Fecir | Konular | Kitaplar

Batılı Gezginlerin İtirafı

Batılı Gezginlerin İtirafı



Batılı Gezginlerin
İtirafı:
 
16. yüzyıldan itibaren
Avrupalıların doğuya, müslümanların ülkelerine geliş-gidişleri artmıştı.
Bunlardan eli kalem tutanlar, Osmanlı ülkesinde gördükleri güzellikleri,
özellikle hârikulâde temizliği, neşrettikleri hâtıralarında anlata anlata
bitirememektedirler.
Osmanlı ülkesine gelen Pierre
Belon 1553'te müslümanlar hakkında bir kitap yayınlamış, bu eserinde temizlik
için ayrı bahis açmıştı. Hamamlarla birlikte genel temizlik kurallarını ele alan
Belon, bebeklerin temizliğine ne kadar dikkat edildiğini, altlarının ne büyük
bir itinayla temizlendiğini de özene bezene yazmaktaydı. Yabancı gezginlerin
ilgi çekicilerinden biri de Paolo Giovio adlı İtalyandır. İstanbul'da uzun süre
kalmış ve incelemelerde bulunmuş olan yazar, normal temizlik kurallarından
başka, askerin temizliğini de anlata anlata bitiremez: "İslâm askeri sıhhatli ve
temizdir. Avrupa ülkelerinde askerlerin bulunduğu yerlerde kokudan geçilmezken,
müslüman askerler tam aksine pırıl pırıl... Avrupa'dakilerin pisliğini, kokusunu
bir yana bırakın. Sebep oldukları hastalıklar da cabası. Burada ise askerlerin
yüzünden sanki sağlık akıyor..."
Kanuni devrinde İstanbul'a
gelmiş olan bir İspanyol gezgininin yazdıkları, Avrupa'nın o asırdaki durumunu
açıkça dile getirmektedir: "Müslümanlar, biz Hıristiyanların pis olduğunu ileri
sürüyor. Halbuki yıkanmak zararlıdır. İspanya'da hayatı boyunca iki defa
yıkanmış erkek veya kadın yoktur. Yıkanmanın pek çok kişiye zararı dokunduğu
görülmüştür. Hele biz Hıristiyanlar, alışık olmadığımız için bize iyi gelmez."

Buradaki birinci yıkanış,
vaftiz yıkanışı, yani vaftiz suyunun dökülmesidir. Avrupalıların bundan sonra
"kutsal su"dan mahrum olmanmak içni, yeniden yıkanmayı akıllarından bile
geçirmedikleri anlaşılıyor. Yıkanmanın zararlı olduğunu yazan sadece bu yazar
değildir. Meselâ, 17. yüzyılda Osmanlı ülkesine gelmiş olan bir başka yazar
Grelot, bu konuda 1680'de yayınladığı kitabında şunları yazıyor: "Müslümanlar,
yıkanmada mübâlağaya kaçarlar; bu kadar sık yıkanmasalar, muhakkak ki daha az
hasta olurlar(!) Hemen her gün yıkandıkları için de beyinleri sulanmaktadır(!)
Ne var ki Müslümanların umûmî helâları da çok temizdir. Bizdeki gibi mâbetlerin
civarına ve duvarlarının dibine küçük ya da büyük abdest bozanlarını hiç
görmedim... Müslümanların kendi yemek takımları ayrı, kedilere ve köpeklere
yiyecek verdikleri kaplar ayrıdır. Köpekler, bizdeki gibi, insanın tabağında
arta kalanını tabaktan yemez. Müslümanlar bu âdetimize çok sinirleniyor. Hatta
sırf bu yüzden bize köpek diyenleri bile işittim."
1665'te İstanbul'a gelen Jean
da Thevenot şöyle yazar: "Fransızcadaki ‘Türk gibi kuvvetli' meseli boşuna
söylenmemiştir. Çünkü Müslüman Türklerin çoğunluğu sıhhatli ve kuvvetlidir.
Temizlik ve sağlık için Müslümanlar sık sık hamama gider. Şehirlerinde çok güzel
hamamlar olduğu gibi, hiç değilse bir hamamı olmayan köy de yoktur. Türkler çok
yaşarlar, az hasta olurlar. Bizdeki böbrek rahatsızlıklarını, daha başka birçok
hastalığı bilmezler. Bunun başlıca sebebi sık sık banyo yapmaları, hamama
gitmeleri ve az yiyip içmeleridir."
Dr. A. Brager'in, 1836'da
basılan "Neu Annees a Constantinople" adlı eserinde de şunlar kayıtlıdır:
"Müslüman Türkler'de yıkanma işi hayrete değer. Paris'te ancak yarım yüzyıldan
beri birkaç banyo var. Londra, Berlin, Viyana gibi şehirlerde ise o da yok.
Gerçi elli yıldır Avrupa'da temizliğe önem verilmektedir. Fakat Müslüman
Türklerin yüzlerce yıldan bu yana, temizlik konusunda vardıkları yere ulaşmaktan
henüz uzağız. Bugün bir Avrupalı, en fakir bir Türk köylüsü kadar temizlik
kurallarına uymaz. 12. yüzyılın ortalarına kadar Paris'in ne derece pis bir
şehir olduğunu herkes bilir. O zamandan beri, bu konuda ilerlemekle övünürüz
ama, Müslüman Türklerin bugünkü temizlik seviyesine gelmemiz için daha en az
elli yıla ihtiyacımız vardır."