Fecir | Konular | Kitaplar

Tevhid; Hayatın Anlamı

Tevhid



Tevhid; Hayatın Anlamı
 
Sözlük anlamı olarak tevhid:
Birlemek, tekleştirmek, bir şeyin tek olduğu hakkında hüküm vermek, bir bilmek
demek olan tevhid; terim olarak; Allah'ı zâtında, sıfatlarında, isimlerinde ve
fiillerinde tek kabul etmek, eşi ve benzeri olmadığına iman edip ibâdet ile de
O'nu birlemektir. Yani  ibâdeti O'ndan başkasına yapmamak ve yalnız O'na tahsis
etmektir.
"De ki; O Allah bir'dir.
Allah samed'dir (Hiçbir şeye muhtaç değildir; her şey O'na muhtaçtır. O her
şeyin kaynağı ve yaratıcısıdır). O doğurmamış ve  doğurulmamıştır. O'na
benzeyen, O'na eş ya da denk hiçbir şey de yoktur." (İhlâs: 112/1-4)
"Allah ile birlikte başka
bir ilah edinip tapma. O'ndan başka hiç bir ilah yoktur."  (Kasas: 28/88)

"İşte, Rabbiniz, Allah
budur. O'ndan başka ilah yoktur. O her şeyi yaratandır.  O her şeye vekildir. 
Gözler O'nu görmez,  O bütün gözleri görür.  O latiftir -her şeyden- 
haberdardır.  (En'am: 6/102-103)
İslâm dininin en temel esası
tevhiddir. Tevhid kelimesi ise, Lâ ilâhe illâllah'tır. Mânâsı: Allah'tan başka
ilâh/tanrı yoktur, yani bütün kâinatta Allah'tan başka ibâdet edilmeye, O'nun
dışında mutlak olarak itaat edilmeye ve boyun eğilmeye lâyık kimse yoktur. 
Dikkat etmek gerekir ki kelime-i tevhid önce Allah'tan başka diğer ilâhları
reddetmekle başlıyor. Müslüman, önce Allah'tan başka bütün ilâhları reddetmeli
ve sadece ilâh olarak Allah'ı kabul etmelidir.   
İslâm dininin ilk indiği
zamanlarda -tıpkı bugün olduğu gibi- şirk hâkimdi. İnsanlar putlara tapıyorlar,
ilâhlık vasıflarını insanlara ve bazı varlıklara veriyorlardı. Araplar,
melekleri Allah'ın kızları olarak kabul ediyorlar, ehl-i kitap olan yahudi ve
hıristiyanlar da, Allah'a oğullar isnat ediyorlardı. Helâl ve haram koyma
yetkilerini din adamlarına vererek, onları ilâh ediniyorlardı. Peygamberimiz'in
bu ortamda en küçük bir tâviz vermeden sürdürdüğü tebliğde, en çok vurguladığı
konu tevhiddi. Esasen insanlık tarihi, Allah'a hakkıyla iman edenlerle, şirk
koşanların, birden fazla ilâha inananların kavgasından ibârettir.
Kur'ân-ı Kerim baştan sona
kadar tevhid'den söz etmektedir. Bütün peygamberler tevhid'i ikame etsinler diye
gönderilmişlerdir. Kur'an'a baktığımız zaman, bütün peygamberlerin üzerinde
ısrarla durdukları ve insanların kavramaları için her türlü zorluklara
katlandıkları hususlar; Allah'ın her hususta, yani hayatın her sahasında "tek"
olarak kabul edilmesi ve O'na kesinlikle şirk koşulmamasıdır. Tevhid, insanın
hayatındaki düşünceden başlayarak, günlük yaşayışındaki her tavrına kadar,
Allah'ın belirlediği sınırlara uyması, onların korunması için seferber olması ve
Allah'ın ortaya koyduğu ölçü ve onun pratikteki şekli olan sünnetin
yaşanılmasıdır.       
Tevhidi kabul eden insan
Allah'a şöyle söz vermiş olur: "Ben ancak Senin emirlerine kayıtsız şartsız
uyarım, Sana dayanır ve Sana güvenirim. Cezalandıracak ve mükâfatlandıracak
ancak Sensin. En güzel emir Senin emirlerin ve en mükemmel kanun senin
kanunlarındır. Senin emirlerini alaya alan, yalanlayan ve haddi aşanlara karşı
koyacağım. Senin rızan için yaşayacağım, Senin emrine uymayan hiç bir fikri ve
kanunu benimsemeyeceğim."                        
Allah'a, O'nun zâtında,
sıfatlarında, isimlerinde, fiillerinde ortağı ve dengi olmadığına, O'nun
doğmadığına ve çocuğu olmadığına iman edilmeden tevhid gerçekleşmez. Tevhid, 
rubûbiyet ve ulûhiyet tevhidi olmak üzere ikiye ayrılır.

[1]

 



[1]
Ahmet Kalkan, İslam Akaidi: 235-236. Ahmet Kalkan, Kur'an Kavram Tefsiri.