Fecir | Konular | Kitaplar

Az Bir Karşılık ile (Ucuza) Satmak

Az Bir Karşılık ile

Az Bir Karşılık ile (Ucuza)
Satmak:

"Âyetlerimi az bir paha ile (semenen
kalîl karşılığında) satmayın" ifadesinin, mefhûm-ı muhâlifi düşünülürse, "çok
paha ile satın" anlamı çıkar. Ancak Kur'an naslarının mefhûm-ı muhâlifinin
alınamayacağı bilinmelidir. "Âyetlerimi az bir karşılık ile satmayın"
ifadesinin anlamı, "açıklama, izah etme ve faydalı ilmi gizlemeyip insanlara
yayma karşılığında bir şey almayın" demektir (İbn Kesir). Nitekim bir hadis-i
şerifte şöyle buyrulur: "Her kim Allah'ın rızâsı için öğrenilmesi gereken bir
ilmi, sadece bir dünya metaı elde etmek için öğrenirse, Kıyâmet gününde cennetin
kokusunu duyamaz." (Ebû Dâvud, İlim 12; İbn Mâce, Mukaddime 23; Müsned, II/338).
Allah'ın bunu, "semenen kalîl" diye isimlendirmesi, bu karşılıkların ya aslında
az olduklarından, ya da verdikleri zarara oranla az olduklarındandır (Fahreddin
Râzi). Hasan el-Basrî'ye âyetteki "semenen kalîlen"in mânâsını sordular, o da,
"her şeyiyle beraber dünyadan ibarettir" dedi. Said bin Cübeyr, "dünya
lezzetlerinden ibarettir" diye açıkladı. Ebu'l-Âliye, "Âyetlerin karşılığında
ücret almayın" demektir diye izah etti (İbn Kesir).
"Âyetlerimi az bir karşılık
ile satmayın." Dünya ve içindeki altın, gümüş, dolar, mark, lira vb.
kıymetli ne varsa, menkul veya gayri menkul tüm hazineler hepsi terazinin bir
kefesine konsa, öbür kefesine de Allah'ın bir tek âyeti konulsa ve satılsa yine
de az para karşılığında satılmış demektir.
Zamanla papazlar ve hahamlar,
krallardan aldıkları para karşılığında İncil ve Tevrat'ın içine krallara itaatle
ilgili sözler sokmuş, bir kısım âyetleri de kaldırmıştır. Günümüzde Allah'a çok
şükür ki, âyetleri yok etmek imkânı kaldırılmış, ama azıcık para, makam, mevki
karşılığında âyetlerin mânâsını açıklamama yolu açık bırakılmıştır. Yıllardan
beri ahkâmla ilgili âyetler, nice cami kürsüsü ve minberlerinde gündeme
getirilememiştir. Devletin en üst tepesindeki şahıs, Kur'an'daki ahkâmla ilgili
230 civarındaki âyetin, lâik anlayışla bağdaşmadığı için, zaten
uygulanmadığından tümüyle kaldırılmasını teklif edecek duruma gelinmiştir. Bazı
gayretli müslümanlar, ahkâmla ilgili âyetleri açıklamaya başlayınca, bir kısım
satılık kalem ve diller "o âyet, yahudilerle ilgilidir, bu âyet hıristiyanlarla
ilgilidir, bunlar ise Mekke'li müşrikler hakkında nâzil olmuştur" diyerek bizi
ilgilendirmediğini söylemeye başladılar. Ayetleri düzenin istediği şekilde tevil
etmeye, kâfirlere ve küfre "hoşgörü"lü, müslümanlara ve gerçek İslâm'a "horgörü"lü
bakmaya başladılar. "Sebeb-i nüzul, âyeti tahsis etmez" kuralını görmezlikten
geldiler. Yani "Kur'an'daki âyetlerin bir kısmı yahudilere, bir kısmı
hıristiyanlara, diğerleri de peygamberimiz zamanındaki Mekke'li ve Medine'li
insanlara hitap ediyor, bizi ilgilendirmez" demeye getirdiler.
Ayetin devamının "yalnız
benden korkun." (2/Bakara, 41) şeklindeki ifadesi de dikkat çekicidir.
Allah'ın âyetlerini satmak istemez ve paraya, makama boyun eğmezsen, boynunu
eğmek için üzerine gelirler. "Sakın onlardan değil; yalnız Ben'den
sakının" deniliyor. Onların gücü, kuvveti, azabı nedir ki!? Cehennemleri
mi vardır onların bizi atacak? Allah dilemedikçe zarar mı verebilirler ki bizi
korkutabilsinler, Allah'ın takdir ettiği eceli mi öne alabilirler, O'nun
vereceği rızkı mı kesebilirler? Şiddetli cehennemi, sonsuz azâbı olan, herkesi
hesaba çekecek, gerçek anlamda güç ve kuvvet sahibi, korkulmaya lâyık Allah'tan
başka kim vardır ki ondan korkacaksınız? Aynen, onların dünyayı verseler bile,
bunun bir tek âyetin kıymetiyle, âhiretin değeriyle karşılaştırıldığında "az
bir karşılık" , "çok ucuza satmak" olduğu gibi; onlardan korkmak da
fobidir, gereksiz korkudur, yanlıştır ve müslümana yakışmaz.
Bu âyet-i kerimenin nüzul
sebebi ile ilgili bir rivâyet şöyledir: İbn Abbas diyor ki: "Bu âyet-i kerime,
yahudi liderlerinden Kâ'b bin Eşref, Kâ'b bin Esed, Mâlik bin Sayf, Hayy bin
Ahtab ve Ebû Yâsir bin Ahtab hakkında nâzil olmuştur. Bunlar, taraftarlarından
hediyeler alırlardı. Hz. Muhammed (s.a.s.) peygamber olarak gönderilince bu
menfaatlerinin kesilmesin-den korktular da, Allah rasûlünün ve getirdiği
şeriatin mâhiyetini gizlediler. Bunun üzerine bu âyet-i kerîme nâzil oldu" (Fahreddin
Râzi, Mefâtihu'l Gayb). Bu gün de Kur'an tilâvetine ücret almanın haram olduğunu
duyan/bilen bazı ücretli okuyucular, aldıklarına ücret değil de, "hediye" adı
vermektedirler.