Fecir | Konular | Kitaplar

Kur'ân-ı Kerim'de Velî ve Velâyet (Dost ve Dostluk) Kavramı

Kur

Kur'ân-ı Kerim'de
Velî ve Velâyet (Dost ve Dostluk) Kavramı

"Velî" kelimesi, türevleriyle
birlikte Kur'an'da toplam 232 yerde geçmektedir. "Velî" kelimesi, Kur'an'da 24
âyette geçer. Velî'nin çoğulu olan "evliyâ" kelimesi ise 62 yerde kullanılır.
"Velâyet" kelimesi de iki âyette zikredilir. "Velî" kavramı, Kur'ân-ı Kerim'de
şu mânâlara gelir: Dost (2/Bakara, 257; 3/Âl-i İmrân, 68; 4/Nisâ, 45, 76, 119,
5/Mâide, 55 vd.), yardımcı ve taraftar (2/Bakara, 107; 3/Âl-i İmrân, 122;
4/Nisâ, 139; 5/Mâide, 51; 9/Tevbe, 71 vd.), hâkim/vâli/yönetici/sırdaş anlamında
(2/Bakara, 282; 3/Âl-i İmrân, 28; 9/Tevbe, 23; 18/Kehf, 26; 60/Mümtehıne, 1 vd.).
Kur'an, bu son anlamda kullanılan velî ve evliyâ kavramlarını kullanırken; bazı
âyetlerde yine hâkim/vâli/yönetici/sırdaş anlamına gelen "bitâne" ve "meveddet"
gibi değişik kavramları da kullanır (58/Mücâdele, 22; 3/Âl-i İmrân, 118).
Kur'ân-ı Kerim'de "velî"
kelimesinin anlamlarını iki maddede toplayabiliriz. a) Yandaş, taraftar, dost,
b) Başkası adına onun işlerini yöneten yetkili. "Velâyet" ve onun türevleri olan
"velî" ve "mevlâ" kavramlarının Kur'an'da kullanıldığı bütün yerlerde, dostluk,
sırdaş, yardımcı, taraftar, hâkim, vâli, yönetici, koruyucu, sahip ve gözeten,
yol gösterici, aydınlatıcı, mürşid, şefaat eden, koruyucu ve yücelten gibi
sıfatlarla birlikte kullanılarak velâyetin mutlaka ilişkili olacağı kavramlara
dikkat çekilmiş olduğunu görürüz.
"Bilmez misin, göklerin ve
yerin mülkiyet ve hükümranlığı yalnızca Allah'ındır. Sizin için Allah'tan başka
bir velî/dost ve bir yardımcı yoktur." (2/Bakara, 107)
"Sen onların
milletine/dinine uyuncaya kadar yahûdiler de hıristiyanlar da senden asla râzı
olmazlar. De ki: ‘Doğru yol, ancak Allah'ın yoludur.' Sana gelen ilimden sonra
eğer onların hevâlarına/arzularına uyacak olursan, andolsun ki, Allah'tan sana
ne bir velî/dost, ne de bir yardımcı vardır." (2/Bakara, 120)
"Allah iman edenlerin velîsi
(dostu ve yardımcısı)dır. Onları küfrün karanlıklarından (kurtarıp iman)
nûr(un)a çıkarır. Küfredenlerin dostları ise tâğuttur. O da onları (insanî
fıtratları olan İslâm'ın) nûrundan (ayırıp) karanlıklara çıkarır. İşte onlar
ateş ashâbıdır (cehennemliktir). Onlar orada (bir daha çıkmamak üzere) ebedî
kalıcıdırlar." (2/Bakara, 257)

"Mü'minler mü'minleri
bırakıp da kâfirleri velî/dost edinmesinler. Kim bunu yaparsa Allah'tan ilişiği
kesilmiş olur (artık O'ndan hiçbir şey beklemesin). Ancak onlardan (gelebilecek
bir zarardan) korunmanız (takıyye) başkadır. Allah sizi kendisinin emirlerine
karşı gelmekten sakındırıyor (Sakın hükümlerine aykırı davranıp düşmanlarını
velî edinerek O'nun gazabına uğramayın). Dönüş, yalnızca O'nadır. De ki:
‘İçinizdekileri gizleseniz de, açığa vursanız da Allah onu bilir. Göklerde ve
yerde olanları da bilir. Allah her şeye gücü yetendir." (3/Âl-i İmrân,
28-29)
"... Allah, mü'minlerin
velîsi/dostudur." (3/Âl-i İmrân, 68)
"Hep birlikte Allah'ın ipine
(İslâm'a, Kur'an'a) sımsıkı yapışın; parçalanmayın. Allah'ın size olan
nimetlerini hatırlayın: Hani siz birbirinize düşman kişiler idiniz de O,
gönüllerinizi birleştirmiş ve O'nun nimeti sâyesinde kardeş olmuştunuz. Yine
siz, bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi O kurtarmıştı. İşte
Allah size âyetlerini böyle açıklar ki doğru yolu bulasınız." (3/Âl-i İmrân,
103)
"Ey iman edenler! Sizden
olmayanı dost, sırdaş edinmeyin. Onlar sizi şaşırtmaktan, size fenâlık etmekten
geri kalmazlar. Sıkıntıya düşmenizi isterler. Öfkeleri ağızlarından taşmaktadır;
sînelerinin gizlediği (içlerinde sakladıkları düşmanlıkları) ise daha büyüktür.
