Fecir | Konular | Kitaplar

d- İcbârî Karar

d




d- İcbârî Karar:



 

Hz. Peygamber'in hayatında, az da
olsa müşâvirlere rağmen re'sen alınmış olan karara da rastlanır. Bunun en iyi
misali Hudeybiye Anlaşması'dır. İstikbale mâtuf stratejik hedef ve gayelerini,
zâhirî ve peşin görüntüsü sebebiyle anlamayarak "tezlil edici" bulan "Ashâb-ı
Rasûl"ün hemen hemen tamamı (Vâkıdî, a.g.e. II/607) sulhtan memnun değildir.
Öyle bir anlaşma yapmaktansa erkekçe savaşmak istiyorlardı, bu sulh ise zilleti
kabullenmek gibi bir şeydi. Hz. Peygamber anlaşmanın mündemiç bulunduğu maslahat
ve mes'ut neticeleri o anda açıklamayı mahzurlu telâkki ettiğinden olacak, bu
sulhla alâkalı iknâ edici konuşma yapmaktansa, bu hususta sükûtu tercih edip,
daha önce gerçekleşen vaadleri hatırlatarak bunda da hayır olduğu husûsunda
etrafındakileri iknâya çalışıyordu (A.g.e., II/609).

Özetle, Hz. Peygamber Hudeybiye'de
peygamberlik otoritesine dayanarak itirazları susturdu ve bu anlaşmayı kabul
ettirdi. Hz. Ömer'le, Hz. Peygamber arasında geçen konuşma hem ashabtaki
memnuniyetsizliğin, hem de Hz. Peygamber'in ısrarındaki kararlılığın derecesini
kavramak için kayda değer:

"Ey Allah'ın Rasûlü biz hak üzere,
onlar da bâtıl üzere değiller mi?

"Şüphesiz öyle."

"Bizim ölülerimiz cennetlik,
onlarınki cehennemlik değil mi?"

"Şüphesiz öyle."

"Öyleyse niye dinimizde bu zilleti
kabulleniyoruz? Allah bizimle onlar arasında (savaşla belirlenecek) hükmünü
vermezden önce geri mi döneceğiz? (Olmaz böyle şey)!"

"Ey Hattab'ın oğlu, ben Allah'ın 
elçisiyim (ve O'nun emrine muhâlif de değilim)
(A.g.e., II/609) ve Allah da
ebediyyen bizi terketmeyecektir."

Hz. Ömer bundan sonra Hz. Ebû
Bekr'in yanına giderek Hz. Peygamber'e söylediklerini ona da tekrar eder. Hz.
Ebû Bekr de: "(Onun emrine uy, zira şehâdet ederim ki) O, Allah'ın Rasûlüdür ve
Allah O'nu ebediyyen terketmeyecektir" cevabını verir. Arkadan Fetih sûresi
iner, Hz. Peygamber sûreyi baştan sona Hz. Ömer'e okur. Hz. Ömer, "Yani bu bir
fetih mi?" diyerek hâlâ devam eden üzüntü ve endişesini dile getirir (Buhârî,
Fardu'l-Humus 36; Vâkıdî, a.g.e., II/608).

Isrardaki hatasını bilâhare
anlayarak  keffâreti için yıl orucu tutup, köleler âzad edecek olan Hz. Ömer
başta olmak üzere, Hz. Ebû Bekir ve diğer pekçok sahâbî ittifakla Hudeybiye
Sulhü'nün "İslâm'ın en büyük zaferi olduğunu" ifade edeceklerdir (Vâkıdî,
a.g.e., II/607, -610).

Hülâsa, istişâre sonunda kararın
alınmasında yegâne prensip, bugünkü Batı parlamenter sisteminde cârî olan parmak
usûlü (demokrasi) değildir. Son söz; nazar-ı âmm, bilgi ve vukufiyeti
başkalarına nazaran daha geniş olan esas mes'ul kişinindir, yani Hz.
Peygamber'indir.