Fecir | Konular | Kitaplar

III- Müminlerin Tövbesi Nasıl Olmalıdır?.

III




III-
Müminlerin Tövbesi Nasıl Olmalıdır?

 

Bu konuda Yüce Allah'ın Ey
müminler (inananlar) yürekten tövbe ederek (nasuh tövbe ile) Allah'a donün ki,
Rabb'iniz kötülüklerinizi örtsün ve sizi içlerinde ırmaklar akan Cennetlere
koysun" (et-Tevbe, 9/8) buyruğuna dikkat etmek gerekir.

Bu ayette geçen (nasûh tövbe)
"yürekten, ihlasla tövbe edin" sözlerini Zemahşerî şöyle açıklamıştır: "Tövbeyi
kendilerine tavsiye edenler, günahları mahvedecek ve aşırılıkları telâfi edecek
şekilde tövbe ederler. Kötülüklerden tövbe etmeleri, o şeylerin kötü olduğu
içindir. Yaptığına pişman olmak da çok şiddetli bir şekilde üzülmek demektir.
Kötülüklerden birine bir daha dönmemeye azmetmek de, sağılmış olan sütün
hayvanın memesine dönmesi nasıl mümkün değilse, öylece o günaha bir daha
dönmemek anlamınadır. Bütün bunları böylece içine sindirmek yürekten tövbe etmek
demektir. el-Kelbî'ye (ö:146/763) göre "nasûh tövbe", kalp ile pişman olmak, dil
ile istiğfar etmek, beden ile de onu terkederek yapmamak ve"ondan uzak
durmaktır. Ayrıca pişmanlığından dönmemek üzere gönül rahatlığına kavuşmaktır.

Gazzâlî'ye göre de ayette geçen "nasûh"
kelimesi nasihat kelimesiyle ilgili bir sözdür. Her türlü şâibeden uzak olarak
tam bir ihlas içerisinde Yüce Allah'a tövbe etmek anlamındadır.

Ayrıca, "Hiç şüphesiz Allah hem
çok tövbe edenleri, hem de çok temizlenenleri sever" (el-Bakara, 2/222) âyeti de
tövbenin lüzum ve faydasına işaret etmektedir. Sevgili Peygamberimiz de bir
hadisinde Tövbe eden Allah'ın sevgilisidir, günahlardan tövbe eden, hiç günah
işlememiş gibidir" buyurmuştur. Tövbenin nasıl olması hususunda Hz. Ali
(r.a)'den şöyle bir rivayette bulunuluyor: Bir gün bedevilerden biri Hz.
Peygamberin mescidine girer ve "Allah'ım, şüphesiz ben sana tövbe ve istiğfar
ediyorum" der ve namazını kılar. Bunu gören ve duyan Hz. Ali, adam namazını
bitirince ona: "Ey kişi! Yalnızca dil ile sür'atle yapılan tövbe, yalancıların
tövbesidir, halbuki senin bu tövben, tövbeye muhtaçtır" dedi. Bunun üzerine o
kişi: "Ey müminlerin emiri, o halde tövbe nedir?" diye sordu. Bunun üzerine Hz.
Ali: "Tövbe şu altı şeyle mümkün olur" dedi: 1- Geçmişte işlenmiş olan
günahlardan pişman olmak ve yerine getirilmemiş farzları iade etmek, 2-
Başkalarına haksızlık ve eziyet etmeyi bırakmak, 3- Husumet ve düşmanlığı
kaldırmak, 4- Günah ve kabahatler içerisinde büyüyen nefsi, Allah'a olan itaat
içerisinde küçültüp ona hiçliğini kabul ettirmek, 5- İtaatsizlik ve günah
işlemenin sözde tadını çıkaran nefse, itaat edip günahlardan uzak durmanın
acılığını da tattırmak, 6- Gülüşlerinden her birine bedel olmak üzere, ağlamak."

Hâl böyle olunca, şartlarına uygun
olan bir tövbe, aynı zamanda Allah için yapılmış bir ibadettir. Böyle olduğu
için de kabûle şâyan olması gerekir. Nasıl ki, şartlarına uygun olarak yapılan
ibadetlerin kabûlü hususunda tereddüde düşmüyorsak, şarlarına uygun bir tövbenin
kabûlü için de tereddüt gösterilmemesi gerekir.

Öyleyse Allah'a imân etmiş
kişiler, bilerek veya bilmeyerek günah işledikleri zaman hemen Allah'a yönelip
tövbe etmekten çekinmemelidirler. Çünkü ilgili ayet ve hadislerden anladığımıza
göre Yüce Allah samimiyetle ve şarlarına uygun olarak yapılan tövbeleri kabul
eder, kullarını bağışlar. Ayrıca, günahları bırakıp kendisine yönelenleri sever,
zira günahkârlar için yüce Allah'ın rahmet, mağrifet ve kereminden başka bir
sığınak yoktur. Bu bakımdan inananların tövbe etmekten korkmamaları, yaptıkları
büyük veya küçük günahları için ne zaman olursa olsun, geciktirmeden hemen
Rab'lerine yalvarmaları, Allah'a olan bu inançlarının gereği olmalıdır.