Fecir | Konular | Kitaplar

Su İle Temizlemenin Şekli

Su İle Temizlemenin Şekli

Su İle Temizlemenin
Şekli:

1) Necâset, sidik, köpek
salyasının eseri gibi görünmeyen nitelikte ise, temizlendiğine kanaat
getirinceye kadar yıkanır. Bu da üç defadır. Delil şu hadislerdir: "Sizden
birinizin kabına köpek ağzını soksa, onu üç defa yıkasın ". Başka bazı
rivayetlerde yedi defa yıkasın" ifadesi vardır (Buhârî, Vüdû', 33; Müslim,
Tahâre, 89, 91, 92, 93; Ahmed b. Hanbel, II, 314, 427). "Sizden biriniz
uykusundan uyandığında, kaba sokmadan önce elini üç defa yıkasın" (Buhârî, Vüdû',
26; Mâlik, Muvatta', Tahâre, 9; Ahmed b. Hanbel, II, 465). Köpeklerin ağzını
sokmasından dolayı yedi defa yıkama emri İslâm'ın ilk dönemlerinde zorunlu
olmadıkça evde köpek beslemeyi sınırlamak amacına yönelik idi.
Necâset, kan ve dışkı gibi
gözle görülen çeşitten ise, bunların temizliği bir defa da olsa pisliğin
kendisini gidermekle olur. Ancak, yıkanmasına rağmen renk ve koku gibi
giderilmesi güç bir eseri kalırsa, bu zarar vermez. Tercih edilen görüşe göre su
saf bir hal alıncaya kadar yıkanır. Nitekim Havle binti Yesâr dedi ki: "Ey
Allah'ın Resulü! Benim bir tek elbisem var ve onda hayız oluyorum". Hz.
Peygamber buyurdu ki: "Temizlendiğin zaman kan bulunan yeri yıka ve onunla
namaz kıl." Havle dedi ki: "Ya Rasûlallah! İzi kalırsa?" Buyurdu ki: "Su
sana yeter, kanın eseri ise zarar vermez" (Ahmed bin Hanbel, II/364, 380;
eş-Şevkânî, Neylül-Evtâr, I/40).
İçine sabun, toprak, deterjan
gibi maddeler karışmış olan sular, karışım aş olduğu takdirde temizleyicidir.
Abdest ve gusülde kullanılan sular temizdir, fakat temizleyici değildir. Bunlara
"müsta'mel (kullanılmış) sular" denir. Bunlarla pislik temizlenebilir, fakat
abdest, ya da gusül abdesti alınamaz. Ancak içine pislik karışan veya kendisiyle
pislik yıkanan kullanılmış sular temiz olmaktan çıkar.
2) Silmek yolu ile
temizleme: Bıçak, cam, cilâlı tahta, mermer, fayans gibi pisliği içine emmeyen
şeylere bir pislik bulaşınca, yaş bir bez, sünger veya toprak, ya da deterjanlı
ıslak bezle pisliğin izi kalmadığına galip zan meydana gelecek şekilde silinirse
temizlenmiş olur. Meselâ; kurban kesilen bıçak temiz bir bezle veya toprakla
iyice silinince temiz olur ve böyle bir bıçak üzerinde iken kılınacak namaz
sahih olur. Çünkü Ashab-ı kiram düşmanla savaşıyor, kılıçlarını silerek, bunlar
üzerlerinde iken namaz kılıyorlardı.
3) Ateşe sokmak yolu ile
temizleme: Ateşe dayanıklı maden parçası üzerindeki kan ve benzeri necis şeyler,
madenin ateşe sokulması ile yanar ve yok olur. Nitekim yağlı, paslı, üzerinde
necis kan ve et kalıntıları bulunan şiş veya ızgaralar ateşte yakılınca temiz
hale gelir.
4) Kazımak, ovmak veya
silmek yoluyla temizlemek: Mest ve ayakkabı gibi pisliği emmeyen şeylere hayvan
dışkısı gibi görünür bir pislik bulaşsa, bunlar su ile temizleneceği gibi, bıçak
gibi bir şeyle kazınarak veya toprak ya da kuma sürterek de temizlenebilir.
Ancak mest veya ayakkabıya sidik gibi görünmeyen bir pislik dokunursa, bu yerin
