Fecir | Konular | Kitaplar

Kâinattaki İlâhî Temizlik Kanunu.

Kâinattaki İlâhî Temizlik Kanunu



Kâinattaki İlâhî
Temizlik Kanunu
 
Cenâb-ı Hak, kâinata büyük bir
temizlik kanunu koymuş ve bütün mahlûkatın bu kanuna itaat etmelerini
emretmiştir. Çevremize şöyle bir göz gezdirdiğimiz zaman, atomlardan güneşlere,
zerrelerden yıldızlara kadar bütün varlıklarda, bu temizlik kanununun
hükmettiğini görürüz.
Kandaki alyuvarlar, vücuda
giren zararlı mikrop ve maddeleri yok ederek bu emre uyarken, her zaman içimize
alıp verdiğimiz nefes de kanı temizleyerek aynı kanuna tâbi olduğunu gösterir.
Göz kapakları, gözleri siler. Sinekler, kanatlarını süpürüp temizlemekle o emri
dinledikleri gibi, gökyüzündeki koca bulut ve hava da dinler. Hava, yeryüzüne
konan toz topraktan ibaret süprüntülere üfler, temizler. Bulut, ıslak bir sünger
gibi zemin bahçesine su serper, toz toprağı yatıştırır. Sonra kendisi de (âdetâ)
gökyüzünü kirletmemek için süprüntülerini toplayıp intizam içinde çekilir,
gider. Göğün güzel yüzünü ve gözünü silinmiş, süpürülmüş parıl parıl parlar
halde bırakır. (Akbabalar, leş kargaları, canavarlar da ölmüş hayvanların
cesetlerini temizler, bu temizlik benzer şekilde denizlerde de hükmünü
sürdürür.)
Bütün bunlar, Allah'ın kâinata
koyduğu temizlik kanununun ne derece intizam içinde işlediğinin örnekleridir.
Kâinattaki bu genel temizlik gerçeği, Cenâb-ı Hakk'ın Kuddûs isminin bir
cilvesidir.
Atomlardan yıldızlara kadar
bütün varlıklar, Allah'ın Kuddûs ismine dayanan kâinattaki bu muazzam temizlik
kanununa itaat edip temizliklerine son derece dikkat ederlerken, elbette insanın
bu genel kanundan, Sünnetullah'tan/İlâhî âdetten uzak kalması düşünülemez.
Nitekim Yüce Allah, kâinata koyduğu temizlik emrine, mahlûkatın en eşrefi ve en
mükerremi olan insanı da muhâtap kılmış, onu maddî ve mânevî temizlikle mükellef
tutmuştur. Canlı-cansız bütün varlıkların boyun eğdiği böyle ulvî bir kanuna,
insanın kayıtsız kalması, yerler ve gökler Rabbinin emrine karşı gelmesi;
elbette büyük bir gaflet ve isyandır. Hem Allah'ın, hem de mahlûkatın hukukuna
karşı işlenmiş büyük bir zulümdür.
İşte temizlik gerçeği, İlâhî
Sünnetin/âdetin özelliği olduğu içindir ki, hadis-i şerifte temizlik, imanın
nûrundan ve kemâlinden sayılmıştır. Âyetlerde de maddî ve mânevî temizlikler,
Allah'ın sevgisini ve rızâsını kazanmaya vesîle gösterilmiştir.[1]




 




[1]
Mehmet Dikmen, Merak Ettiklerimiz, s. 448-449