Fecir | Konular | Kitaplar

Müşriklerin Özellikleri

Müşriklerin Özellikleri




Müşriklerin
Özellikleri:

 
Kur'ân-ı Kerim, inkârcılara
bazen kâfir, bazen de müşrik demektedir. Bu onların yaptıkları işlere,
takındıkları tavırlara göre verilen bir isimlendirmedir. İnkâr açısından ikisi
arasında fazla bir fark bulunmamaktadır. Kur'an, müşrikleri tanıtırken, yalnızca
Firavun'a iman edenleri, Hz. Muhammed'e karşı çıkan Mekkeli müşrikleri değil;
hem onları hem de tüm zamanlar boyunca olabilecek bütün müşriklerin
özelliklerini tanıtıyor. Şirkin nasıl bir şey olduğunu ortaya koyarak, insanları
sakındırıyor.
Kâinatın Rabbi Allah (c.c.)
bütün kemal (üstün) sıfatlara sahip, bir ve tek olan, başlangıcı ve sonu
olmayan, yaratıklardan hiçbirine benzemeyen, her şeyin sahibi, çok güçlü ve
kudretli, emir ve hüküm sahibi olan, istediği şeyi istediği gibi yaratan,
varlığı her şeyi kuşatan, yalnızca kendisine ibadet edilen tek İlâh'tır.
Canlıların rızkını O verir. O öldüren ve diriltendir. Mülk O'nundur. O
yaratıcıdır (Hâlık) ve O'nun dışında her şey yaratılmış (mahluk)tır.
İşte Allah
(c.c.)'a ait bu ve buna benzer sıfatları başkasına veren müşriktir. Evrende olan
olayları Allah'ın yarattığını kabul etmeyip, bunların tabiat (doğa) tarafından
yaratıldığına inanan müşriktir. Tabiatı veya diğer sebepleri yaratılan değil de,
yaratıcı gibi kabul eden müşriktir. Yeryüzünün ve insan irâdesinin
dışındaki bütün oluşumlara ait tasarruf Allah'ın elindedir. Müşrikler, bu
tasarruf  hakkını başkalarına da verirler. Hayatın her alanına ilâhî hükümler
koyma yetkisi Allah'ındır. Ancak müşrikler, Allah'ın bu yetkisine saldırarak, ya
kendileri adlarına, ya da başka bir insan veya put adına hüküm koyarlar.
İnsanları Allah yaratmıştır.
Dolaysıyla onlar Allah'ın kullarıdır. İbâdet yalnızca Allah'a yapılır. Ama
müşrikler Allah'tan başkasına da kulluk yaparlar. O'nun dışındaki varlıkların da
önünde tıpkı bir ilâh gibi secde ederler. Kendi hevâ ve hevesleri doğrultusunda
insanlar adına, bir ulus ve ideoloji adına hükümler/yasalar koyarlar ve bunlara
kalpten bağlanır, Allah'ın hükümlerini bir tarafa atarlar. Bunlar şirk
koşmaktadırlar.
Allah'ın helâl ve haram
ölçülerini kabul etmeyip, O'nun gönderdiği ilkeleri bir tarafa atarak, kendi
arzusuna göre helâl ve haram ölçüleri koyanlar; insanların, partilerin,
devletlerin veya örgütlerin koyduğu haram ve helâl ölçülerini kabul edenler
müşrik olurlar. Bir insanın, bir örgütün, bir ideolojinin görüşlerini,
hükümlerini Allah'ın hükümlerinden daha doğru, daha çağdaş, daha iyi bulanlar,
Allah yerine başka ilâh tanımış olurlar (9/Tevbe, 31). Allah'a ait görme,
haberdar olma, mutlak anlamda ilâhî yardım yapma, günahları affetme, gözetleme
gibi sıfatları varlıklara veya insanlara verenler müşrik olmuşlardır. Söz gelimi,
bağlanılan şeyhlerin çok uzak yerlerden öğrencilerini (müridlerini) evlerinin
içinde bile gördüğünü, ibâdet veya zikirleri ancak şeyhlerin Allah'a
ulaştırabileceğini, şeyhlerin diledikleri yere diledikleri zaman
gidebileceklerini, istedikleri zaman kerâmet gösterebileceklerini kabul etmek,
şüphesiz ki şirke çok benzemektedir.
Ölmüş veya yaşayan kimi
insanların ilkelerini mutlak hüküm ve ilke saymak, onların görüşlerini en üstün,
hatta Allah'ın âyetlerinden daha yüce saymak, ölünün mezarı başına gidip, ona
hesap vermek şirkin, yani Allah'a ortak bulmanın ta kendisidir. Çünkü Allah'a
ait sıfatlar bir ölümlüye veya ölmüşe verilmektedir. Tekrar edelim ki, ister bir
başka insanın, ister insanın kendi hevâsının, ister bir grubun, isterse bir
coğrafyanın olsun; Allah'ın ilâhlığına ait bir özelliği onlarda görmek, onlarda
da aynı özelliklerin var olduğuna inanmak şirktir. Bunu yapanlar da
müşriktirler. İslâm ülkelerinde bazı adamlar, müslümanlık iddia etmelerine
rağmen, batı dünyasından gelen bütün fikirleri, bütün ölçüleri en üstün
sayarlar. Onlara, ‘bakınız Allahımız şöyle buyuruyor' denildiği zaman, "o din
işi",  "o ayrı" ayrı derler.
Görüldüğü gibi müşriklik,
inkârcılıktan çok, Allah var denildiği halde, Allah'a benzer ilâhlar bulmanın,
O'na ait özellikleri varlıklara da verip onları da Allah gibi üstün tutmanın
adıdır. İslâm'ın mücadele ettiği en önemli inkâr işte bu şirk anlayışıdır. İslâm
geldiği zaman Mekkeliler tanrısız değillerdi. Evreni Allah'ın yarattığını, rızkı
O'nun verdiğini kabul ediyorlardı. Ama O'na putları ortak ediyor, başka şeylere
kulluk yapıyorlardı (31/Lokman, 25). Günümüzde müslümanların sakınması gereken
temel tehlike budur.
Kur'ân-ı Kerim, müşriklere ait
bazı özel durumlara da dikkat çekmektedir: Şirk en büyük zulümdür, öyleyse
müşrikler aynı zamanda zâlimdirler (31/Lokman, 13). Müşrikler, gerçek ilme
değil; zanna (sanrıya, tahmin ve teorilere) uyarlar. Onlar ilmin, aydınlığın,
doğrunun peşinde olduklarını söylerler ama, onların gerçek sandığı şey, Allah
katında bir değer ifade etmez. Onlar sıkışınca Allah'a duâ eder, yalvarırlar,
ama rahata ve refaha kavuşunca Allah'ın âyetlerinden yüz çevirirler (17/İsrâ,
67). Putlarını, yani Allah'a eş koştukları şeyleri çok severler, onlara candan
bağlıdırlar (37/Saffât, 35-36).
İslâm'ın teklifleri müşriklere
çok ağır gelir (42/Şûrâ, 111). Onlar mü'minleri sevmezler, devamlı düşmanlık
beslerler. Dünyaya aşırı bağlıdırlar (2/Bakara, 96). İslâm'a karşı çıkışları
noktasında tutarlı değillerdir. Yaptıkları işler sebebiyle Allah katında suçlu
(mücrim) olmuşlardır.[1]
 

 




[1]
Hüseyin K. Ece, İslâm'ın Temel Kavramları, 472-476