yıkanması gerekir. Nitekim elbiseye veya bedene dokunan pisliği kazımak veya
toprağa sürtmek de yeterli değildir.
İnsana ait kurumuş meni
ovalamakla temizlenebilir. Ancak yaş olan meninin su ile yıkanması gereklidir.
Diğer yandan kuru bir meni ovalamakla temizlendikten sonra, bu elbise ile namaz
kılınabilirse de, yeri yeniden ıslanırsa, sağlam görüşe göre pislik yeniden
döner. Bu yüzden yeniden kurutup ovalamak veya yıkamak gerekli olur.
Hz. Âişe'den şöyle dediği
nakledilmiştir: "Allah Resulünün elbisesindeki meniyi kuru ise ovalıyor, yaş ise
yıkıyordum" (Ebû Dâvud, Tahâre 134; Ahmed bin Hanbel, VI/125,132, 213, 239,
263).
Hanefi ve Mâlikîler meniyi
necis kabul ederken, Şâfiî ve Hanbelîler insan menisini temiz sayarlar. Bu görüş
ayrılığının dayandığı delil; yukarıdaki hadisin farklı yorumu yanında İbn Abbas
(r.a)'dan rivayet edilen şu sözdür: "Üzerinden meniyi ot veya bir parçası ile
sil. Çünkü o tükrük ve sümük gibidir" (Dârekutnî bu hadîsi merfû olarak
nakletmiştir. ez-Zühaylî, el-Fıkhul-İslâmî, Dimaşk 1405/1985, I, 98). Soğuk ve
yolculuk gibi hallerde bu ikinci görüş müslümanlara kolaylık sağlar.
Meziy ve vediy de necistir.
Meziy; cinsel istek veya bunu düşünme anında şehvetsiz olarak çıkan ince beyaz
sudur. Meziy yıkanır ve yeniden abdest alınır. Hz. Ali şöyle der: "Mezîsi çok
akan bir kimse idim. Allah elçisine sormaya da utandım. Mikdad b. Esved (r.a)'a
söyledim, o sordu "Bundan dolayı abdest gerekir" buyurdu. Müslim'in rivayetinde;
"Cinsel uzvunu yıkar ve abdest alır" ilâvesi vardır (Buhârî, İlm 51, Vüdû' 34,
Gusl 13; Müslim, Hayz 17; Ebû Dâvud, Tahâre 82; Nesâî, Tahâre 111, 129, Gusl,
28; Ahmed bin Hanbel, I/80, 82, 87, 107-111). Vediy ise idrardan sonra veya ağır
bir şey kaldırma hâlinde çıkan koyu süt gibi beyaz bir sıvıdır, pistir. Çünkü
sidikle birlikte veya ondan sonra çıktığı için sidiğin hükmünü alır.
Donmuş yağ, pekmez ve benzeri
şeylerin içine pis bir şey düşse, bu madde çevresiyle birlikte ovulup
çıkarılınca temizlenmiş olur. Hz. Peygamber'in eşi Meymune (r.anhâ) şöyle
demiştir: "Bir fare yağa düşmüştü. içinde öldü. Hz. Peygamber'e soruldu: "Onu ve
çevresini atın, yağı da yiyin" buyurdu" (Buhârî, Vüdû' 67, Zebâih 34; Ahmed bin
Hanbel ve Nesâî'nin rivâyetinde "donmuş yağa" ilâvesi vardır. as-San'ânî,
Sübülü's-Selâm, III, 8; Nesâî, Fer' 10; Ahmed bin Hanbel, VI/329, 330, 335).
Eğer necâset sıvı haldeki yemek
veya zeytinyağı içine düşmüşse, bunlar bir kap içinde üç defa üzerine su döküp
çalkalandıktan sonra alınmakla temizlenmiş olur. Hanefiler dışındaki çoğunluk bu
gibi sıvıların artık temizlenemeyeceği görüşündedir. Çok miktardaki yağı veya
yemeği bu sebeple telef etmek yerine burada bir kolaylık gösterilmektedir. Ancak
günümüzde bu işlemden sonra bir gıda laboratuarında tahlil yaptırarak zararlı
unsurun kalıp kalmadığı kontrol ettirilmelidir. Bu, ihtiyat gereğidir.
Katı maddeler, necaseti içine
sızdırmadığı sürece su ile temizlenir. Et, tavuk ve buğday gibi pişirilenlerden
