Fecir | Konular | Kitaplar

Kur'an Metodu

Kur



Kur'an Metodu:
 
Kur'ân-ı Kerim, "Allah'ın
varlığı" konusunda tâkip edilmesi gereken metodun, görünen tabiat olaylarından,
maddî birtakım fenomenlerden yahut aklî ve mantıkî görünen bazı izahlardan
hareketle O'nun varlığını ispat etmeye çalışmak değil; aksine, tutulacak yolun
Allah'ın varlığına -hiçbir delile ihtiyaç duymadan- iman etmek olduğunu açıkça
beyan eder. İman ile direkt bağlantılı görülen bu konu ile ilgili olarak
Kur'an'ın serdettiği deliller "iknâî" oluşları ile dikkat çekerler.[1]
Kur'ân-ı Kerim'de Allah Teâlâ'dan bahsedilen âyetlerin çoğu, O'nun sıfatlarını
konu edinmiştir. Bu âyetlerde özellikle "Tevhid" üzerinde önemle durulmuş,
Allah'ın şerîki ve benzeri olmadığı sürekli vurgulanmıştır. Bu yüzden olsa
gerekir ki, Kur'ân-ı Kerim şirk olayı üzerinde çokça durmuş, Allah'ın varlığını
ispat yoluna gitmek yerine O'nun birliği konusunu sürekli işlemiştir. Tevhidi,
odak kavram haline getirmiştir.
Kur'an'ın "Allah" konusunu,
özellikle de akîde mevzûunu işleyen âyetleri dikkatle incelendiğinde bu gerçeğin
çok açık bir şekilde ortaya çıktığı görülür. Kur'an âyetleri, hiçbir zaman
direkt olarak Allah'ın varlığını ispat etmeyi hedef edinmemişlerdir. Çünkü
Kur'an Allah'ın varlığına inanmayı açık ve kesin bir zorunluluk olarak kabul
eder. Bu hususta insan fıtratı için kabul veya red sözkonusu değildir. Bu
gerçek, Kur'an'da temel bir prensip olarak kabul edilir. Kur'an, selîm fıtrata
hitap ettiği için Allah'ın varlığını herkesin bedîhî ve fıtrî olarak kabul
ettiği bir gerçek olarak ele aldığından isbâtına çalışmaz.
Gerçekten de insanlık tarihi
incelenince, hangi devir ve zamanda, hangi ırk ve toplumda olursa olsun, en
ilkelinden en medenîsine kadar genel kabul halinde Allah'ı tanıdıkları görülür.
Onun için Kur'an daha çok beşeriyetin en çok yanıldığı ve saptığı "şirk" olayı
üzerinde durarak Allah'ın birliği ve diğer sıfatlarını tanıtmaya yönelir. Aynı
şekilde müslümanların da "Allah" konusunda aynı yöntemi izlemelerini salık
verir. Kur'ân-ı Kerim, direkt olarak isbat sadedinde hiçbir aklî delil
kullanmamıştır. Kur'an'da Allah'ın isbatı ile ilgili olduğu iddia edilen âyet-i
kerimeler, doğrudan doğruya Allah'ın varlığını isbat değil; ancak dolaylı olarak
bu konuya temas etmektedir. Yani, sözkonusu âyetlerden doğrudan doğruya değil;
bilâkis dolaylı olarak, kısacası Allah'ın varlığını ispat fikri bu konu ile
ilgili bir netice değil; aksine metinlerin zorlanmasıyla o ortaya çıkan bir
çıkarsamadır, denilebilir. Buradan şöyle bir sonuç çıkarmamız mümkündür: Kur'an,
apaçık, bedîhî ve fıtrî olan Allah fikri üzerinde aklî ve felsefî bazı yorumlar
yaparak yahut maddî birtakım fenomenlerden hareketle yeniden izah ve isbat
yoluna gitmeyi, emin olunan bir konu üzerinde tekrar tekrar çalışmak olarak
görmektedir ki, bu anlamsız yahut lüks gibi kelimelerle ifade edilebilecek bir
işle uğraşmak anlamına gelir. Bu uğraşı da en azından zaman israfı sayılır.[2]




 



[1]
Bekir Topaloğlu, İsbât-ı Vâcib, s. 26.



[2]
Ahmet Kalkan, Kur'an Kavram Tefsiri.