Fecir | Konular | Kitaplar

5- Tevhide İnanmak, Gerçek üstünlüğü Doğurur

5

5- Tevhide İnanmak, Gerçek üstünlüğü Doğurur

"Üzülmeyin, gevşemeyin; eğen
gerçekten iman ediyorsanız üstün olan sizlersiniz." (Âl-i İmrân: 3/139).
Bu üstünlük, insanların
(sadece) savaşlarda üstün gelmelerini değil; esas olarak bir mü'minin
düşüncesini ve eşyaları değerlendirmesini, izzet ve onurunu kapsar:
a- Tevhidî inanışla,
mü'min her şeye ve her duruma, her değere ve her şahsa karşı takınacağı mü'min
muvahhide has onur ve şerefi temsil eder; bu üstünlüğün bilinci içinde gurura
kapılmadan Allah'a karşı kulluk, yeryüzündeki varlıklara karşı hilâfet görevini
yerine getirir. İnsanlara karşı tevhidî iman ve değer ölçüleriyle, böyle bir
imana dayanmayan diğer tüm insan ve değer ölçülerinden üstün olduğunun şuur ve
sorumluluğuna ulaşır.
b- Tevhid düşüncesinden
sapmış beşerî tüm kuvvet ve korkuların üstüne çıkar. İnanan insan, Allah'ın
hükümlerine ters düşen tüm değer, gelenek, âdet ve düzenlerin üstündedir.
Aşağılık duygusu nedir, bilmeyen öz güven sahibi kişilikli bir karakter
sahibidir. Şeref, fazilet ve yücelik sahibi olmanın yolunu ve tarzını bilir, bu
yoldan ayrılmaz ve bunun şükrünü edâ eder.
c- Tevhid eri, Allah'ın
askeri olduğunun bilinci içinde, yeryüzündeki zâlim ve tâğûtî kuvvetlerin
karşısında yer alır. Haksızlık karşısında susanın dilsiz şeytan olduğuna inanır.
İyiliği emretme ve kötülüğe dur deme görevini en güzel şekilde icrâ ederek
egemen zâlimlere karşı çıkmanın sonucundaki her çeşit zorluklara katlanmanın
"sabır" demek olduğunu ve cennetin bedelinin bu cihad olduğunu unutmaz.
d- Muvahhid insan; bâtıl
örf, âdet ve geleneklerin yanlış uygulamaları altında ezilmediği gibi; bazı
insanlarca yüceltilse veya korkulsa bile, tevhid inancına dayanmayan her çeşit
dünyevî güçlerin Allah'ın gücü ile karşılaştırıldığında "yok" hükmünde olduğunu
ve basit birer aldatmaca veya yanılsama olduğunu farkederek tevhide bağlanmanın
en üstün ve tek gerçek güce dayanmak demek olduğunu bilerek bu güçle irtibatı
oranında güçlü olduğunu bilir.
e- Bu izzetin şuuruna
ermiş bir muvahhid, her çeşit zâlimlere, yaygın bâtıl değerlere, egemen beşerî
ideolojilere, tüm bâtıl dinlere, düzenlere, dayatma ve âdetlere karşı tevhidin
ve tevhid erlerinin üstün olduğunu anlar, Allah'ın "hayvandan da aşağı" dediği
"pislikler" olan müşriklere ve onların özelliklerine tenezzül edip özenmez.
f- Muvahhid mü'minin,
tarihi tevhid tarihidir. Örnekleri de peygamberler ve onların
yetiştirdikleridir. İlk müslümanlar, tevhide ters düşen tüm düşünce ve eylemler
karşısında hiç tâviz vermeden dimdik durmuşlar, her yönüyle gerçekten üstün
olduklarını kanıtlamışlardır. Bu muvahhidler, hiçbir kınayıcının kınamasından
etkilenip korkuya kapılmamış, tevhid şuurunun verdiği üstünlüğü bireysel ve
toplumsal hayatlarında sergilemişlerdir.
g- Mü'minin üstün
olması, başkalarına tepeden bakması, gururlanması anlamına gelmez. Onun
izzeti/şerefi/halîfeliği/efendiliği, başkalarının da hidâyete ermesini
isteyerek, onları örnek almadan, tam tersine onlara örnek olması, onlara
acıyarak gerektiğinde malını ve canını Allah için başkalarının hidâyeti ve
tevhidin hâkimiyeti uğrunda harcaması demektir.[1]



[1]
Âl-i İmrân: 3/196-198. Ahmet Kalkan, Kur'an Kavram Tefsiri.