Fecir | Konular | Kitaplar

İmam ve Emîre İtaatin Vâcip Oluşu.

İmam ve Emîre İtaatin Vâcip Oluşu

İmam
ve Emîre İtaatin Vâcip Oluşu

"Dinleyin ve itaat edin! Hattâ, üstünüze, başı
kuru üzüm danesi gibi siyah Habeşli bir köle bile tayin edilmiş olsa, aranızda
Kitabullah'ı tatbik ettikçe... (itaatten ayrılmayın)."
(Buhârî, Ahkâm 4, Ezân 54, 56)

Açıklama: 1- İmama itaat etme gereğini ifade
eden mühim hadislerden biridir. Bu mevzuda pekçok hadis varid olmuştur. Bir
kısmı, müteakiben bu bâbta görülecektir.

2- Bazı âlimler, burada kendisine itaat
emredilen köle herhangi bir memur mu, yoksa devlet başkanı da olabilir mi? diye
incelemişlerdir. Öncelikle, devlet başkanı tarafından tayin edilen herhangi bir
memurun kastedildiği belirtilir. Çünkü, İslâm ulemâsı, kölenin devlet başkanı
olamayacağında icma etmiştir. Bununla beraber yine de demişlerdir ki: "Bu normal
şartların kaidesidir, ihtiyarî olduğu takdirde başa köle getirilmez. Fakat, bir
köle zorla, kuvvetle başa geçecek olursa, çıkacak fitneyi önlemek için, masiyet
emretmediği müddetçe ona da itaat gerekir."

Hadisle ilgili olarak Hattâbî'nin getirdiği
mülâhaza biraz daha farklı: "Bazan hiç olmayacak şey, olmuş gibi misal
verilebilir. Bu hadis dahi böyle bir temsilde bulunmaktadır. Şer'an kölenin bu
işe seçilmesi caiz olmasa da, itaat etme emrinde mübâlağa maksadıyla, Habeşli
köleye itaat zikredilmiştir."

3- Habeşlinin başının kuru üzüme teşbihi,
başının küçüklüğü ve saçlarının siyahlığı sebebiyledir. Bu, hakaret, suret
çirkinliği ve itibarsızlığa bir temsildir. İbrahim Canan, Kütüb-i Sitte Tercüme
ve Şerhi, Akçağ Yayınları, 6/435-436.

"Kim bana itaat etmişse mutlaka Allah'a itaat
etmiştir. Kim de bana isyan etmiş ise, mutlaka Allah'a isyan etmiştir. Kim emîre
itaat ederse mutlaka bana itaat etmiş olur. Kim de emîre isyan ederse mutlaka
bana isyan etmiş olur." (Buhârî,
Ahkâm 1, Cihad 109; Müslim, İmaret 33, h. no: 1853; Nesâî, Bey'at 27, h. no: 7
-154-)

Açıklama: 1- Baştaki ilk cümle mânâ itibariyle
Kur'an'dan muktebes gibidir. Zîra âyet-i kerimede: "Kim Rasûl'e itaat ederse
mutlaka Allah'a itaat etmiştir" (Nisa 80) buyurulmaktadır. Bu ilk cümle şöyle de
te'vil edilebilir: "Kim bana itaat ederse mutlaka Allah'a itaat etmiş olur.
Çünkü ben, Allah'ın emrettiğinden başka bir emirde bulunmam, öyle ise, kim
kendisine emrettiğim şeyi yaparsa, onu emretmemi bana emreden Zât-ı Zülcelâl'e
itaat etmiş olur."

Mânânın şöyle olması da mümkündür: Madem ki
Allah bana itaat etmeyi emretti, öyle ise kim bana itaat ederse, Allah'ın bana
itaat etmesi için kendisine yaptığı emre itaat etmiş olur. Ma'siyetle ilgili
yasak emrine uyma hususunda da aynı şeyler söylenebilir.

2- İtaate gelince, o, "emredilen şeyi yapmak,
yasaklanan şeyi de terketmektir." İsyan da bunun hilafıdır. İbrahim Canan, Kütüb-i
Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları, 6/436.

"Müslüman kişiye, hoşuna giden veya gitmeyen her
hususta itaat etmesi gerekir. Ancak, masiyet (Allah'a isyan) emredilmişse o
hariç, eğer masiyet emredilmişse, dinlemek de yok, itaat de yok."
(Buhârî, Ahkâm 4, Cihad 108; Müslim, İmâret 38, h. no: 1839; Tirmizî, Cihad 29,
h. no: 1708; Ebû Dâvud, Cihad 86, h. no: 2626; Nesâî, Bey'at 34, h. no: 7 -160-)

Açıklama: 1- Emîre itaat sadece hoşa giden
şeylerde değildir. Hz. Peygamber (s.a.s.), yeni Müslüman olanlarla biat akdi
yaparken çoğunlukla şu şartı koşmuştur: "Güçlülük halinde de zayıflık halinde
de, zorluk halinde de, kolaylık halinde de, haksızlığa uğrama halinde de...
dinleyip itaat etmek..."

