Fecir | Konular | Kitaplar

Siyâsî Anlamda Velâyet-Kadın İlişkisi

Siyâsî Anlamda Velâyet




Siyâsî Anlamda
Velâyet-Kadın İlişkisi
 
İslâmî açıdan kadın, toplumun
bir ferdidir. Sorumluluk bazında kadın ve erkek arasında bir fark bulunmaz.
Mes'ûliyet açısından erkek hangi haklara sahipse, kadın da aynı haklara
sahiptir. Sosyal, eğitim ve öğretim haklarının icrâ edilmesinde hiçbir fark
yoktur. Kadın ailenin geçimi için meşrû olarak çalışabilmektedir. Yalnız bu
konuda yetki, birinci derecede erkeğe aittir. Kadın, meşrû olmak kaydıyla karar
verebilir.
Yüce Allah, Hz. Âdem babamız ve
Havvâ vâlidemizi yaratmış, ikisine de aynı sorumluluğu vermiştir (Bkz. 7/A'Râf,
23). Şeytanın kandırmasıyla sorumluluğu sadece Hz. Âdem'e yüklememiştir: "Ben
sizi o ağaçtan men etmedim mi?" (7/A'râf, 22) ifadesiyle bu durum
açıklanmıştır. Hz. Âdem ve Havvâ'nın; "... Biz kendimize zulmettik..."
(7/A'râf, 23) şeklindeki itiraflarıyla, kadın ve erkeğin suç konusunda farklı
olmadığı anlaşılmaktadır.
Kur'ân-ı Kerim'de kadın ve
erkek arasında sorumluluk ve görev bazında bir ayrım bulunmazken, kamu görevine
katılıp katılmama hususunda değişik görüşler bulunur. Söz konusu iddiaların
âyetlerden ziyâde, Hz. Peygamber'in hadisi ve örflere dayandığı anlaşılmaktadır.
Buna göre, "kadınlardan idareci olur mu?"  sorusuna verilecek cevap konumuzun
aydınlanması açısından önem taşır. Kur'an'da, kadının böyle bir görev almasına
mâni olan bir âyete rastlanmaz. Yüce Allah, idareci olacak kişide ehliyet,
adâlet ve yapacağı işlerde Allah ve Peygamberini hakem tayin etme şartlarını
arar (Bkz. 5/Mâide, 58-59). Yoksa, bu işleri yapacak kişinin erkek veya kadın
olmasında bir sınırlamaya gitmez. Diğer taraftan, Kur'ân-ı Kerim'de Hz.
Süleyman'ın muhâtap olduğu Sebe' melîkesi Belkıs kıssası anlatılır. Adı geçen
kraliçenin, yaptığı işlerde istişâre etmesi, zulümden uzak ve kararlı tutumu
açıklanır. Hz. Süleyman'la tanıştıktan sonra, "Rabbim ben kendime
zulmetmişim. Süleyman'la birlikte âlemlerin rabbi olan Allah'a teslim
oluyorum..." (27/Neml, 22-24) sözleri, onun makam ve saltanatının iman
etmesine engel olmadığını hatırlatır.
Kadın hükümdarla ilgili başka
bir örnek, Hz. Peygamber'in sünnetinde bulunur. Hz. Peygamber, İslâmî tebliğ
çerçevesinde, İran kralına bir mektup gönderir. Fakat kral mektubu parçalar. Hz.
Peygamber de buna bedduâ eder. Neticede kral ölür. Yerine kızı görevi devralır.
Bunun üzerine Hz. Peygamberimiz şöyle buyurur: "İşlerini bir kadının
irâdesine bırakan kavim felâh bulmayacaktır." (Buhârî, meğâzî 64/82) Dikkat
edilirse bu kadın, inançsız bir kadındır. Babası hangi inanç üzerinde ise kızı
da aynıdır. İslâm âlimleri arasında 2/Bakara, 228 ve 4/Nisâ, 34 âyetleri ve
zikredilen hadis-i şerif delil gösterilerek kadının idareci olamayacağı
belirtilmektedir (Bkz. Hayreddin Karaman, Kadının Şâhitliği, Örtünmesi ve Kamu
Görevi, İ. A. Der. C. 5, sayı 4, s. 284-291, Ank, 1991; Said Şimşek, Günümüz
Tefsir Problemleri, s. 356-361).                       
Yukarıda işaret edilen âyetlere
ve hadis-i şerife baktığımızda kadının idareci olamayacağı ifade edilmez. Kur'ân-ı
Kerim iyi tetkik edildiğinde, gerekli bilgi, beceri ve şartları taşıyan kadından
yönetici/idareci olabileceği anlaşılmaktadır. Ayrıca Tevbe sûresi 71. âyet ve Hz.
Âişe vâlidemizin başkanlığını yaptığı Cemel vakası, olayın diğer boyutunu
oluşturur. Nakillere mûtedil yaklaşıldığında, İslâmî açıdan gerekli kriterleri
taşıyan her insandan idareci olabileceği anlaşılmaktadır. Yeter ki âdil, ehil ve
insanlara yaratılıştan verilen haklara saygılı olsun. Söz konusu temel hak ve
hukuklar verilip, Allah'ın istediği iyilik, adâlet ve velâyet/dostluk
oluşturuluyorsa, bu işleri yapanın cinsiyeti önemli değildir. Bu işleri yapanlar
erkek de kadın da olabilir (Geniş bilgi için, H. Karaman ve Sait Şimşek, a.g.e.
ve sayfalar). Tarih boyunca birçok idareci gelip geçmiştir. İçlerinde dostluğu
önemseyenler olduğu gibi, zâlim olanlar da olmuştur. Kur'ân-ı Kerim, iman eden
insanları ateşte yakan idarecilerin durumunu bildirir (85/Bürûc, 4). İnsanlar
arasında huzurun temini, dostluğun pekişmesiyle mümkündür. İşte İslâm, insanlara
yaklaşarak, sulhun ve dostluğun kurulmasını istemektedir. Yüce Allah, iyi
ilişkilerin gerçekleşmesi için müslümanlara Allah ve Rasûlünün verdiği hükme
râzı olmalarını (33/Ahzâb, 36) ve insanlara şefkatle yaklaşmalarını
istemektedir. Yoksa, kadının idareci olmasını engelleyen bir hüküm
bulunmamaktadır. (11)