Fecir | Konular | Kitaplar

Cinler Kaybolan Ya da Çalınan Şeyleri Bilebilir mi?.

Cinler Kaybolan Ya da Çalınan Şeyleri Bilebilir mi



Cinler
Kaybolan Ya da Çalınan Şeyleri Bilebilir mi?



 

Kur'ân-ı Kerim'in çeşitli âyetlerinde
gaybı Allah'tan başkasının bilemeyeceği haber verilmektedir. "Gaybın
anahtarları O'nun katındadır, onları ancak O bilir. Karada ve denizde olanı
bilir. Düşen yaprağı, yerin karanlıklarında olan daneyi, yaşı kuruyu -ki apaçık
kitaptadır- ancak O bilir." (6/En'âm, 59) Göklerin ve yerin gaybı Allah'a
aittir." (16/Nahl, 77) De ki: ‘Göklerde ve yerde gaybı Allah'tan başka
bilen yoktur." (27/Neml, 65) "O, gaybı bilendir, gaybına da kimseyi vâkıf
kılmaz." (72/Cin, 26) "Ona Rabbinden bir mûcize indirilmeli değil mi?'
diyorlar. De ki: ‘Gayb Allah'ındır. Bekleyin, ben de sizinle beraber
bekleyenlerdenim." (10/Yûnus, 20)

Bu âyetlerin ışığında gaybı Allah'tan
başkasının bilmesinin mümkün olmadığı ortaya çıkmaktadır. Yine Kur'ân-ı
Kerim'den, kendisinden başkasının vâkıf olması mümkün olmayan gaybın bir kısmını,
Allah'ın, dilediği peygamberlerine bildirdiğini  öğrenmekteyiz: "Allah size
gaybı bildirecek değildir; fakat O, peygamberlerden dilediğini seçip ona gaybı
bildirir." (3/Âl-i İmrân, 179)

Cinler de gaybı bilme konusunda
insanlardan farklı durumda değildir. Onlar da gaybı bilmezler, bilgileri de
gördükleri şeylerle sınırlı olup geleceği ve meydana gelen olaylardan
kendilerine gizli kalan şeyleri bilemezler. Cinlerin gök katlarına çıkarak 
meleklerin konuşmalarını dinleyip kulak hırsızlığı yapmaları, çaldıkları
haberleri kâhinlere iletmeleri Allah tarafından yasaklanmış, gökler şihâblarla
korunmuştur. Kurân-ı Kerim'de yer alan âyetlerden, kulak hırsızlığına teşebbüs
eden cinlerin şihâblarla imhâ edildiği anlaşılmaktadır. (Bkz. 67/Mülk/5). Bunun
hikmetinin, gaybdan haber verdiklerini ileri süren kâhinlerin, insanları
saptırmalarının engellenmesi olduğu açıktır.

Hz. Süleyman'ın vefatından bahseden
bir âyet, cinlerin gaybı bilmediklerini açıkça ifade etmektedir: "Süleyman'ın
ölümüne hükmettiğimiz zaman, ancak değneğini yiyen kurt onun vefatını cinlere
farkettirdi. O, ölü olarak yere düşünce ortaya çıktı ki, şayet cinler, gaybı/
görülmeyeni bilmiş olsalardı alçak düşüren bir azab içinde kalmazlardı."
(34/Sebe', 14) Âlûsî, bu âyetin tefsîriyle ilgili olarak, gaybın sadece
istikbalde meydana gelecek olaylara tahsis edilemeyeceğini, vukua geldiği halde
kişinin bilgi sahibi olmadığı şeylerin de gaybın muhtevâsına girdiğini
söylemektedir.

İslâm öncesi çağlardan günümüze kadar
birtakım kimseler, cinlerle irtibat kurduklarını, kendilerinin dostu olan ya da
emirleri altına girmiş olan cinlerin onlara birtakım gaybî haberleri
bildirdiklerini iddia edegelmişlerdir. Ancak Hz. Peygamber, kâhin denilen bu
kimselerin verdikleri haberlere inanılmamasını emrederek onlara bir şey
sorulmasını yasaklamışlardır: "Kim bir kâhine, ya da arrâfa gider ve onun
sözlerini tasdik ederse, Hz. Muhammed'e indirilene küfretmiş olur." (Ebû
Dâvud, Tıb 21, hadis no: 3904; Tirmizî, Tahâret 102; hadis no: 135; İbn Mâce,
Tahâret 122, hadis no: 639) Bu durumda, ister yıldızlara bakarak (burçlardan ve
astrolojik haritalardan yola çıkarak), ister cinle konuşarak, isterse remil
yoluyla gaybdan haber verdiğini iddia etsin, kâhine, müneccime, arrâfa bir şey
sormak, onların, kaybolan ya da çalınan şeylerin yerleri hakkında söylediklerini
tasdik etmek şiddetle yasaklanmış oluyor. Bu yüzden de cinlere, çalınan şeyler
hakkında soru sormak câiz olmadığı gibi, onlardan alındığı iddia edilen
haberlere inanmak da doğru olmaz. Cinlerden alındığı ileri sürülen bu tür
haberler şer'î ve hukukî bir delil olamaz. İslâm'ın bu tür konularda
beyyine/delil olarak kabul ettiği husus, âdil kimselerin (tabii ki insanların)
şâhitliğidir. Bu açıdan, günümüzde birtakım şahısların, cinlerle irtibatlı
olduğunu söyleyen kimselere başvurarak onlardan kayıp ve çalınan şeyler hakkında
bilgi istemeleri apaçık bir hatadır. Sorularına karşılık olarak aldıkları
cevapların da şer'î/hukukî bir delil olması söz konusu olamaz.[1]
             

 

 





[1]
A.g.e. s. 263-267.