Size âyetlerimizi açıkladık, eğer düşünürseniz." (3/Âl-i İmrân, 118)
"Mevlânız (Dost ve
sahibiniz) Allah'tır. O, yardımcıların en hayırlısıdır."
(3/Âl-i Imrân, 150)
"Allah, düşmanlarınızı
sizden daha iyi bilir. Gerçek bir velî/dost olarak Allah yeter, yardımcı olarak
da Allah kâfidir." (4/Nisâ, 45)
"İman edenler Allah yolunda
savaşırlar. Kâfir olanlar da tâğut yolunda savaşırlar. (Ey mü'minler!) siz
şeytanın evliyâsı (velîleri, dost ve yandaşları, ordusu olan kâfirler) ile
savaşın. Şüphesiz şeytanın hilesi zayıftır." (4/Nisâ, 76)
"Kim Allah'ı bırakır da
şeytanı velî/dost edinirse, elbette apaçık bir ziyana düşmüş olur." (4/Nisâ,
119)
"Münâfıklara, kendileri için
acı bir azap olduğunu müjdele! Mü'minleri bırakıp da kâfirleri velî/dost,
taraftar edinenler, onların yanında izzet (güç, onur ve şeref) mi arıyorlar?
Bilsinler ki bütün izzet, yalnızca Allah'a aittir." (4/Nisâ, 138-139)
"Ey iman edenler! Mü'minleri
bırakıp kâfirleri velîler edinmeyin. Kendi aleyhinize Allah'tan apaçık olan
kesin bir delil vermek mi istersiniz?" (4/Nisâ, 144)
"...İyilik ve takvâ
(Allah'ın yasaklarından sakınma) üzerinde yardımlaşın; günah ve düşmanlık
üzerine yardımlaşmayın. Allah'tan korkun; çünkü Allah'ın cezası çetindir."
(5/Mâide, 2)
"Ey iman edenler! Yahûdileri
ve hıristiyanları velî/taraftar, dost edinmeyin, onlar birbirlerinin
velîleridir/taraftarıdır. Sizden kim onları veli edinirse o da onlardandır…."
(5/Maide, 51)
"Ey iman edenler! Sizden kim
dininden dönerse (bilsin ki) Allah, sevdiği ve kendisini seven, mü'minlere karşı
alçak gönüllü (şefkatli), kâfirlere karşı onurlu ve zorlu bir toplum
getirecektir. (Bunlar) Allah yolunda cihad ederler ve hiçbir kınayanın
kınamasından korkmazlar (hiç kimsenin kınamasına aldırmazlar). Bu, Allah'ın
dilediğine verdiği lütfudur. Allah'ın lütfu ve ilmi geniştir." (5/Mâide, 54)
"Sizin veliniz, ancak Allah,
(O'nun) Rasûlü, rukû' ediciler olarak namaz kılan ve zekâtı veren mü'minlerdir."
