Fecir | Konular | Kitaplar

Nefis Tezkiyesinin Anlamı

Nefis Tezkiyesinin Anlamı

Nefis Tezkiyesinin
Anlamı:

Nefis tezkiyesi, başlıca üç
anlamda kullanılmaktadır:
1- Onu kirletecek her
türlü küfür, cehâlet, yanlış inançlar, kötü duygular ve kötü huylardan
temizlenmek.
2- Bu gibi kötü
şeylerden temizlendikten sonra ona; iman, irfan, güzel ahlâk, iyilik duygusu,
takvâ gibi güzel şeyleri aşılayıp çevresine hayır ve bereket yayacak duruma
getirmektir.
Bu iki anlamda nefis tezkiyesi,
Allah'ın insan üzerinde bir hakkı olmakla beraber insanın faydasınadır. Bu
tezkiye işi, yapması yönüyle kişiye, sebep olması yönüyle irşad ve terbiye
ediciye (Rasûle), yaratma yönüyle de Allah'a nisbet edilir.
3- Nefsin temiz
olduğuna, gerekli feyzi alıp gelişmiş olduğuna hükmetmek ve onu hep temize
çıkarmak. (Nitekim, şâhitlik yapanı tezkiye etmek bu anlamdadır.) Ancak, bu
şekilde nefsi temize çıkarmak yanlıştır. Yaptığı amelin sonucunu bilmeden,
kaderin sırlarına ulaşmadan nefsi temize çıkarmak bir böbürlenme ve gurura
kapılmadır.
Kur'an şöyle buyuruyor:
"Nefsinizi tezkiye etmeyin (temize çıkarmayın). Allah takvâ sahibini
(günahlardan korunanı) daha iyi bilir." (53/Necm, 32). Takvâ sahibi olmadan,
Allah'ın emir ve yasaklarını yerine getirmeden "kalbim temiz" diyenlerin yanlış
yaptıkları açıkça görülmektedir. Nefsi temizlemenin en kestirme yolu, takvâ
sahibi olmaktır. Takvânın kapsamı, bunun en geçerli yol olduğunu gösterir. Zâten
insanın nefsine fücuru ve takvâyı öğreten Rabbimizdir. Nefsi temizleyip
kurtuluşa ermek, şüphesiz fücuru terk edip takvâya sarılmakla mümkün olabilir.
Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle duâ ederdi: "Allah'ım! Benim nefsime takvâsını
ver ve onu temizle. Sen onu temizleyenlerin en hayırlısısın. Sen onun velîsi ve
mevlâsısın." (Müslim, Zikir ve Duâ 18, hadis no: 2722; Nesâî, İstiâze 13;
Ahmed bin Hanbel IV/371)
Takvâ sahibi mü'minler,
nefislerini şirkle, isyanla, kötü ahlâk ve kötü düşüncelerle, Rabbe karşı
câhillikle, yüz kızartıcı hatalarla kirletmezler. İslâm'ın açık ölçülerine
uyanlar, Allah'ın koyduğu sınırlara dikkat edenler, helâli bilip haramdan
uzaklaşanlar; şüphesiz temiz bir kalbe sahip olurlar. Bu, nefis tezkiyesidir.
Mü'minler, dininin kötü dediği ve haram saydığı şeyleri yanılma veya hata etme
sonucu yaparlarsa; bütün bunlara tevbe ederler, pişman olurlar, itaat ve duâ ile
nefislerini arındırırlar.
Nefis tezkiyesi için özel
törenlere, uzun uzun şartlara, yedek yardımcılara ihtiyaç yoktur. İslâm'ın her
şeyi ve onu hakkıyla yaşamanın yolları bellidir. İnsanın kendi kafasından yeni,
bağlayıcı ve hatta işi zorlaştırıcı kurallar koyması gereksizdir. Tarih boyunca
tarikat geleneğinde "nefis tezkiyesi" en önemli bir hedeftir. Pek çok tarikat
anlayışı, bu iddia çerçevesinde şekillenmiştir. Bu her müslümanın yerine
getirmesi gereken bir ibâdet olmasına rağmen, sanki belli akımların önem
verdiği, ya da yapabildiği bir uğraşı haline gelmiştir. Nefis tezkiyesi
gayretlerinde Kur'an'ın ve sünnetin terbiyesi, irşadları, öğütleri yanında, bir
kitabın, bir ilim adamının, güzel ahlaklı bir kimsenin, bir cemaat eğitiminin,
ibret verici olayların ve örneklerin, tefekkür ve zikrin faydaları inkâr
edilemez. Ancak, bilinmeli ki, "tezkiye", başlı başına bir ibâdettir ve her
müslüman, Kur'an'ın irşâdıyla bunu yapmakla yükümlüdür."[1]



[1]
Hüseyin K. Ece, a.g.e. s. 724-727