Fecir | Konular | Kitaplar

Yıldızlar

Yıldızlar



Yıldızlar:
 
Gezegenler, hem kendi ekseni
etrafında, hem de güneşin etrafında dönerken, yıldızlar, sadece kendi etrafında
dönerler ve ışıkları da kendilerindendir. Öyle ise, gezegenler bir yıldızdan
ışık alıyor sayılır. Buna göre güneş de bir yıldızdır. Yıldızlar, dünyamıza
oranla çok büyüktür. Meselâ, büyük bir câminin kubbesi yıldız ise, toplu iğnenin
başı da dünyamız olur. Bir de dünyaya göre insanın cismini düşününüz. Portakal
üzerinde gözle görünmeyen tozlar gibi. Nasıl ki, portakal, üzerindeki tozları
çekiyor, bırakmıyorsa, dünya da bizi öyle çekiyor ve bırakmıyor. Ayrıca atmosfer
de bir sargı gibi her şeyi sarmış. Onun basıncından fırlayıp kurtulmak, epeyce
teknik gücü gerektirmektedir. Uçaklar dahil her şeyin atmosfer içindeki
hareketi, yolcuların tren içindeki hareketlerine benzer. Nasıl ki, tren giderken
yolcular da salon içinde gezerlerse, aynı şekilde dünya hem kendi etrafında, hem
de güneşin etrafında dönerken biz, bir yerden diğerine rahatlıkla gidebiliyoruz.
Bununla beraber dünyanın tesirinden kurtulmuş değiliz.
Yıldızlar, ışımaları için
lüzumlu olan enerjiyi çekirdek birleşmeleri (füzyonu) sonucunda kütlelerinden
kaybederek temin ettikleri için, gitgide soğuyacak ve küçüleceklerdir. Nihayet
küçülme neticesinde birbirlerinin çekimlerinden kurtularak saçılıp
dağılacaklardır. Çünkü uzayda iki cisim, birbirlerini birleştiren doğru boyunca,
kütleleriyle doğru ve aralarındaki uzaklığın karesiyle ters orantılı bir
kuvvetle çekerler. Güneş sistemine bağlı gezegenler ve başka yıldızlar,
birbirlerini çekmek suretiyle dengede kalıyorlar. Yıldızların sönüp dağılacağı
zamanda yani
"O gün arz başka bir yere,
gökler de başka göklere tebdil olunacaktır." (İbrâhim: 14/48).
Güneş ve yıldızların sönüp
dağılacakları, Kur'ân-ı Kerim'in başka âyetlerinde de bildirilir:
"Gök yarıldığı zaman,
yıldızlar dağıldığı zaman..." (İnfitâr: 82/1-2) 
"Güneş dürüldüğü zaman ve
yıldızlar söndüğü zaman..." (Tekvîr: 81/1-2) 
"Yıldızların ışığı
giderildiği zaman, gök yarıldığı zaman..." (Mürselât: 77/8-9)         
Eğer
içindekilerle beraber semâlar ezelî olmuş olsaydı, şimdiye kadar gelip geçmiş
sonsuz zaman içerisinde yıldızlar ve Güneş, çoktan sönüp dağılmış olacaklardı.
Hâlâ bugün bunlar mevcut olduklarına göre, sonradan yaratılmış olup bir
başlangıçları vardır ve günün birinde de küçülüp dağılarak sönüp gideceklerdir.
İşte o zaman kıyamet kopacaktır. Her sonradan var olanın, bir var edicisi (muhdisi)
vardır. Bir şey yokken, kendi kendisini yaratamaz. O halde, semâ ve âlemleri
yaratan, kendileri dışında ezelî ve ebedî olan Allah Teâlâ'dır.[1]




 




[1]
İslâm Ansiklopedisi, Şamil, c. 5, s. 380.