Fecir | Konular | Kitaplar

Kâinat Büyük, Ama Ekber Değil!

Kâinat Büyük



Kâinat Büyük, Ama Ekber Değil!
 
Maddî âlemlerin büyüklüğü,
manevî büyüklük yanında cılız kalır. Buhari'nin rivayet ettiği bir hadis-i
şerifteki cennet büyüklüğü de şükrümüzü daha arttıracak cinstendir:
"Cehennemden en son çıkacak
ve cennete en son girecek olan (günahkâr mü'mine) verilecek ona özel cennetin
büyüklüğü, dünya büyüklüğünün iki (veya diğer rivayette, on) misli kadar yer
olacaktır."[1]

Diğer mü'minlere verilecek
cennetlerin büyüklüklerini ve tüm cennetin (tabii -Allah muhafaza- cehennemin)
büyüklüğünü tahmin etmek, bizim sınırlı hayalimiz için kolay olmuyor.
Büyüklük kavramı, özellikle
maddî cisimler için izafîdir/görecelidir. Köyünden dışarı hiç çıkmamış bir
çobanın büyüklük anlayışı ile, gök cisimlerinin ve fezanın büyüklüğünü yaklaşık
olarak da olsa rakamlarla söyleyebilecek bir bilgin'in değerlendirmesi aynı
olmayacaktır. Bir çocuğun gözünde babası, dev gibi büyük birisidir. Bir karınca
gözünde, bir sinek veya böcek çok büyük bir devdir. Bizim anlayışlarımız da buna
kıyaslanmalı. Kim bilir meleklerin büyüklükleri ne kadardır? Ama, şurası
unutulmamalı ki, çok önem atfettiğimiz arabamız, evimiz, arsamız, fabrikamız...
hiç de büyük değil; hele ekber hiç mi hiç değildir. Evrenin muhteşem büyüklüğü,
bizi hayrete düşürebilir, ama bu konuda takılıp kalmak da çok yanlıştır.
Uzay, kimilerinin zannettiği veya yanlış ifadelendirdiği gibi sonsuz, sınırsız,
uçsuz-bucaksız değildir. Tüm yaratıklar gibi sınırlıdır, sonludur; büyüktür ama
en büyük değildir. 
Gök cisimlerinin, evrenin
büyüklüğü, bize onları yaratanın büyüklüğünü, kudretini, ilmini... anlatmalı,
yaratıklardan Yaratan'a urûc edip bağlanabilmeyi hatırlatmalıdır.
"Onlar, ayakta dururken,
otururken, yanları üzerine yatarken (her vakit) Allah'ı zikredip anarlar;
göklerin ve yerin yaratılışı hakkında tefekkür ederler, derin derin düşünürler
(ve şöyle derler:) 'Rabbimiz! Sen bunu boşuna yaratmadın. Seni tesbih ederiz.
Bizi cehennem azabından koru.!" (Âl-i İmran: 3/191)
"İnsanlardan, hayvanlardan
ve davarlardan da yine böyle türlü renkte olanlar var.   Kulları   içinden  
ancak  âlimler,  Allah'tan  (gereğince)  korkar.   Şüphesiz   Allah,  daima
üstündür, çok bağışlayandır." (Fâtır: 35/28).
İnsan, yaratılandan Yaratan'a
nüfuz edemeyince, gözlemi tefekküre ulaşamayınca, ilmi imanla bütünleşemeyince;
ibâdet etme ihtiyacını Allah'tan başka hayranlık duyduğu varlıklara yöneltip
bazı cisim ve canlıları putlaştırma ahmaklığına düşmüştür.

[2]    
 
                              
               

 




[1]
Sahih-i Buhari Muhtasarı Tecrid-i Sarih Tercümesi, c. 2, s. 844-846.




[2]
Ahmet Kalkan, Kur'an Kavram Tefsiri.