(5 Mâide, 55)
"Kim Allah'ı, Rasûlünü ve
iman edenleri velî/dost edinirse (bilsin ki) üstün gelecek olanlar şüphesiz
Allah'ın tarafını tutanlardır." (5/Mâide, 56)
"Ey iman edenler! Sizden
önce kendilerine kitap verilenlerden dininizi alay ve oyun (konusu) edinenleri
ve kâfirleri velî olarak tutmayın. Ve eğer inanıyorsanız, Allah'tan ittika edin
(korkup sakının)." (5/Mâide, 57)
"Onlardan (Ehl-i Kitaptan)
çoğunun, inkâr eden kâfirlerle dostluk ettiklerini görürsün. Nefislerinin onlar
için (âhiret hayatları için) önceden hazırladığı şey ne kötüdür. Durum şu ki,
Allah onlara gazab etmiştir ve onlar azap içinde devamlı kalıcıdırlar. Eğer
onlar Allah'a, Peygamber'e ve Ona indirilene iman etmiş olsalardı, onları
(müşrik, kâfir, hıristiyan, yahûdi ve münâfıkları) dost edinmezlerdi; fakat
onların çoğu fâsıktır/yoldan çıkmışlardır. " (5/Mâide, 80-81)
"De ki: ‘Gökleri ve yeri
yoktan var eden, yedirdiği halde yedirilmeyen Allah'tan başkasını mı velî/dost
edineyim? De ki: ‘Bana müslüman olanların ilki olmam emrolundu.' Ve ‘sakın
Allah'a şirk/ortak koşanlardan olma!' (denildi.)" (6/En'âm, 14)
"... Gerçekten şeytanlar,
velîlerine/dostlarına sizinle mücâdele etmeleri için telkinde bulunurlar. Eğer
onlara uyarsanız şüphesiz siz de Allah'a şirk koşan müşrik olursunuz."
(6/Enâm, 121)
"Şüphesiz Biz şeytanları,
iman etmeyenlerin velîleri/dostları kıldık." (7/A'râf, 27)
"Sensin
bizim Velîmiz! Bizi bağışla ve bize acı; Sen bağışlayanların en iyisisin."
(7/A'râf, 155)
"Şüphesiz ki benim
velîm/koruyucum, Kitabı indiren Allah'tır. Ve O, bütün sâlihlere/iyilere de
velîlik/koruyucu ve kollayıcılık eder." (7/A'râf, 196)
"Kâfirler, inkâr edenler
birbirlerinin dostlarıdır. Eğer siz aranızda dost olmazsanız yeryüzünde büyük
fesat/kargaşa, büyük bozgun ve fitne çıkar." (8/Enfâl, 73)
"Ey iman edenler! Eğer iman
yerine küfrü beğenip tercih etmişlerse babalarınızı ve kardeşlerinizi bile
velî/dost kabul etmeyin. Sizden kim onları dost edinirse, işte onlar zâlimlerin
kendileridir." (9/Tevbe, 23)
"De ki: ‘Eğer babalarınız,
oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım akrabanız, kazandığınız mallar,
kesada uğramasından korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız meskenler (evler,
konaklar, köşkler) size Allah'tan, Rasûlünden ve Allah yolunda cihad etmekten
daha sevgili ise, artık Allah emrini getirinceye kadar bekleyin. Allah fâsıklar
topluluğunu hidâyete erdirmez." (9/Tevbe, 24)
"Mümin erkekler ve mü'min
kadınlar, birbirlerinin velîsidirler. İyiliği (ma'rûfu) emrederler, kötülükten
(münkerden) alıkorlar, namazı kılarlar, zekâtı verirler, Allah'a ve Rasûlüne
itaat ederler. İşte Allah onlara rahmet edecektir. Allah daima Aziz'dir
(üstündür), Hakim'dir (hüküm ve hikmet sahibidir)." (9/Tevbe, 71)
"İyi bilin
ki, Allah'ın velîlerine/dostlarına (evliyâullah), korku yoktur, onlar mahzun da
olacak değillerdir. Onlar, iman edenler ve takvâ sahibi olanlar (Allah'tan
korkup sakınanlar)dır. Müjde, dünya hayatında ve âhirette onlarındır. Allah'ın
sözleri için değişiklik yoktur. Işte büyük kurtuluş budur."
