Fecir | Konular | Kitaplar

"Kıyamet Gününde Rasullerden Yardım Dilenecek" Şüphesi

Yeni Sayfa 1




"Kıyamet Gününde
Rasullerden Yardım Dilenecek" Şüphesi

 

Bu gibi kimselerin
bir diğer şüphesi daha vardır. O da Peygamber sallallahü aleyhi vesellem'in
sözünü ettiği kıyamet gününde insanların önce Adem'den, sonra Nuh'tan, sonra
İbrahîm'den, sonra Musa'dan, sonra İsa'dan yardım taleb edecekleri, hepsinin
birer mazeret ileri süreceklerini ve nihayet Rasûlullah sallallahü aleyhi
vesellem'a geleceklerini belirten hadis-i şeriftir. Bu şüpheciler şöyle
derler: İşte bu Allah'tan başkasından yardım istemenin (istiğase) şirk
olmadığının delilidir derler.

Buna şu
sözlerimizle cevab verebiliriz: Düşmanlarının kalblerini mühürleyen Allah'ı her
türlü eksiklikten tenzih ederiz. Bizler yaratılmış kimselerden güç
yetirebileceği hususlarda yardım istemeyi (istiğaseyi) reddetmiyoruz. Nitekim
yüce Allah Musa aleyhisselam kıssasında şunları söylemektedir:

"Taraftarlarından
olan kişi düşmanından olana karşı kendisinden yardım (istiğase) istedi."
(el-Kasas, 28/15)

Nitekim bir kimse
savaş ya da başka hallerde yaratılmışın güç yetirebileceği şeyler hususunda
arkadaşlarından yardım ister (istiğasede bulunur). Bizler ise velilerin
kabirleri yanında yahut onların hazır olmadıkları bir yerde Allah'tan başka
kimsenin güç yetiremeyeceği hallerde kullardan yardım istemeyi (istiğasede
bulunmayı) kabul etmiyoruz.

Müellifin:
"Onların bir diğer şüphesi daha vardır" sözleri ile kastettiği şudur: Allah'tan
başkasından yardım istemenin şirk olmadığına dair şüphelerini kastetmektedir. O
bu şüpheye iki şekilde cevab vermektedir:

Evvela bu
yaratılmış birisinden güç yetirebileceği bir hususta yardım dilemek (istiğase)dir.
Bu ise reddolunamaz, çünkü yüce Allah Musa aleyhisselam kıssasında şöyle
buyurmaktadır:

"Taraftarlarından
olan şahıs düşmanından olana karşı kendisinden yardım (istiğase) istedi."
(el-Kasas, 28/15)

İkinci cevab:
İnsanlar bu şerefli peygamberlerden içinde bulundukları sıkıntılı hali bizzat
kendileri açıp gidersinler diye yardım istemeyeceklerdir. Onlar bu
peygamberlerden Allah nezdinde bu zorlu hali ortadan kaldırması için şefaatçi
olmalarını isteyeceklerdir. İçinde bulunduğu kötülüğü ve sıkıntıyı kaldırması
için yaratılmış bir varlıktan yardım istemek (istiğase) ile Allah'ın bu
üzerindeki sıkıntılı hali gidermesi için yaratılmışın Allah'ın nezdinde şefaatçi
olmasını istemek arasında ise açık bir fark vardır.

Bu husus böylece
sabit olduğuna göre insanların kıyamet gününde peygamberlerden yardım istemeleri
(istiğase) ve onlardan yüce Allah'a insanları hesaba çekmesi için dua etmelerini
sonunda cennete gidecek olanların hesab yerindeki sıkıntılardan rahata
kavuşmalarını istemeleri maksadı ile olacaktır. Böyle bir isteyiş ise dünyada
da, ahirette de caizdir. Şöyle ki sen, seninle birlikte oturan, senin sözünü
işiten salih bir kimsenin yanına gider ve ona benim için Allah'a dua et
diyebilirsin. Nitekim Rasûlullah sallallahü aleyhi vesellem'ın ashabı da
hayatta iken ondan bunu istiyorlardı. Vefatından sonra ise asla onlar hiçbir
zaman kabrinin yanında ondan böyle bir şey istemediler. Aksine selef-i salih
Peygamber efendimizin kabri yanında Allah'a dua etmek maksadını güden kimselerin
bu tavırlarını kabul etmemişlerdir. Peki ya bizzat ona dua edip, ondan istemeye
ne diyebiliriz?