Fecir | Konular | Kitaplar

Lâ İlâhe İllâllah Derken Ne Tür İlahları Red Ediyoruz.

Lâ İlâhe İllâllah Derken Ne Tür İlahları Red Ediyoruz



Lâ İlâhe
İllâllah Derken Ne Tür İlahları Red Ediyoruz

 

Gel gelelim Lâ ilâhe illâllah derken ne tür
ilahları red ettiğimize;

Evet... Lâ ilâhe illâllah derken farkında
olmadan;

"Allah'dan başka ibadet edilecek, tapılacak,
çekinilecek, korkulacak, bel bağlanılacak, el açıp yalvarılacak, dua ve
yalvarışlara cevap verip gereğini yerine getirecek, sığınılacak, yerde ve gökte
hüküm koyacak, mükâfat ve ceza verecek, sıkıntılara cevap verecek bir ilah
yoktur" diyoruz.

Belki de günde yüzlerce Lâ ilâhe illâllah
deyip adına ilah koymadığımız nice ilahları ret ediyoruz, hem de her defasında
Allahû Teala'yı şahit tutarak...

Lâ ilâhe illâllah;

"Senden başkasına dua edilen ve dualara
icabet eden hiçbir ilah yoktur"

İlahlığın vasıflarından biri; "Kendisine dua
edilen ve dualara icabet eden"dir.

Bakıyoruz;

"Kullarım beni sana soracak olursa, işte ben
pek yakınım. Bana dua edenin duasına cevap veririm."
(Bakara: 2/186)

"Rabbiniz (şöyle) buyurdu: Bana dua edin
size icabet edeyim."
(Mü'min: 40/60)

Allahû Teala tüm duaların, dileklerin,
övgülerin kendisinde toplanmasını ister. Hem de hiçbir aracı kabul etmeden. Kul
ve Allah... Arada Peygamber bile yok... Kul ellerini açıp dua ederek ne
sıkıntısı varsa Allahû Teala'ya havale edecek...Çünkü o kul bilir ki Allahû
Teala insanlara şah damarlarından daha yakın, insanları her zaman, her mekanda
arada hiç bir perde olmadan görür ve işitir.

Şimdi kalkıp da sıkıntımızın giderilmesi
için bir şeyhe, ya da bir "Hazretleri kabrine" gidip ellerimizi açıp duada
bulunursak o şeyhi ya da kabirdeki şahsı kendimize ilah etmiş olur muyuz olmaz
mıyız? Çünkü Allahû Teala; dualara sadece ben icabet ederim derken biz de kalkıp
"O şeyh de icabet eder, kabirdeki hazretleri de icabet eder" dersek ilahlık
vasfını o şeyhe ya da ölüye atfetmiş oluruz. Allah (c.c.) ile beraber yeni bir
ilah edinmiş oluruz.(Allah muhafaza)

Her ne kadar da dilimizle o şeyh bizim
ilahımız demesek de o eylem ikinci bir ilahın varlığını anlatır... Dille
söylemesekte...

Allahû Teala sahte ilahlara meydan
okurcasına "Allahı bırakıp da yalvardıklarınız, bir araya gelseler bile bir
sineği bile yaratamazlar. Sinek onlardan bir şey kapsa, onu da geri alamazlar.
İsteyen de aciz, kendisinden istenen de!"
(Hacc: 22/73) diyor.

Allah (c.c.) ile aralarına birtakım ilahlar
koyan insanlar sıkıştıklarında sahte ilahlarını red edercesine Tek ilah Allah'a
yönelirler. Bakıyoruz;

"Sizi karada ve denizde yürüten O'dur.
Gemide olduğunuz zaman'(ı düşünün): Gemiler, içinde bulunanları hoş bir rüzgârla
alıp götürdüğü ve (onlar) bununla sevindikleri sırada, birden gemiye, şiddetli
bir kasırga gelip de, her yerden gelen dalgalar onları sardığı ve artık
kendilerinin tamamen kuşatıldıklarını (bir daha kurtulamayacakların) sandıkları
zaman, dini yalnız Allah'a hâlis kılarak O'na yalvarmaya başlarlar: "Andolsun,
eğer bizi bu (felâket)den kurtarırsan, şükredenlerden olacağız!" (derler)."

"Ama (Allah)onları kurtarınca hemen
yeryüzünde haksız yere taşkınlık yaparlar. Ey insanlar, taşkınlığınız kendi
aleyhinizedir. Sadece fâni dünyanın zevk(inden başka bir şey elde edemezsiniz.
Sonra bize dönersiniz, biz de size bütün yaptıklarınızı haber veririz."
(Yunus: 10/23-24)

"Lâ ilâhe illâllah"
Allah'tan başka kanun koyan olmaz.O göklere
ve yerlere hakimdir.

İnsanları yaratan ilah, insanların
yeryüzünde ne tür bir kanunlarla mutlu yaşayacaklarını da bilir. Ve insanların
fıtratına uygun kanunlar koyar ve koyacağı kanunda adam kayırma olmaz. Tüm
insanlar aynı kanunlara muhataptır. Bakıyoruz;

"Andolsun biz peygamberimizi açık
mucizelerle gönderdik ve beraberinde (Allah'ın hükümlerini bildiren) kitap ve
adaleti indirdik ki insanlar adaletle ayakta dursunlar."
(Hadid: 57/25)

"Bilesiniz ki, yaratmak ta emretmek de O'na
mahsustur."
(A'raf: 7/54)

Emir sahibi O'dur. Yani karar vermek, bu
böyle olmalı veya olmamalı, şu sevaptır şu da günah ve yanlıştır, bu güzeldir bu
da çirkindir, şu serbesttir, şu da yasaktır gibi her şeyi belirlemek O'nun
hakkıdır. Çünkü O, yaratıcıdır. Gökleri ve yeri yaratan O'dur. İnsanı yaratın
O'dur. Ve insana düşünen bir aklı, idrak eden duyuları ve sayısız nimetleri
veren O'dur. Ve haliyle de kanun koymak da O'nun hakkıdır.[1]

Şu anda karşımızda iki ayrı kanun var. İlahî
kanun ve beşerî kanun. Bu iki ayrı kanunun kıyasını yapmadan önce kanun koyacak
yetkilinin ne tür vasıflara sahip olması gerektiğine bir bakalım.



[2]

 



[1]
Muhammed Kutub, İslam'ın Anlaşılmasının Önündeki Engeller.



[2]
Feyzullah Birışık, % Kaç Müslümanım, Karınca Yayınları: 35-38.