Fecir | Konular | Kitaplar

ALTI ESASIN AÇIKLANMASI

ALTI ESASIN AÇIKLANMASI




ALTI ESASIN
AÇIKLANMASI

 



Bismillahirrahmanirrahiym:

Rahman ve Rahîm
Allah'ın Adıyla

Müellif besmele
ile başlayan yüce Allah'ın kitabı Kur'ân-ı Kerim'e ve yazdığı mektublara besmele
ile başlayan Allah'ın Rasûlüne uyarak, eserine besmele ile başlamaktadır.
Besmelenin başındaki car ve mecrur konuma uygun ve sonradan zikredildiği kabul
edilen hazfedilmiş bir fiile taalluk etmektedir ki burada takdiri Allah'ın adı
ile yazarım şeklinde (anlamında)dır.

Bunu fiil olarak
takdir edişimizin sebebi amel eden lafızların aslı itibariyle fiiller oluşundan
dolayıdır. Bunu sonradan gelen bir lafız olarak takdir edişimizin de iki sebebi
vardır:

1-
Yüce Allah'ın adı ile başlamanın bereketinden yararlanmak.

2-
Müteallakın öne gelmesi, hasır ifade etmesi dolayısıyla hasr anlamını ortaya
koymak.

Bu takdiri münasib
bir fiil olarak zikredişimizin sebebi ise maksada daha bir delalet edişinden
dolayıdır. Mesela biz bir mektub okumak istediğimizde, Allah'ın adı ile başlarız
diyecek olur isek bizim neye başladığımız anlaşılamaz. Fakat Allah'ın adı ile
okuruz diyecek olursak, maksada daha açık bir delil teşkil eder.

Lafza-i celal şanı
yüce yaratıcının özel adıdır. Bütün isimlerin kendisine tabi olduğu isim budur.
Öyle ki yüce Allah şöyle buyurmaktadır:

"Bu, insanları
Rablerinin izni ile karanlıklardan nura yegane galib (aziz), hamde layık olan (hamid
olan Allah)'ın yoluna çıkarman için sana indirdiğimiz bir kitabtır. O Allah ki
göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur."
(İbrahîm, 14/1-2)

Bizler "Allah"
lafza-i celalinin sıfat olduğu görüşünde değiliz. Aksine burada lafza-i celal
atf-ı beyan konumundadır. Böylece lafza-i celal tıpkı sıfatın mevsufa tabi oluşu
gibi kendisinden önce zikredilmiş olan lafza tabi olmasın. Bundan dolayı ilim
adamları şöyle demişlerdir: Marife isimlerin en marifesi "Allah" lafzıdır. Çünkü
bu lafız yüce Allah'tan başkasına delalet etmez.

Rahman:
Yüce Allah'a has olan isimlerdendir. Ondan başkası hakkında kullanılamaz. Geniş
rahmet vasfına sahib demektir.

Rahîm
ise yüce Allah hakkında da, başkası hakkında da kullanılan bir isimdir. Rahmete
nail olana ulaşan bir rahmet sahibi demektir. O halde rahman geniş rahmet
sahibi, Rahîm ise bulaşıcı rahmet sahibi demektir. Her ikisi bir arada
zikredildikleri takdirde Rahîm ile rahmetini kullarından dilediği kimseye
ulaştıran kastedilir. Nitekim yüce Allah şöyle buyurmaktadır:

"Dilediğine azab
eder, dilediğine de rahmet eder ve yalnız O'na döndürüleceksiniz."
(el-Ankebut, 29/21)

Rahman ile kasıt
ise rahmeti bol olan demektir.

Gücü herşeye galib,
mutlak egemenin kudretine delalet eden en hayret verici ve en büyük belgelerden
birisi de yüce Allah'ın herkesin sandığından daha ileri derecede avama dahi çok
açık bir şekilde açıklamış olduğu altı esastır. Bununla birlikte dünyanın en
zekileri ve Adem oğullarının en akıllıları arasından pekçok kimse -oldukça küçük
bir azınlık dışında- bu altı esas hakkında yanlışlığa düşmüşlerdir.

Şeyhu'l-İslam
Muhammed b. Abdülvahhab avamdan olanların da, ilim taleb edenlerin de iyice
anlayacağı kısa broşürlere oldukça önem vermiştir. İşte bu risalelerden birisi
de "büyük altı esas" adını taşıyan bu risalesidir. Bu esaslar:

1-
İhlas ve bunun
zıttı olan şirke dair açıklama.

2-
Din etrafında bir araya gelmek ve din hususunda tefrikanın yasak kılınışı.

3-
Emir sahiblerini dinleyip, onlara itaat etmek.

4-
İlim, ulema, fıkıh, fukahaya dair açıklamalar bunlardan olmadığı halde bunlara
benzemeye çalışanlar.

5-
Allah'ın velileri (dostları)nın kimlikleri.

6-
Kur'ân ve sünnetin terki hususunda şeytanın ortaya koyduğu şüphenin
reddedilmesi.

Bu esaslar
gerçekten gerekli itinanın gösterilmesi gereken önemli esaslardır. Bizler de
bunlara dair açıklamalar ve Allah'ın lutfedeceği şekilde bunlara dair notlar
düşmek üzere yüce Allah'ın yardımını istiyoruz.