Fecir | Konular | Kitaplar

3) Çevre ve Mekân Temizliği

3



3) Çevre ve Mekân
Temizliği:
 
Müslüman, yediği, içtiği ve
giyindikleri kadar içinde yaşadığı çevrenin de temiz olmasına dikkat eder. Bu
önemli bir ahlakî sorumluluktur. Başta evler olmak üzere, sokaklar, mahalleler,
köy ve kasabalar mutlaka temiz tutulmalıdır. Eğitim kurumları, fabrikalar,
dükkanlar, camiler temiz tutulmalıdır. Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:
"İbrâhim ve İsmâil'e: ‘Tavaf
edenler, orada ibadet amacıyla oturanlar, rüku ve secde edenler için Evimi
(Kabe'yi) temizleyin!' diye emretmiştik" (2/Bakara, 135).
"Şüphesiz Allah çok tövbe
edenleri ve pisliklerden temizlenenleri sever" (2/Bakara, 222).

Namaz kılınan ve zikir yapılan yerler de her çeşit necâsetten uzak olmalıdır.
Pis kokulardan meleklerin hoşlanmadığı ve pislik bulunan yerlere meleklerin
girmediği belirtilir. "Necaset sebebiyle" mezbele, mezbaha, hamam ... da namaz"
yasaklanmıştır. Bu cümleden olarak necis ilan edilmiş olan köpeğin bulunduğu
eve, bekletilmiş idrârın bulunduğu eve (rahmet) meleklerinin girmeyeceği haber
verilmiştir. Kezâ meskenin bir parçası olan gusül yapılan yerinde temiz
tutulması istenmiş, bilhassa küçük abdest bozulmaması emredilmiştir.

Diğer bir kısım rivâyetler beden ve meskenden başka, çevrenin de temiz
tutulmasını emretmektedir. Bu cümleden olarak Müslim'in bir tahricinde Hz.
Peygamber: "Lânete uğrayanlar olmayın" der. Yanındakiler bunların kim olduğunu
sorunca: "Herkesin gelip geçtiği yolla, gölgelendikleri (kuytu) yerlere abdest
bozanlar" cevabını verir. Bir başka rivayette lânet vesilesi olan bu yerlere bir
üçüncüsü ilave edilmektedir: "Su yolları" Yani buralara da abdest bozulması
yasaklanmıştır. Bazı  rivayetlerde "meyveli ağacın altı" da aynı yasağa dahil
edilmiştir. Hemen belirtelim ki şârihlerin de belirttiği gibi kirletilmesi
yasaklanan gölgeden murad, sadece ağaç gölgesi değil, halkın dinlenme ve
tenezzüh için oturdukları bütün gölgelere şâmildir. Yine bir kısım rivayetlerde,
kirlendiği takdirde temizlenme ümidi olmayan "durgun suya abdest bozulması" da
yasaklanmıştır.

Rivâyetlerin bir kısmında lâneti gerektiren husus, abdest bozmakla kayıtlanmayıp
"eza vermek" şeklinde ifade edilmiştir: "Müslümanları yollarında rahatsız
edenlere, lanetleri vacib olmuştur" gibi. Bilhassa rahatsızlık veren her şeyin
kastedildiği "ezâ"nın uğrak yerlerinden kaldırılmasına ayrı bir ehemmiyet
verilmiştir. Bu durumda herkesin istifadesine açık yerlerin şu veya bu şekilde
rahatsız edici atıklar, lüzumsuz eşyalar, döküntüler vs. ile kirletilmemesi
istenmektedir.
Şu
halde "Müslümanları yollarında rahatsız edenlere, lanetleri vacib olmuştur"
tehdidinin şümûlüne çevre kirletenlerin hepsi dahildir. Hatta bir kısım
hayvanların toprakta açmış olduğu deliklere akıtmanın yasaklandığına dair
rivayetler de nazara alınırsa, sünnetin sadece insanları değil, hayvanları bile
rahatsız edici çevre kirletmelerinden kaçınılmasını emrettiği anlaşılır.

Çevre temizliği sadece kişileri
ilgilendirmez, toplumsal bir konudur. Burada fertlerin karşılıklı hak ve
görevleri söz konusudur. Meselâ; yola çöp atan veya çekinmeden tükürüp geçen;
dinlenmek için gittiği gezinti yerlerinde yiyip içtiklerinin artıklarını çevreye
saçan; işyerinin etrafını artık maddelerle kirleten bir kişi, yalnız çevresini
kirletmiş olmakla kalmaz, kirlettiği yerlerde yaşayan veya o yerlerden
yararlanan insanlara karşı da haksızlık yapmış, terbiyesizlikte bulunmuş olur.
Bunun için çevre temizliğini aynı zamanda toplumsal bir görev olarak
değerlendirmek ve bu konuda çok titiz davranmak Müslümanlar için bir
yükümlülüktür.
Rasûlullah (s.a.s):
İnsanların çoğunun aldandığı (yani değerini bilmediği) iki nimet vardır: Sağlık
ve boş vakit" (Buharî, Rikak, 1 ) buyurmuştur. Gerçekten de çoğu zaman insan
ancak hastalandığında sağlığın kıymetini anlar. Buna meydan vermemek, sonunda
pişman olmamak için hastalık gelmeden tedbirinin alınması gerekir. Sağlığın ilk
şartı hastalıklara karşı en önemli tedbir olan temizliğe riayet etmektir.