Fecir | Konular | Kitaplar

Putlaştırılıp İlâh Haline Getirilen Bâtıl Ta ı Anlayışları

Putlaştırılıp İlâh Haline Getirilen Bâtıl Tanrı Anlayışları

Putlaştırılıp İlâh
Haline Getirilen Bâtıl Tanrı Anlayışları

Kur'ân-ı Kerim, müşrikler
tarafından tapınmaya konu edilen varlıklardan bahsederken, birçok durumda genel
ifadeler kullanır:
"Allah'tan başka taptıkları"
(25/Furkan, 17);
"Allah'tan başka duâ edip
yalvardıkları" (7/A'râf, 194);
"Allah'a şirk koştukları"
(28/Kasas, 68);
"Şirk koştukları şeyler"
(7/A'râf, 190);
"Allah'tan başka
benimsedikleri" (45/Câsiye, 10) tarzında fiil şekilleri olduğu gibi; genel
anlamda birtakım isimler de hayli fazladır: "İlâh" (15/Hicr, 96);
"âlihe -ilâhlar-" (21/Enbiyâ, 36); "endâd -eş ve denkler-" (2/Bakara,
165); "esnâm -heykelden putlar-" (7/A'râf, 138); "evsân
-putlar-" (22/Hacc, 30); "temâsîl -heykeller-" (21/Enbiyâ, 52);
"şürekâ –ortaklar-" (13/Ra'd, 16); "şühedâ -şâhitler, yardımcılar-"
(2/Bakara, 23); "şüfeâ' -şefaatçiler, aracılar-" (39/Zümer, 43);
"erbâb -rabler-" (12/Yûsuf, 39); "evliyâ -velîler, dostlar, yöneticiler-"
(29/Ankebût, 41); "emsâl -eşler, benzerler-" (16/Nahl, 74); "tâğût
-azgın yönetici" (2/Bakara, 256); "cibt -putlar-" (4/Nisâ, 51);
"ensâb -dikili taşlar, putlar-" (5/Mâide, 90); "veled -çocuk-"
(72/Cin, 3); "sâhibe -eş, hanım, zevce, tanrıça-" (72/Cin, 3).
Kur'an'da yukarıdaki âyetler
başta olmak üzere çeşitli yerde yüzlerce defa kullanılan bu genel tâbirler
gösteriyor ki, Kur'an şirkin her türlüsünü iptal için gelmiştir. Yoksa, sadece
zuhur ettiği bölgede, birtakım özel isimlerle belirtilen (Menât, Hubel, İsâf
vb.) putları hedef almış değildir. Allah'ı tek tanımanın hâlis olması için
yukarıda anılan bütün şirk kavramlarının kapsadığı alanın, ulûhiyete tahsis
edilmesi gereklidir (İbâdet, şefaat, duâ, tutunma, hâkimiyet, velâyet vb.). Bu
özellik, Kur'an'ın şirk karşısındaki durumu bakımından, birinci dereceden bir
önem arzetmektedir. Öbür yandan Kur'an, bâtıl ulûhiyetlerin (sahte tanrıların)
türlerini gösterirken genel olarak, onların adlarından değil; mâhiyetlerinden
bahseder. (Arabistan'da o dönemde tapılan tanrılardan bazılarının özel isimleri
-el-lât, el-Uzzâ, Vedd vb.- sadece birkaç yerde zikredilmiştir.) Şu halde, o,
aslında ulûhiyet bakımından yok olan o varlıkları muhâtap, bir muârız, bir rakip
veya düşman gibi telâkkî ederek birtakım belirli fertlere değil; insanlık
dünyasında tanrılaştırılmaları yaygın olan mâhiyetlere hücum etmiştir.
Mâhiyetler üzerinde dururken de, onlar hakkında bilgi vermek değil; onların
eksik yanlarını, neden tanrı olamayacaklarını belritmeye yönelmiştir.
Diğer taraftan, Kur'an'ın
mâhiyetlerinden bahsettiği bâtıl ve sahte tanrıların, insanlığın çeşitli devir
ve yerlerinde tanrılaştırdığı varlık tipleri durumunda olduğu söylenebilir. Bu
tipler arasında, Arabistan'da rastlanmayanların da bulunması, Kur'an'ın
evrenselliği ile açıklanmalıdır. Bu tipler, şöyle sınflandırılabilir:
Hayat sahibi varlıklar
İnsanlarca görülmeyen
varlıklar;
a) Hayırlılar (Melekler,
kısmen cinler),
b) Şerliler (şeytanlar,
kısmen cinler)
İnsanlar;
a) Tanrı oğlu veya kızı
(İsa, Uzeyr),
b) Tanrıça (sâhibe),

c) Hükümdar-tanrı
(Firavun)
Hayvanlar;
a) Buzağı, boğa,
b) Nesr (kartal)
Cansızlar
Tabiat varlıkları;
a) Güneş,
b) Ay,
c) Yıldızlar (Şi'râ),

d) Ba'l,
e) Ağaç (el-Uzzâ), kaya
(el-lât, Menât)
İnsan eliyle yapılanlar;
a) esnâm, evsân (Vedd,
Yeğûs vb.), b) ensâb
Mücerred Varlıklar
a) Nefsin hevâsı,
b) Şâri',
c) Dehr,
d) Seneviyye[1]



[1]
Suad Yıldırım, Kur'an'da Ulûhiyet, s. 339-340