(10/Yûnus, 62-64)
"Sakın zulmedenlere en ufak
bir meyil duymayın, aksi halde size ateş dokunur. Sizin Allah'tan başka
velîleriniz yoktur. Sonra (Allah tarafından da) size yardım edilmez."
(11/Hûd, 113)
"Dünyada ve âhirette benim
Velî'm (yardımcım ve işimi deruhde eden) Sen'sin. Beni
müslüman olarak öldür ve sâlihler arasına kat." (12/Yusuf, 101)
"... Onlar için O'ndan başka
bir Vâlî (yardımcı, dost veya hükmü geniş olan) yoktur." (13/Ra'd, 11)
"... Eğer sana gelen bu
ilimden sonra, onların hevâlarına/arzularına uyarsan, işte o zaman Allah
tarafından senin ne bir velîn/dostun, ne de bir koruyucun vardır!" (13/Ra'd,
37)
"Onlar seni, sana
vahyettiğimizden çevirip başka şeyi uydurmayı ve Bize atfetmeyi istediler ki, o
zaman seni öz dost edineceklerdi. Biz seni sağlamlaştırmamış olsaydık, sen belki
onlara biraz meyledecektin." (17/İsrâ, 73-74)
"... Onların (Göklerde ve
yerde olanların), O'ndan başka bir velîsi/yöneticisi yoktur. O, kendi
hükümranlığına kimseyi ortak etmez." (18/Kehf, 26)
"... Siz Beni bırakıp da
şeytanı ve soyunu evliyâ/dostlar mı ediniyorsunuz? Oysa onlar sizin
düşmanlarınızdır." (18/Kehf, 50)
"Kâfirler Beni bırakıp da
kullarımı evliyâ/dostlar edineceklerini mi sandılar? Biz cehennemi kâfirlere bir
konak olarak hazırladık." (18/Kehf, 102)
"...Allah'a sarılın, bilin
ki Allah sizin mevlânızdır (sahibinizdir). O ne güzel mevlâ (sahip) ve ne güzel
yardımcıdır!" (22/Hacc, 78; 66/Tahrim, 2)
"İşte o gün, gerçek
hükümranlık, çok merhametli olan Allah'ındır. Kâfirler için ise, o pek çetin bir
gündür. O gün, zâlim kimse ellerini ısırıp şöyle der: ‘Keşke o peygamberle
birlikte bir yol tutsaydım! Yazıklar olsun bana! Keşke falancayı dost
edinmeseydim! Çünkü zikir (Kur'an) bana gelmişken o, hakikaten beni ondan
saptırdı. Şeytan, insanı (uçuruma sürükleyip sonra) yapayalnız ve yardımcısız
bırakmakta." (25/Furkan, 26-29)
"Seni tenzih ederiz
(noksanlıklardan uzak tutarız), Sen bizim Velîmizsin" (34/Sebe', 41)
"Biz, dünya hayatında da,
âhirette de sizin dostlarınızız." (41/Fussılet, 31)
"İyilikle kötülük bir olmaz.
Sen (kötülüğü) en güzel bir tavırla önle. O zaman (görürsün ki) seninle arasında
düşmanlık bulunan kimse, sanki yakın bir dost oluverir. Bu (haslete) ancak
sabredenler kavuşturulur. Buna ancak (hayırdan) büyük pay sahibi olan kimse
kavuşturulur." (41/Fussılet, 34-35)
"...
Zâlimlerin hiçbir dostu ve yardımcısı yoktur. Yoksa onlar Allah'tan başka
velîler/dostlar mı edindiler? Halbuki, Velî/dost ancak Allah'tır."
(42/Şûrâ, 8-9)
"Allah'a saygı duyup
kötülükten sakınanlar (müttakîler) müstesnâ olmak üzere, (dünyada iken
kötülükte) dost olanlar, o gün birbirlerine düşman kesilirler." (43/Zuhruf,
67)
"...Zâlimler için hiç bir
velî/dost ve yardımcı yoktur." (42/Şûrâ, 8)
"...Onlar, Allah'a karşı
sana hiçbir fayda veremezler. Doğrusu zâlimler birbirlerinin dostlarıdır. Allah
da takvâ sahiplerinin dostudur." (45/Câsiye, 19)
"Allah, iman edenlerin
mevlâsı/yardımcısıdır. Kâfirlere gelince, onların mevlâsı (yardımcısı) yoktur."
