak gerektiğini söylemişlerdir.
Mu'tezileye ve ehl-i sünnete mensup bazı âlimlere göre ise büyü, gerçek değildir.
Sihir diye bir şey yoktur. İnsan hiçbir şekilde, dokunmadan başkasına etki
yapamaz. Ancak mu'tezile ve bazı ehl-i sünnet âlimlerinin, bir kimseye
dokunmadan etki edilemediği görüşünün, devirlerindeki fen ve teknik
uygulamaların, çağımızdaki seviyeye ulaşmamış olmasından dolayı bu şekilde
ortaya konduğu da bir gerçektir. Çünkü günümüzde fizikî birtakım yollarla, ses
dalgaları, elektrik, kızıl ya da mor ötesi ışınlar kullanılarak eşyaya ya da
herhangi bir insana etki etmenin mümkün olduğu anlaşılmıştır. Artık zamanımızda
ses, ışık, elektrik dalgalarıyla el değmeden birtakım cihazlar
çalıştırılabilmektedir. Tv., uydular, uzaktan kumandalı silahlar, füzeler vs.
araç ve gereçler buna bir örnektir. Ancak bunların fizikî birtakım kanunlarla,
bilimsel yollarla yapıldığı, bir sihir ya da büyü olmadığı ortadadır. Ehl-i
sünnet âlimlerinden İmam Ebû Hanife, Ebû Bekir er-Râzî, İbn Hazm, Ebû Câfer
el-Esterebâzî,'ye göre büyünün aslı yoktur. Hepsi göz boyamadan ve insanları
aldatıp kandırmadan ibarettir. Yine kaydedildiğine göre, ehl-i sünnet
âlimlerinin bir kısmına göre büyü vardır. Bunlara göre, bazı kimseler riyâzet,
isimlerin ve rakamların özellikleri, efsun ve uzlet gibi yollara başvurarak
başka varlıklar üzerinde etki yapabilecek duruma gelebilirler. Cinlerin
kötüleriyle temas kurup onlar aracılığıyla olağanüstü şeyleri yaratan yine
Allah'tır. Sihirbaz, büyüsüyle bir olayın sebeplerini bir doğrultuda düzenlemeye
sevkeder. O isimlere ve rakamlara o özellikleri veren de Allah'tır. Böylece her
işin fâili Allah olmaktadır.[1]



Sihir konusunu, birtakım
saçmalıklardan, asılsız uygulamalardan ve hurâfelerden arındırarak Kur'an ve
sahih sünnetin ışığında düşünürsek, âlimlerimizin de belirttiği gibi, bunlardan
bir kısmında gerçek payı olmalıdır. O halde sihrin bu gerçek kısmı ve tesiri
nedir? Kanaatimizce bu, günümüzde geçmiş asırlara nispetle gayet iyi bilinen ve
kullanılan "telkin"dir. Telkin, yaldızlı sözlerle, aldatıcı davranış ve
yalan-dolan haberlerle muhâtabın kafasını ve gönlünü bulandırmak, fikirlerini
çelmek, kanaatini değiştirmek ya da arzu edilen görüş veya kanaate sahip
olmasını sağlamaktır. Telkin, günümüzde söz, propaganda, yazı, resim, film,
mozik, spor, yalan haber vs. yollarla çok modern bir şekilde yapılmaktadır.
Bunun için kaset, disket, cd., bant, resim, yazı, tv., telefon vs. araçlarla
muhâtaba ulaşılmakta, onun fikirleri çelinmekte, belli bir kanaate sahip olması
temin edilmektedir.[2]
Tâbir câizse kişi, yavaş yavaş şartlandırılmakta, beyni yıkanmakta, yani
büyülenmektedir. Bu şekilde telkin sahiplerinin isteği doğrultusunda, insanlara
doğrular yanlış, yanlışlar doğru, hak bâtıl, bâtıl hak, yalanlar doğru gibi
gösterilmekte, kabul ettirilmektedir. Geçmişte bir insan ya da cin şeytanının,
sihirbazının bir ya da birkaç kişiyi, bir kabile veya site halkını büyüleyip
kandırarak küfre götürebilmesine karşılık, günümüzün modern sihirbazları, sahip
oldukları iletişim araçlarıyla milyonlarca insanı, az geliş(tiril)miş veya geri
bıraktırılmış toplumları, ulusları, câhil kitleleri istedikleri biçimde
şartlandırmakta, zehirlemekte, yalan yanlış fikirler empoze ederek, kendi
benliklerinden koparmaya çalışmaktadırlar.

Yalan haberler, reklâmlar, seks
filmleri, pembe diziler, spor ve özellikle futbol maçları, müzik vs. yollarla
insanların beyinleri dumûra uğratılıp uyuşturulmakta, insanlar düşünemez,
doğruyu yanlışı, faydalıyı zararlıyı ayırt edemez hale getirilmektedir. İletişim
araç ve gereçlerinin yoğun baskısı, sihirleyici, büyüleyici gücü altında
insanlar cinsel ihtiyaçlarıyla midelerinden başkasını düşünemez, akıl ve
irâdelerini kullanamaz, silkinip kendilerine gelemez duruma sokulmaktadır. Bu
gerçeği inikâr edemediklerinden Batılılar bile, tv.ye magic box (büyüleyici
kutu) demektedir. Eski büyücülerin/sihirbazların yerini alan tv., seyirciyi
efsunlayıp hipnotize etmekte, aptallaştırmaktadır. Bu sihirli iletişim gücünün
sahipleri ve yönlendiricileri, çıkarlarını tehlikede hissettikleri anda kamuoyu
oluşturmakta, halk kitlelerini harekete geçirerek hükümetleri devirmek, ya da
onlara arzuladıkları kararları aldırtmak istemektedir.

 





[1]
Fahreddin Râzi, Mefâtihu'l-Gayb Terc. 263; S. Ateş, Yüce Kur'an'ın Çağdaş
Tefsiri, 1/209; A. Osman Ateş, a.g.e. s. 232





[2]
İbrahim Canan, Kütüb-i Sitte Tercüme ve Şerhi, 8/88