2- İmam masiyet emredecek olursa itaat hakkını
kaybeder. Demek ki zulme maruz kalmakla, masiyet emrine maruz kalmak farklı
şeyler. Masiyet dinen günah olan, Allah'a isyan mânâsı taşıyan fiildir, namazı
terketmek, içki içmek, kumar oynamak birer masiyettir. Şu halde imam bu nevi
emirlerde bulunursa bu emirlere itaat edilmez.

Rasûlullah (s.a.s.)'ın koyduğu kaide şudur:
"Allah'a isyanda kula itaat yoktur." Bu mânâ, hadislerde farklı ifadelerle
te'kid edilmiştir. "Allah'a itaat etmeyene itaat yoktur." "Allah'a isyan
edene itaat yoktur."

Ulemâ, küfre düşen imamın mün'azil olduğunda, bu
durumda bütün Müslümanlara, isyan etmenin vacib olduğunda icma etmiştir. İbnu
Hacer, hükmü şöyle bağlar: "İsyana gücü yetene sevap vardır. Müdahene eden
günahkâr olur. Aciz kalana da oradan hicret gerekir."

"Size emîrlerinizin en hayırlıları kimlerdir, en
şerirleri kimlerdir haber vereyim mi? Onların en hayırlıları sizlerin sevgisine
mazhar olanlar, sizleri sevenlerdir; lehlerinde hayırla dua edersiniz, onlar da
size hayır dua ederler. Ümerânızın şerirleri de sizin buğzettiklerinizdir,
onlar da size buğzederler, siz onlara lânet edersiniz, onlar da size lânet
ederler." (Tirmizî, Fiten 77, h. no:
2265)

Açıklama: Bu hadis, idarecilerle halk arasındaki
münasebetleri tanzime yöneliktir. Karşılıklı sevgi ve güvenin esas olması
tavsiye edilmektedir. Bu hadisi bilen amir, halk tarafından sevilmiyorsa veya
halkını sevmiyorsa, birbirlerine lanet okuyorlarsa, arada bir kopukluk var
demektir.

Rasûlullah (s.a.s.) bu noktada suçu idareciye
yüklüyor: "En şerli, ön kötü amiriniz, tarafınızdan sevilmeyen, sizi
sevmeyendir..." Öyle ise hayırlı bir amir olmak istiyorsa -ki mü'min, hayırlı
olmayı aramak zorundadır- kendini sevdirmenin, halkını sevmenin yollarını
arayacaktır.

Şu halde hadis amirlere, idarecilere halkın
gönlünü, duasını almak sûretiyle "hayırlı kişi" olmak için çalışmak zorunda
olduğunu gösteriyor. İbrahim Canan, Kütüb-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ
Yayınları, 6/438.

"Kim itaatten dışarı çıkar, cemaatten ayrılır ve
bu halde ölürse, câhiliyye ölümü ile ölür."
(Buhârî, Ahkâm 4; Müslim, İmâret 53, h. no: 1848; Nesâî, Tahrim 28, h. no: 7
-123-; İbn Mâce, Fiten 7, h. no: 3948)

"Kim itaatten çıkar, cematten ayrılır (ve bu
halde ölürse) cahiliye ölümü ile ölmüş olur. Kim de körükörüne çekilmiş (ummiyye)
bir bayrak altında savaşır, asabiyet (ırkçılık) için gadablanır veya asabiyete
çağırır veya asabiyete yardım eder, bu esnada da öldürülürse bu ölüm de cahiliye
ölümüdür. Kim ümmetimin üzerine gelip iyi olana da, kötü olana da ayırım
yapmadan vurur, mü'min olanlarına hurmet tanımaz, ahid sahibine verdiği sözü de
yerine getirmezse o benden değildir, ben de ondan değilim."
(Müslim, İmâret 53, h. no: 1848; Nesâî, Tahrim 28, h. no: , 123); İbnu Mâce,
Fiten 7, h. no: 3948)

Açıklama: Son iki hadiste, cemaat, asabiyyet,
ummiyye bayrak gibi, bilhassa zamanımızda Müslümanların iyice bilmeleri zaruret
halini almış bazı tâbirler var:

1- Cemaat Meselesi: Aslında cemaate uyulması ile
alâkalı Nebevî emir bundan ibaret değildir. Bu mevzuda gelen birçok rivâyet, Hz.
Peygamber (s.a.s.)'in ısrarla cemaate uymayı, cemaatten ayrılmamayı emrettiğini
gösterir. Bir iki tanesini kaydedelim:

"Size cemaati tavsiye ederim, ayrılıktan da
sakının, zîra şeytan iki kişiden uzak durur. Cennetin ortasını isteyen,
cemaatten ayrılmasın."

"Allah ümmetimi dalalet üzere toplamaz. Allah'ın
eli cemaatledir. Cemaatten ayrılan ateşe gider."

"Cemaat rahmet, ayrılık azabtır."

"Kim cemaatten bir karış ayrılır, sonra da
ölürse cahiliye ölümü ile ölmüş olur... boynundaki İslâm bağını çıkarıp atmış
olur." İbrahim Canan, Kütüb-i Sitte
Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları, 6/439-440.