Fecir | Konular | Kitaplar

Ve Rasûlullah

Ve Rasûlullah




Ve Rasûlullah: 

 
Yegâne önderimiz Rasûlullah
(s.a.s.), put kıran bir peygamber babanın, put kıran bir peygamber oğludur. Tek
başına bir ümmet olan İbrâhim (a.s.), put kıran bir peygamber idi. O babanın
oğlu, yani onun neslinden olan Rasûlullah da, put kıran bir Peygamberdir.
Rasûlullah, hem kalplerdeki, hem beyinlerdeki putları ve putlaşmış fikirleri,
akîdeleri kırıp parçalamış, hem de müşrik putperestlerin kendi elleriyle yapıp
meydanlara diktikten sonra tapınılan put heykelleri paramparça edip kırmıştır.
Rasûlullah, hem putçu ideolojileri ortadan kaldırmış, hem de tapınılan ve
putlaştırılan şeyleri yok etmişti.
Gerek içteki, gerekse dıştaki
putları kırmak ile vazifeli olan Rasûlullah'ın, müşrik tâğutların egemen olduğu
ve bir dâru'ş-şirk haline getirdikleri tevhidin merkezi Mekke'deki bir
uygulaması şöyledir: (Bu uygulama, Rasûlullah'ın hicret edeceği sırada gündeme
gelmiştir.) Emîru'l-Mü'minîn İmam Ali bin Ebî Tâlib (r.a.) anlatıyor: "Ben ve
Peygamber (s.a.s.) yürüdük, nihâyet Kâbe'ye vardık. Bana: "otur!" dedi.
Oturdum, omuzuma çıktı, yukarıya kaldırmak istedim. Benim güçsüzlüğümü görünce,
indi ve: "Sen, benim omuzuma çık!" dedi. Omuzuna çıktım, beni kaldırdı,
bana öyle bir hal geldi ki, istersem göğe kadar yükselebileceğimi sandım.
Nihayet Beyt'in üstüne çıktım. Bakır ve altından yapılmış birçok heykellerle
karşılaştım. Beyt'in sağından, solundan, önünden ve arkasından onları toplayıp
bir araya getirdim. Hepsini topladığımda bana, şöyle buyurdu: "Şimdi onları
bir bir aşağıya fırlatıp at!" Fırlatıp attım, cam bardaklar gibi kırılıp
parça parça oldular. Sonra indim. İnsanlardan birinin bizi görmesinden
korktuğumuz için koşarak evlerin ötesine kaçtık, kaybolduk." (Ahmed bin Hanbel,
1/84; Rûdânî, Cem'u'l-Fevâid: Büyük Hadis Külliyatı, c. 3, s. 259, hadis no:
6396-6398; İslâm Tarihi, Mekke Devri, M. Âsım Köksal, c. 6, s. 149)
Olayı anlatan Hz. Ali (r.a.)'nin
ifadelerine dikkat edilecek olursa, bu put kırma hareketi çok gizli yapılmış,
gerekli önlemler alınıp en müsait zaman seçilmiş, olay gerçekleştikten hemen
sonra koşarak evlerin arasında kaybolup olay yerinden uzaklaşılmıştır. Hatta
İmam Ali'nin ifadesiyle, "insanlardan birinin bizi görmesinden korktuğumuz için
koşarak evlerin ötesine kaçtık, kaybolduk." Bu korku, tedbir mâhiyetinde bir
endişe idi ki, tabiî ve fıtrîdir. Yoksa korkunun adı tedbir olmuş değildi. Yine
dikkat edilecek olursa, tüm ihtimaller düşünülerek ve tedbirler alınarak olay
gerçekleşmiştir. Müşrik tâğutların egemenliğindeki Mekke'de örnek bir put kırma
olayını gerçekleştiren önderimiz Rasûlullah, birkaç yıl sonra fethedilen
Mekke'de, gerek Kâbe'nin içinde ve üstünde, gerekse Kâbe'nin etrafında, yani
Harem-i Şerif'teki bütün putları kıracaktı.
Abdullah bin Mes'ud (r.a.)
şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.s.), Mekke'nin fethi günü Kâbe'nin avlusuna
girdi. Kâbe'nin etrafında ibâdet için dikilmiş üç yüz altmış put vardı.
Rasûlullah, elindeki deynekle bu putlara dürtmeye başladı (onunla dokunduğu her
put, yüz üstü düşüyordu) ve şu âyetleri okuyordu: "Hak geldi, bâtıl yok
oldu." (17/İsrâ, 81) "Hak geldi, bâtıl ise, ne (bir şey) ortaya
çıkarabilir, ne geri getirebilir." (34/Sebe', 49) (Buhârî, Meğâzî, B. 50,
hadis: 294; Müslim, Cihad ve's-Siyer, B. 32, hadis: 87; Tirmizî, Tefsîru'l-Kur'an,
B. 18, hadis no: 3345)[1]
 Ebu'l-Heyâc el-Esedî
anlatıyor: "Bana Hz. Ali (r.a.): 'Rasûlullah (s.a.s.)'ın beni göndermiş olduğu
şeye ben de seni göndereyim mi?' diye sordu ve Rasûlullah'ın kendisene:
"Haydi git, kırıp dökmedik put, düzlemedik yüksek kabir bırakma!"
buyurduğunu söyledi." (Müslim, Cenâiz 93; Ebû Dâvud, Cenâiz 72; Nesâî, Cenâiz
99)
Hz. İbrâhim'in putperestlerin
yüzüne  haykırdığını, çağdaş putçulara biz de tekrarlıyoruz: 
"Yuh olsun size ve Allah'tan
başka taptıklarınıza! Siz aklınızı kullanmaz mısınız?" (21/Enbiyâ, 67)

 




[1]
Kul Sâdi Yüksel, Selefin İzinde, s. 215-219.