(47/Muhammed, 11)
"Muhammed Allah'ın
rasûlü/elçisidir. Beraberinde bulunanlar da kâfirlere karşı çetin (şiddetli),
kendi aralarında ise merhametlidirler..."(48/Fetih, 29)
"Mü'minler ancak kardeştir"
(49/Hucurât, 10)
"Allah'a ve âhiret gününe
iman eden bir toplumun -babaları, oğulları, kardeşleri, yahut akrabaları da
olsa- Allah'a ve Rasûlüne düşman olanlarla dostluk ettiğini göremezsin. İşte
onların kalbine Allah, imanı yazmış ve katından bir ruh ile onları
desteklemiştir. Onları içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokacak, orada ebedî
kalacaklardır. Allah onlardan râzı olmuş, onlar da Allah'tan hoşnut olmuşlardır.
İşte onlar, hizbullahtır, Allah'ın tarafında olanlardır. İyi bilin ki, kurtuluşa
erecekler de sadece Allah'ın tarafında olanlardır." (58/Mücâdele, 22)
"Ey iman edenler! Benim de
düşmanım, sizin de düşmanınız olanları dost edinmeyin. Onlar size gelen
hakkı/gerçeği inkâr etmişken, onlara sevgi gösteriyorsunuz. Halbuki onlar
Rabbiniz olan Allah'a inandığınızdan dolayı, Peygamber'i ve sizi yurdunuzdan
çıkarıyorlar. Eğer siz Benim yolumda savaşmak ve rızâmı kazanmak için
çıkmışsanız, onlara nasıl sevgi gösterirsiniz? Oysa Ben sizin gizlediğinizi de
açığa vurduğunuzu da bilirim. Sizden kim bunu yaparsa, doğru yoldan sapmış olur.
Şayet onlar sizi ele geçirirlerse, size düşman kesilecekler, size ellerini ve
dillerini kötülükle uzatacaklardır. Zaten inkâr edip kâfir olmanızı
istemektedirler." (60/Mümtehine, 1-2)
"Olur ki Allah sizinle
düşmanlarınız arasında yakında bir dostluk meydana getirir. Allah, gücü (her
şeye) yetendir, çok bağışlayan, çok merhamet edendir." (60/Mümtehine, 7)
Kur'ân-ı Kerim'de Arapların
İslâm'dan önceki dönemde birbirinin düşmanı oldukları hatırlatılarak Allah'ın
onların gönüllerini uzlaştırdığı ve böylece İslâm dini sâyesinde dost ve kardeş
oldukları bildirilmiştir (3/Âl-i İmrân, 103). Kur'an'da sosyal barış ve uzlaşma,
"Mü'minler ancak kardeştir" (49/Hucurât, 10); "Mü'min erkekler ve
mü'min hanımlar birbirinin velîleri/dostlarıdır" (9/Tevbe, 71) gibi
ifadelerle hükümlere bağlandığı için müslümanlar arasında düşmanlığın zuhur
etmesine yol açacak tutum ve davranışların önlenmesi, kardeşlik ve dostluğun
pekişmesi için tedbirler getirilmiştir. Nitekim çeşitli maddî ve mânevî
hakların korunmasına yönelik ahlâkî, hukukî ve siyasî tedbirlerin öngörülmesi
yanında; toplumda düşmanlık duygularının kabarmasına yol açacak kötülükler de
yasaklanmıştır.
İslâm, kelime olarak, "barış"
anlamına gelen "silm" , "selâm" ve "selâmet"le aynı kökü paylaşır. Dolayısıyla
"İslâm"ın kelime olarak anlamlarından biri de "barış"tır. Tüm
insanlar, fitneyi terk edip Allah'ın dini olan İslâm'a teslim olsalar, her taraf
selâmete kavuşup tümüyle barış ve kardeşlik hüküm sürer.
"Şüphesiz Biz şeytanları,
iman etmeyenlerin dostları kıldık." (7/A'râf, 27) "Allah, düşmanlarınızı
sizden daha iyi bilir. Gerçek bir dost olarak Allah yeter, bir yardımcı olarak
da Allah kâfidir." (2/Bakara, 45)