Fecir | Konular | Kitaplar

Yol ve Yolculuk Üzerine Düşünceler

Yol ve Yolculuk Üzerine Düşünceler




Yol ve Yolculuk
Üzerine Düşünceler
 
"Bu dünyada bir bir garip
gbi yaşa; yolcu gibi ol!" Dünya iki kapılı bir han/otel; insan da yolcu.
Hidâyet ve dalâlet adlı iki yol var; birinin son durağı cennet, diğerinin
de ateş. Yolcuyu yoldan, yolu yolculuktan, yolculuğu
menzilden ayrı değerlendirmek yanlıştır. Yolu bilmeyenlerin, yoldan
çıkmış ve bâtıl/yanlış yolda olanların hak yolun yolcusunu anlamaları
çok zordur.  Yol hikâyesi okumak, kişiyi yolcu yapmaya yetmez.
Yolcuyu anlamanın en kesin ve kestirme yolunun yola çıkmak ve
yolcu olmaktan geçtiğini bilmeyenler, "dosdoğru yolu" ve "o
yolun yolcuları"nı anlayamaz. Sırât-ı müstakîm adlı o yol,
insanlık tarihiyle yaşıttır ve dünyanın sonuna kadar, yolun en sonuna
kadar yolcuları bitmeyecektir. Ömür biter, yol bitmez; ama her
yol cennete gitmez.
Kutlu yolun sâdık
yolcuları, yolunu kesmek isteyen eşkıyâlara karşı yol silâhlarını
yanlarından ayırmazlar; onlar, tüm şartlarda yürüyen kervanın yolcularıdır.
Onlar bilirler ki, yolcu yolunda gerek. Neticeye ulaşmak isteyen bir
yolcunun, tüm dikkatini diğer yolculara veya yoldan çıkanlara
değil; yola vermesi gerektiğinin şuurundadır güzel yolcu. 
Yolculuk yapmak yerine,
yola yatan, bir engele takılıp düştüyse kalkmak için çabalamayan, yolun
kendi bulunduğu şeridinin dışındaki şeritlerden gidenlere çelme takıp tekme
atan, yoluna devam etmeyi bırakıp yol, yolcu ve
menzil üzerine nutuk atanlar, doğru yolun dosdoğru yolcuları
olma vasfını kaybetme riskleri büyük olan, yoldan çıkmaya aday
kimselerdir. Çıktığı yolda kurallara uygun şekilde yarışan, yol
arkadaşlarıyla yardımlaşabilen, yola gelmeyen insanlara acıyıp yolun
genişliğini ve güzelliğini onlara da göstermeye çalışarak yolculuğunu
bitiş noktasına kadar sürdüren insan, yolun sonunda ödül almaya hak
kazanacaktır.  
"Allah'a dayan, sa'ye sarıl,
hikmete râm ol;
Yol varsa budur,
bilmiyorum başka çıkar yol." (M. Âkif)
"Durun kalabalıklar, bu cadde
çıkmaz sokak;
Haykırsam kollarımı makas gibi
açarak." (Necip Fâzıl)
Dönülmez ufkun akşamlarına
gelmeden ve yol yakınken, dosdoğru yolun doğru yolcusu olarak
yola düşmek, yola koyulmak yakışacaktır âhiret yolcusuna. Yolda
yorulmak normaldir, hatta yalpalayıp sendelemek de. Ama düşe kalka da olsa
yola devam gerek; yola yatıp yolu kapamak, diğer
yolculara da ihânettir. Yolu tıkamaktansa yoldan çıkıp
başkalarına yol açmak, menziline ulaşmak isteyenlere yol vermek,
hiç değilse diğer yolcuların, o yola baş koyanların bedduâsından
kurtulmak demektir.
Başkalarını yola getirmek
için, yola çağıranın öncü ve yolcu olması, yola düşmesi
şarttır. Yol göstermek için, yolu, yoldaki engelleri bilmek
ve  yol haritasına sahip olmak da gerekecektir. Doğru yolu bulmak
ve yoldan çıkmamak için rehbere ve yoldaki işaretlere
uymanın olmazsa olmaz önemde olduğu unutulmamalıdır. Dünya gurbetinde yol
alan kişinin ana vatanı ve baba ocağı cennete ulaşmaması için, kırk
harâmîler yol başlarını tutmuş, yolları kesmiş olsa da,
yolsuzluk içinde yollanıp yolunu bulanlar, yolu şaşırtmaya
çalışsa da, yolcunun azığında takvâ var ise çıkış yolu ihsân
edecek, sırât-ı müstakîme hidâyet edecektir yolun sahibi.
Tüm yolsuzlukların ve
yoldan çıkmanın sebebi, hak yoldan sapmaktır. Her şeyin yolu
yordamı olur da sonucu cennete çıkacak güzel yolun düzeni, işaretleri
ve kuralları olmaz mı? Asgarî ve âzamî hız belirtilmez mi? Çok yavaş gidenin,
doğru yolda zigzaglar çizen, hangi şeritte gittiği belli olmayan
yolcunun kazaya uğrama riski gibi; aşırılıkları seven sürat tutkunu
insanların da ulaşmak istedikleri yere sağ sâlim erişmeleri zordur. Sırat
köprüsü gibi uzun ince yolun, yolunca geçilmesi için,
yoldaş ve yol arkadaşlarının aynı yolun gerçek yolcularından
seçilmesi gerektiğini unutmamalı yolcu.      
Yol ağzında, yol
ayrımındayız; bitmek bilmeyen dünyevî işleri yoluna koyma uğraşıları,
bizi ana yolumuzdan etmemeli, burada misafir ve yolcu olduğumuzu
unutmamalıyız. Yoldan kalmamalı, yolumuza/hedefimize bakmalıyız
ki, yolumuzu gözleyenlerin gözleri yolda kalmasın.
Yol açıklığı ver ya Rab!
Bizi yolumuzdan etmek isteyenlere fırsat verme. Bizi kendilerine nimet
verdiklerinin yolu olan dosdoğru yola hidâyet et; yoldan sapmış
ve gazaba uğrmaşların yoluna değil
Allah'ım!                                                           
Hayri Bilecik, Mefhumlardan
Tefekküre, 99 vd.
Ali Ünal, Kur'an'da Temel
Kavramlar, s. 129-130
Celâlettin Vatandaş, Esenlik
Yurdunun Çağrısı, 158 vd.
Mahmut Toptaş, Şifa Tefsiri, I;
77-78
İ. L. Çakan, Sırat-ı Müstakim
ve Yolcuları, 153 vd.
Abdullah Büyük,  Müslümana
Mesajlar, s. 337 vd.