Fecir | Konular | Kitaplar

Müslüman Toplumlarda Fetişist Eğilimler (Büyü, Fal, Havas, Astroloji, Rabıta, Meditasyon vs.)

Müslüman Toplumlarda Fetişist Eğilimler




Müslüman
Toplumlarda Fetişist Eğilimler (Büyü, Fal, Havas, Astro­loji, Ra­bıta,
Meditasyon vs.):

 
Fetişist inançlara, müslümanlar
arasında "Hurafeler" ya da "Batıl inançlar" denir.
Hurafe: Uydurulmuş, abartılmış,
akla ve vicdana sığmayan asılsız inanç demektir.
Bâtıl da, geçersiz, hükümsüz ve
bağlayıcılığı olmayan şey anlamına ge­lir.
Ne yazık ki müslümanımsı
toplumlar, hatta müslümanlar ara­sında bile batıl inançların tutunduğu, inkâr
edilemeyen bir gerçektir. İlginçtir ki sahâ­b­îlerden büyük şahsiyetler hariç,
diğerlerinin de zaman zaman ba­tıl inanç­lara kapıldıkları ve Hz. Peygamber
(sav) tarafından şiddetle uya­rıldıkları bazı eserlerde nakledilmektedir.[1]
Ancak sahaâbî­ler, Rasûlullâh (sav)'ın uya­rıları üzerine hemen tevbe etmiş ve
kana­at­larını düzeltmiş­lerdir. 
Yukarıda da açıklandığı üzere
batıl inanç: Kulluk anlamını taşıyan imânî bir mesele olmaktan çok, insanın, ya
ürküntü duyduğu şeylere karşı aklı sıra manevi çare diye başvurduğu birtakım
şarlatanlıklardır; Veya ha­yatta karşılaştığı sorunların çözümlenmesinde
yardımlarını al­mak üzere evliyalar ve rûhâniler gibi "yarıtanrılar" dan medet
um­malar ve onlara ya­pılan dua ve niyazlardır. 
Elbetteki müslümanlar arasında
da bu şarlatanlıklara ve ölülerden yar­dım dileyebilecek kadar basit düşünceli
insanlar vardır. İşin ilginç ta­rafı, bu insanların hepsinin de eğitimsiz
olmadıklarıdır. Medyumlardan medet uman, falcılara başvurup geleceğini onlardan
öğrenmek isteyen nice oku­muş devlet adamlarının yaşadığı skandallar toplumu
zaman zaman meşgul etmiştir. Evet insanlar baş edemeyecek­leri güçlere ve
ne­reden geleceğini tahmin edemedikleri kaza ve belalara karşı daima
tedir­ginlik duyarlar. Bu psikolojik durum, yalnızca inançlı insanlarla da
sı­nırlı değildir. Hemen herkes herhangi bir nedenle ve herhangi bir yerden
gelebilecek risk ve teh­likelere karşı önlem alma ih­tiyacını duyar. Bu, her
insanın, ortama göre haklı olarak kapıldığı endi­şelerden kaynaklanmaktadır.
Ancak, örneğin sağ­lam kilitler kullan­mak, değerli eşyaları güvenilir kasalarda
korumak, trafik kurallarına uymak, aşı olmak ve bütün bun­lardan sonra da dua
etmek ve Allah'a tevekkülde bulunmak gibi endişe­leri giderebilecek akılcı ve
meşru ön­lemler varken bazı kimseler, evleri­nin, araç ve cihazlarının üzerine
na­zar boncuğu, bebek papucu ve nalça­cıklar asmak, üstlerinde çeşitli muskalar
taşımak suretiyle aklın ve Kur'ân'ın ölçülerine sığmayan yol­lara başvura­rak
sözde manevi önlem (!) almaya çalışmaktadırlar. Bunlar ise batıl inanç­lardır ve
şirktir !
Ne il­ginçtir ki Kur'ân'ın
feyiz ve nurundan yoksun kimse­ler, hayattaki muh­temel risklere karşı -dua ve
tevekkül hariç- dindarlardan daha akılcı ve daha meşru yollara başvu­rarak
önlemlerini almaktadırlar. Nitekim müslümanımsı topluluklar arasında yaygınlaşan
hurâfe ve batıl inançlar yü­zünden, gerçek müs­lümanlar her münasebette, akılcı
geçinen müşrikler tarafından küçüm­senmekte ve alay konusu olmaktadırlar.     

Tekrar kaydetmek gerekir ki
hastalığa ya da nazara karşı kurşun dök­türmek, tütsü yapmak, sıtma için el
bileğine, okunup düğümlen­miş iplik bağlamak, eve, arabaya, ya da dikiş makinesi
ve bilgisayar gibi cihazlara (kaza belaya karşı) nazar boncuğu, nalça, bebek
papucu gibi tıl­sımlı sanı­lan şeyler takmak batıldır, çirkindir, şirktir. Çünkü
bu yollara başvuran insan aslında nalın papucun, nazar boncuğunun, muskanın ve
benzeri büyü araçlarının, Allah'ın egemenlik sınırları dışında birer güç
olduğunu kabul et­miş sayılır ki bu, Allah'a açıkça ortak koşmaktan başka bir
şey de­ğildir. Eğer bu insanlar yukarıda bir kısmı söz konusu edilen büyü
araçla­rının, Kur'ân-ı Kerim'de yerleri olduğuna inanır­larsa bu takdirde de
Allah'ın kitabında bu­lunmayan şeyleri ona mal etmekten sebep kâfir olurlar !
Başta eğitimsizlik olmak üzere
çeşitli çıkar odaklarının, gayret ve pro­pa­gandalarıyla şartlanan insanlar
arasında özellikle batıl inanışlar daha çok ya­yılır. Şirke götüren bu tehlikeli
anlayış ve kanaatlar o kadar çok ve yay­gındır ki hepsini örneklerle sıralayıp
anlatmak imkansızdır. Bunları, "nazar" gibi hak ve ger­çek olan inançlardan
ayırt edebilmek için müs­lümanın iki öl­çüsü vardır. Bunlar kitap ve sünnettir.
Yani manevi de­ğer olarak tanıtı­lan herhangi bir şeyin öyle olup olmadığı,
Onun, Kur'ân-ı Kerim'e ve Hz. Peygamber (sav)'in hayatına uyup uymama­sına göre
ancak anlaşılır. Dolayısıyla müs­lümanların her konuda ol­duğu gibi bu noktada
da başvu­ra­cakları mihenk taşları işte bu iki şeydir.

[2] 




 




[1]
Hafız b. Ahmed el-Hakemî, Meâric'ul-Kabûl 1/273-274.




[2]
Ferit Aydın, İslam'da İnanç Sistemi, Kahraman Yayınları: 141-144.