Fecir | Konular | Kitaplar

Peki Nasıl Kandırıldık?.

Peki Nasıl Kandırıldık



Peki Nasıl
Kandırıldık?

 

Kurutamayacağınıza inandığınız nehrin
yatağını değiştirirseniz emelinize ulaşmış sayılırsınız. Ve yine küçük çocukları
ürküten "hayalet" kavramını yumuşatarak güzel bir tipleme çizerseniz; "Hayalet
terimini dejenerasyona uğratıp içini boşaltmış olursunuz. Artık hayalet terimi
hiçbir zaman ürkütücü gelmeyecektir.

Bu iki misalle şunu vurgulamak istedim;

Kullanılmasından ya da yaşanılmasından
rahatsız olduğunuz bir kavram ya da bir ideolojiyle baş edemiyorsanız
kullanacağınız tek bir yöntem var: "Anlam değişikliğine giderek içini
boşaltmak."

Tıpkı, okuyup yaşanıldığında dünyadaki tüm
beşeri sistemlerin sallantıya uğrayacağını bildikleri Kur'an-ı Kerim'in
muhatabını ölülere atfetmeleri gibi.

Kur'an-ı Kerim'i yeryüzünde yok edemezlerdi.
Diğer dinlerin kitapları (İncil, Zebur, Tevrat) tahrif edildiği gibi Kur'an'a
"ek" yapamayacakları gibi bir harfini de silemezlerdi.

Küfür/beşerî rejiminin başvuracağı üç yol
kalmıştı.

1.
Kur'an-ı Kerim'i kutsallaştırıp duvarla astırtmak,

2.
Kur'an-ı Kerim'in muhatabını en asgariye indirmeye çalışmak,

3.
İnsanların zihniyetinde inkılap yapacak terimlerin içini boşaltmak.

Maalesef başarılı da oldular... Bugün bir
çok evin duvarına Kur'an'ların hapsedilmiş olduğunu görürüz.

Yirmi dört saat sorumlu olduğumuz, bizlere
nasıl mesaj vereceğini anlayarak okuyup yaşayacağımız (Arapçasını
anlayamıyorsak; yani Arapça bilmiyorsak mutlaka mealinden okuyacağız, çünkü
reçeteye yazılan ilaçları eczaneden temin etmezsek günde yüzlerce defada
reçeteyi okusak ya da okutsak hiçbir zaman yaramıza merhem olmaz. Ya da kullanma
kılavuzunu okuyup ilacı kullanmazsak kendi ellerimizle kendimizi ölümün kucağına
itmiş olacağız.) Kur'an-ı Kerim; adına; dini!!! geceler dedikleri günlerde
duvarlardan inince bir nevi Kur'an'a mevlid kitabı anlamı yüklenilmeye
çalışıldı.

Sanki diğer günler dinsizdi.

Artık tüm beşerî sistemin Tv kanallarında
sadece o güne/geceye has ilahî sistemin kitabı okutuluyor; beşerî sistemin
kitabı ise yirmidört saat yaşatılmaya çalışılıyordu. Ve haliyle de yılda 3-5
defa duvardan inen Kur'an-ı Kerim'in insanların hayatını değiştirmesi
beklenemezdi zaten.[1]

Beşerî sistemlerin kendi halkına karşı 2.
oyunu/tuzağı Kur'an-ı Kerim'in muhatabını en asgariye indirmekti demiştik.
Maalesef bu oyunlarında da başarılı oldular.

Uyduruk şeyhler ve sayısız "hazret"lerini
piyasaya sürüp "sadece bu şahıslar Kur'an'ı anlar, sizler anlayamazsınız"
dercesine Kur'an-ı Kerim'i bu şahısların tekeline vermeye çalıştılar.

Artık şeyhler ve hazretler Kur'an'dan ne
anlarsa, müridler de onu anlayacaktı.

Konumuzla ilgili olan üçüncü tuzak beşerî
sistemlerin en başarılı tuzaklarındandı. Neydi bunlar;

Ortadan kaldıramayacaklarına inandıkları ve
kendi tahtlarını yerinden oynatacak anlam yüklü kavramların[2]
içini boşaltmaya çalışmaktı.

"Lâ ilâhe illâllah" kavramı ortadan
kaldırılır mıydı? Bu imkânsızdı. Çünkü Peygamber Efendimizden önceki
peygamberlere kadar uzanıyordu. Ta o tarihlerden beri kâfirlerin de şifresini
bozmaya çalıştıkları bir kavramdı. Ve o günün harbi kâfirleri münafıklık yapıp
kelime-i şehadeti benimser bir tavır sergilemediler.

Unuttturulmaya da çalışılamazdı, çünkü
dünyanın dört bir yanında günde beş kez ezan okunarak kelime-i şehâdet
haykırılıyordu.

Derenin yatağı değiştirildiği gibi kelime-i
şehadetin insanlardan beklentileri değiştirildiğinde işlem tamamlanacaktı.



[3]

 

 




[1]
Günde üç defa (sabah, öğlen ve akşam) kullanılacak ilaca 1-2 gün ara
verildiğinde gereken verim alınamaz.




[2]
Beşeri sistemlerin üzerinde oynadığı kavramlar çoktu. Sadece konumuzla
ilgili olanını aldık, diğer kavramlardan bazıları: Cihad, şehadet, dua, din,
irtica, İslam vb.



[3]
Feyzullah Birışık, % Kaç Müslümanım, Karınca Yayınları: 49-52.