Fecir | Konular | Kitaplar

Teknokrasi

Teknokrasi



Teknokrasi:



 

Zâhirde demokrasi olsa bile
fiiliyatta meselelere ve icraata yön veren, hâkim olan o meselelerden anlayan
-ve halkın temsilcisi olmaksızın iş yapan- mütehassıs şahıslardır, teknik
ekiptir. Demokrasinin bu noktadaki zaafı  şöyle ifade edilmiştir: "(İcraatta bir
bakanlık müdürü, bugün, astığı astık kestiği kestik, mesuliyetsiz bir
müstebittir, milleti temsil eden bir meb'ustan hatta bizzat bakandan çok daha 
güçlüdür. Zira bu, siyasî dalgalanmalarla onlar gibi değişmez. Ve bu, üstelik
teknik bir maharete de sahiptir ve öbürlerinin çoğu zaman mahrum bulundukları
siyasî cambazlıklara da alışmıştır. Demokrasi bu durumda Teknokrasi girdabında
batma tehlikesiyle başbaşadır" (Cuvillier, Manuelle du Sociologie, II/645).

Diğer bazı bilim adamları,
devrimizde teknolojinin, "ânî karar verme"ye daha da ehemmiyet kazandırdığını,
bu işte, acemi temsilcilerden ziyade, "mütehassıs teknisyenler"in mahâret ve
selâhiyet sahibi olduğunu belirterek, en ziyade demokrat bilinen Amerika
Birleşik Devletleri'nde bile parlamenterlerin, fiilen ortadan kaldırılmamakla
birlikte, sessizce hükümsüz hale getirildiklerini  ifade ederler (Parkinson,
L'Evolotion de la pensee Politique, Paris, 1964, II/305)

Halk iradesinin gerçek manada
hakimiyetine mani olan başka "baskı grupları" da vardır. Bunlardan birkısmı
gizlidir, birkısmı açık. Açık olanlara ticarî, iktisadî teşekküller, meslekî 
cemiyetler (barolar, sendikalar, işverenler, emekliler ve benzeri cemiyetleri
gibi) hususi menfaat  gurupları misal olarak zikredilebilir. Bunlar "çoğu kere
hükümete baskın çıkarlar" ve "kanun yapıcının irâdesini kırarlar" (Cuvillier,
a.g.e., II/645).

Hemen belirtelim ki, burada
gâyemiz demokrasi hakkında lehte veya aleyhte bir kısım nazariyeleri açıklamak
değildir. Ancak, Batı'nın uzun asırlar boyunca çetin mücadelelerle elde ettiği
ve zamanımızın en müstebit idarelerini bile "demokratik" vasfına hararetle sahip
çıkmaya sevkedecek kadar fevkalâde bir  revaç ve teshir gücü kazanmış bulunan
demokratik idarelere rağmen Batılı cemiyetlerde bunu da reddedici anarşist
görüşlerin çıkış sebebini belirtmeye çalışıyoruz.

Demokrasinin bütün güç ve
haşmetiyle ehemmiyetinin avamdan havassa her tabakaya mensup kimseler nazarında
muhafaza etmeye devam ettiği Türkiyemizde Batı dünyasında demokrasiyi de
reddedip, bundan daha iyidir diye anarşiyi talep eden insanların ve hem de
feylesofların varlığını anlamak bu çeşitten izahlar olmaksızın zordur. Üstelik,
hal-i hazır Batılı sistemlerin en iyisi olarak benimsediğimiz ve elimizden
gittiği takdirde hâsıl olan boşluğu hangi felaketin dolduracağını
kestiremeyeceğimiz demokrasimizin müessir şekilde muhafaza edilmesi de onun
kusurlarını bilmemizi gerektiriyor.