Fecir | Konular | Kitaplar

En Büyük Dâhî De İstişâreye Muhtaçtır

En Büyük Dâhî De İstişâreye Muhtaçtır




En Büyük Dâhî De
İstişâreye Muhtaçtır:



 

Hz. Peygamber (s.a.s.),
"İşleri, aralarında şûrâ iledir" âyetinin âlim-câhil, idare eden-idare
edilen herkese şâmil olan umûmî emrine rağmen hiç kimsenin şu veya bu mülahaza
ile, kendisini istişâreden müstağni addetmemesi,  mutlaka istişâreye yer vermesi
gereğini ifade zımnında: "Ben vahiy gelmeyen hususlarda sizden biriniz gibiyim"
der (Heysemî, Mecmeu'z-Zevâid, 1/178, 9/146) ve "Allah Teâlâ, ikisi semâ
ehlinden: Cibril ve Mîkâil ve ikisi de arz ehlinden: Ebû Bekir ve Ömer olmak
üzere dört vezirle beni takviye etti" diye ilâve eder. (Münâvî, Feyzu'l-Kadir,
II/217)

Hz. Peygamber, müslümanları
kendisiyle istişâreye teşvik etmek, bilhassa dünyevî  işlerin tedviriyle alâkalı
hususlarda, herkesin şahsî fikrini söylemede, kendi nübüvvet otoritesi
karşısında içlerinden geçebilecek tereddüd ve çekingenlikleri kırabilmek için
daha da ileri giderek: "...(Şunu bilin ki) ben de bir insanım,
söylediklerimde isâbet de ederim, hata da ederim" (Heysemî, a.g.e. I/178),
"...Siz dünyanızın işini benden daha iyi bilirsiniz" (a.g.e. I/179) gibi
beyanlarda  bulunmuştur.

Hz. Peygamber (s.a.s.) kendisinden
sonra gerek ilmî ve gerek içtimâî vaziyeti ne olursa olsun herkesin mutlaka
istişâre ile hareket etmesi gereğini ifade eden bir beyânı Hz. Ali'nin bir
sorusu üzerine varid olmuştur. Aslı uzun olan mezkûr rivâyette Hz. Ali, Hz.
Peygamber'e sorar: "Ey Allah'ın Rasûlü, hakkında Kur'an'da âyet gelmemiş, sizin
sünnetinizde de bir benzeri hükme bağlanmamış (hakkında emir veya yasak beyan
edilmemiş) bir hâdise ortaya çıkarsa, ne yapmamızı irşad buyurursunuz?"
Rasûlullah'ın cevabı şudur: "Onu (fukahâ) ve mü'minlerden âbid olanlar
arasında istişâre edin. Fakat asla husûsî bir kimsenin re'yi ile hükme
bağlamayın..." (Heysemî, a.g.e. I/180)

İbn Teymiyye, Hz. Peygamber'e
Kur'an'da gelen istişâre emrine dayanarak, "Hiçbir veliyülemrin (otoritenin)
kendini, istişâre etmekten müstağnî addedemeyeceğini belirttikten sonra,
Kur'an'da gelen mezkûr emrin gâyeleri husûsunda âlimlerin şu tesbiti
yaptıklarını kaydeder:

1- Hz. Peygamber (s.a.s.)'in
ashâbının kalplerini kazanması (te'lif),

2- Hz. Peygamber'den sonra bu 
prensibe uyulması,

3- Hakkında vahiy gelmeyen harp,
cizye, vesâir her çeşit işte onların reylerini elde etmesi (İbn Teymiyye, es-Siyâsetü'ş-Şer'iyye,
s. 161) (Kütüb-i Sitte, 16/131).