Fecir | Konular | Kitaplar

Aksine Delil Olmadıkça Kişinin Müslümanlığı Devam Eder

Aksine Delil Olmadıkça Kişinin Müslümanlığı Devam Eder




Aksine Delil
Olmadıkça Kişinin Müslümanlığı Devam Eder

 

O halde İslama
intisab eden kimsede aslolan şer'î delil gereği bunun ortadan kalktığı tahakkuk
etmedikçe müslümanlığının devam etmesidir. Böyle bir kimsenin tekfirinde işi
gevşek tutmak caiz değildir. Bunun iki büyük sakıncası vardır:

1-
Gerek hüküm vermekte, gerekse hakkında hüküm verilen kimse hakkında -kendisini
tenzih ettiğimiz niteliği hususunda- yalan ve iftirada bulunmak.

Bunun Allah'a
yalan ve iftira olduğu açıktır. Çünkü Allah'ın kâfir kılmadığı bir kimsenin
kâfir olduğuna hükmetmek tıpkı Allah'ın helal kıldığını, haram kılmaya benzer.
Zira bir kimsenin kâfir olup olmadığına dair hüküm vermek tıpkı bir şeyin haram
olup olmadığına dair hüküm vermekte olduğu gibi yalnızca Allah'ın hakkıdır.

2-
İkinci sakıncaya gelince, bu müslüman bir kimseyi zıt bir vasıf ile
nitelendirmektir. Böyle bir kimse bu vasıftan uzak olduğu halde onun hakkında
kâfirdir denilir. Bu şekilde başkasını niteleyen kimseye bu küfür niteliğinin
dönüp onu bulması daha uygundur. Çünkü Müslim'in, Sahih'inde yer alan rivayete
göre Abdullah b. Ömer -Allah ikisinden de razı olsun- Peygamber sallallahü
aleyhi vesellem'in şöyle buyurduğunu zikretmektedir: "Kişi kardeşini
tekfir edecek olursa, o ikisinden birisini gelip bulur." Bir rivayette de
şöyle denilmektedir: "Eğer dediği gibi ise mesele yok. Aksi takdirde ona
döner." Yine Müslim'de Ebu Zerr radıyallahu anh.'dan gelen rivayete
göre Peygamber sallallahü aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur:

"Bir kimse
birisini kâfir diye çağırır yahut ona Allah'ın düşmanı diyecek olur da böyle
olmazsa mutlaka o sözü gelip onu bulur."
Yani o söz ona döner.

İbn Ömer'in
rivayet ettiği hadisteki "eğer dediği gibi ise" ifadesi yüce Allah'ın
hükmünde böyle ise demektir. Yine Ebu Zerr'in rivayet ettiği hadiste "böyle
değilse" yüce Allah'ın hükmünde böyle değilse demektir.

Bu ikinci sakınca
yani eğer hakkında kâfir dediği şahıs bundan uzak ise küfür vasfının diyene geri
dönmesi gerçekten büyük bir mahzurdur ve kişiyi böyle bir tehlikeye düşmekle
karşı karşıya bırakır. Çünkü çoğunlukla görülen şudur: Bir müslümanı kâfirlikle
nitelendirmekte elini çabuk tutan bir kimse amelini beğenen başkasını küçümseyen
bir kimsedir. Bunun sonucunda bu şahıs amelinin boşa çıkması sonucunu
verebilecek şekilde amelini beğenmek ve yüce Allah'ın cehennem ateşinden azab
görmeyi gerektiren kibri bir arada kendisinde toplamış bir kimsedir. Nitekim
Ahmed ve Ebu Davud'un zikrettikleri bir hadiste belirtildiğine göre Ebu Hureyre
radıyallahu anh. Peygamber sallallahü aleyhi vesellem'in şöyle
buyurduğunu zikretmektedir:
"Yüce Allah
buyurdu ki kibriya (büyüklük ve azamet) benim ridamdır, azamet izarımdır.
Bunların herhangi birisinde kim benimle çekişirse, ben de onu cehennem ateşine
atarım."[1]




 




[1]
İmam Ahmed, el-Müsned, II, 376; Ebu Davud, Libas, Bab-u ma cae fi'l-kibr,
İbn Mace, Zühd, Babu'l-beraeti mine'l-kibr.