ise, çiğken yıkanarak temizlenir. Pislendikten sonra, pisliği ile birlikte
ateşte kaynatılırsa, içine pislik nüfuz edeceği için artık temizlenemez. Bu
yüzden işkembe, bağırsak veya hayvan kellesi temizlenmeden kaynatılırsa artık
temizlenme imkânı bulunmaz. Yine, içine temiz olmayan bir şey karışan süt,
pekmez ve bal gibi sıvılar temiz su içinde üç defa asıl kendi miktarlarında
kalıncaya kadar kaynatılmakla temiz olur. Çünkü bu durumda temiz olmayan şeyin
niteliği değişmiş sayılır.
5) Yapı değişikliği yolu
ile temizleme: Temiz olmayan bir şeyin niteliği değişirse temiz hale gelir.
Meselâ; bir domuz veya eşek bir tuzlaya düşerek tuz kesilse temizlenmiş olur.
Yine, geyik kanının misk olması, içkinin kendiliğinden veya bir katkı maddesi
ile sirkeleşmesi, tezeğin yanarak kül olması lâğım suyu karışan toprağın kuruyup
eserinin kaybolması bunları temiz hale getirir.
6) Boğazlama veya
tabaklama yolu ile temizleme: Domuz dışında, başka bir hayvanın usûlüne göre
kesilmesi hâlinde derisi temiz olur. Artık böyle bir derinin üstünde namaz
kılınabilir. Bu hayvan eti yenen cinsten ise eti de temiz olur. Fakat eti
yenmeyen hayvanlardan ise, fetvaya esas olan görüşe göre eti temiz sayılmaz.
Bununla birlikte meşrû kesimle eti temiz sayılsa bile, yenilmesi caiz olmaz. Bu
konuda görüş birliği vardır.
Yine, domuz dışında, murdar
ölmüş bir hayvanın derisi tabaklanmakla temiz olur. Hz. Peygamber; "Bir deri
tabaklanmakla temiz olur" buyurmuştur (Müslim, Hayz 105; Ebû Dâvud, Libâs
38; Nesâî, Fer' 20, 30, 31; Dârimî, Edâhî 20; Ahmed bin Hanbel, I/219, 227, 237,
270, VI/73). Allah elçisi Tebük yolculuğunda bazı evlerin yanından geçerken
kadınlardan su istedi. Bir kadının; "ölmüş hayvan derisinden yapılmış bir
kırbada su var" deyince, Allah Resulü; "Onu tabaklamamış mıydın?" diye
sordu. "Evet tabaklamıştım" deyince de; "Tabaklanması temizlenmesidir"
buyurdu (Nesâî, Fer' 4; Ahmed bin Hanbel, IV/254, V/67, VI/329, 336).
7) Necis olmuş kuyunun
suyunu boşaltma veya gereken kadar su çıkararak kuyuyu temizleme: Küçük bir
hayvanın kuyuya düşüp ölmesi hâlinde bütün suyu çıkarmak büyük zorluklara yol
açacağı için düşen canlının durumuna göre bütün suyu veya suyun bir bölümünü
çıkarma esası benimsenmiştir.
Kuyuya domuz gibi aynı ile
necis bir hayvan düşmüşse suyun tümü çıkarılır. Eti yenen bir hayvan düşer,
şişmiş ve dağılmış olursa yine tüm su çıkarılır. Ancak şişip dağılmamışsa,
zahiru'r-rivâye'de bunlar üç sınıfta incelenir.
a. Fare, serçe veya bu
büyüklükte bir hayvan düşüp ölmüşse, yirmi ilâ otuz kova;
b. Kedi, tavuk, güvercin
veya bu büyüklükte bir hayvan düşmüş ölmüşse, kırk ilâ elli kova;
c. İnsan düşüp, üzerinde
pislik olduğu biliniyorsa su necis hale gelir; tümünü çıkarmak gerekir.
Ancak günümüzde kuyuyu tam
olarak boşaltmak mümkün olmayan durumlarda, kanaat verecek miktar çıkarıldıktan
sonra laboratuar tahlili yaptırarak kuyu suyunda zararlı bir maddenin bulunup
bulunmadığını belirlemek ihtiyata daha uygundur.[1]



[1]
Hamdi Döndüren, Şâmil İslâm Ansiklopedisi, c. 5, s. 66-68