Fecir | Konular | Kitaplar

3- Aşırı Sevgi

3



3-
Aşırı

Sevgi:

 
Kur'an, herhangi bir şeyi,
Allah'ı sever gibi severek, onun arzularına, emir ve yasaklarına itaat etmeyi
Allah'a şirk koşmak olarak değerlendirmiş; herhangi bir şeye veya kimseye karşı
beslenen aşırı sevgiyi de, onu putlaştırmak olarak nitelemiştir.
"İnsanlardan öyleleri vardır
ki, Allah'tanbaşka eşler tutarlar. Allah'ı sever gibi onları severler. İman
edenler ise, en çok Allah'ı severler..." (Bakara, 165)
Allah'a inanmak, kişinin O'nun
isteğini kendi dileğine veya başkalarının isteklerine tercih etmesini ve diğer
arzuları O'nun yolunda feda edecek kadar O'nu sevmesini gerektirir. Allah'ı
sevmenin kanıtı, Allah'ın belirli nitelik ve güçlerini başkalarına atfetmemek ve
O'nun hakkını sahte ilâh ve rablere vermemektir. Allah'ın sıfat ve güçlerini
başkalarına atfedenler, O'nu sevdiklerini iddia edemezler; bilakis bu şekilde
O'na ortak koşmuş, Allah'a denk tutmuş olurlar. İnsan, Allah'ın melekleri, nebî
ve velîleri gibi değerli kullarını severken de, bu âyetin çizdiği sınırda
durmasını bilmelidir.  Zira Allah için sevmekle,  Allah'ı  sever  gibi 
sevmenin  arasındaki  farkı bilip ona göre davranmak gerekir. Hiçbir şeyi veya
kimseyi Allah'ı sever gibi sevemeyiz, O'na ait vasıfları veremeyiz, O'nun gibi
yüceltemeyiz.
Tarihteki putları ve puta
tapanları incelediğimiz zaman, şirk temeline dayalı putçuluğun, günümüzde
geçerli olan şirkten ve putçuluktan pek de farklı olmadığını görürüz. Mekke'li
müşrikler de bir Allah inancına sahipti (Bkz. 29/Ankebût, 61, 63; 39/Zümer, 3).
Fakat, Allah'ın hükmü yerine Mekke site devletinin parlamentosu Daru'n-Nedve'nin
kanun yapmasını ve Ebû Cehil gibi tâğutların kendilerini yönetmelerini
istiyorlardı. Yer yer dindar kesilmelerine rağmen, tevhid'in karşısında durarak
şirke sarılıyorlardı.
Günümüzdede kelime-i şehâdet
getirip namaz kılan, oruç tutan, hacca giden kimselerin tâğutun hükmüne rızâ
gösterdikleri, tâğuta itaat ettikleri, sadece Allah'a mahsus olan sıfatları
başkalarına verdikleri bilinen bir gerçektir. Yine bu kimselerin Allah'ı bırakıp
birtakım armaları, şiarları/sloganları, işaretleri, bayrakları, heykelleri,
gelenek ve görenekleri, bazı kavram ve ideolojileri, sanatı, sanatçıları,
futbolu, sporcuları, gruplarını, parti veya kurumlarını, devlet adamlarını,
liderlerini... yücelttikleri ve bu sayılan değerler uğruna mallarını,
mülklerini, namuslarını, ahlaklarını pâyimal ettikleri, böylece bunlara kulluk
ettikleri ortadadır. Sözü edilen bu şahısların, tâğutun ortaya koyduğu nefsanî,
şeytanî ve indî değer yargılarıyla Allah'ın kanunları ve şeriatı çatışacak olsa,
hep Allah'ın şeriatını onların istekleri doğrultusunda yontarak şekil
verdikleri, kısacası putların veya putların arkasına sığınmış olanların emir ve
yasaklarını harfiyyen yerine getirdikleri ve Allah'ın şeriatına tümüyle zıt olan
sistemleri kabul ederek onların hükümlerini tatbik ettikleri de inkâr edilemez.
Bunlar, müşrik değil de nedir?
Bundan daha açık putçuluk düşünülebilir mi? Putların emir ve direktifleri
doğrultusunda hareket ederek onların yolundan hiç ayrılmayanlar, Allah'ın
kitabına ve Rasülü'nün sünnetine kulaklarını tıkayarak putların ve onların
işbirlikçilerinin çağrısına kulak verenlerden daha iyi putperest olur mu?
Bunlar, apaçık müşrik olduklarını kendileri ilân ediyorlar. Bu tür insanlar,
ister namaz kılsın, ister oruç tutsun, ister hacca gitsin ve isterse sabahlara
kadar Allah Allah diyerek tesbih çeksinler. Ne yaparlarsa yapsınlar, kendilerini
putçu müşrik olmaktan kurtaramaz, kimse de onları zorla temize çıkararak
müslüman yapamaz!..[1]

               

 




[1]
Mehmet Kubat, Kur'an'da Tevhid, Şafak Y. s. 132-138.