Fecir | Konular | Kitaplar

Sadaka Sadâkattir

Sadaka Sadâkattir



Sadaka Sadâkattir

 

Eskilerin eskimez bir sözü vardır: "Kamus
namustur." Gerçekten de öyledir. Zira, düşüncenin ve anlamın taşıyıcısı
kelimelerdir. İnsanlar, kelimeler ile düşünür ve anlaşırlar. O yüzden,
kelimelere, yani kamusa/sözlüğe dair bir yozlaşma, ister-istemez, doğru
düşünüşün ve doğru anlayışın da mahvını getirmektedir.

Kelâm-ı Ezelî'nin ve bize onu bildiren Hz.
Peygamber'in bazı kelimeler üzerindeki ısrarı da, bu hikmetten olsa gerektir.
Meselâ, kök itibarıyla "kat kat artma" anlamını taşıyan "ribâ"yı, yani "fâiz"i
ele alalım. "Ribâ", yani "kat kat artma" kelimesini özellikle fâiz için ilk kez
kullananlar fâizi benimseyen ve beğenen insanlar olmalı ki, fâiz adını
verdiğimiz işlem için ona bu kelimeyi lâyık görmüşler. Oysa Kur'an, bir
âyetinde, bu kullanımın ardındaki yanlış düşünnüşe karşı ince bir uyarıda
bulunur. Hayır; ribâ, yani fâiz, kelimenin kök anlamının îmâ/işâret ettiği
şekilde, kat kat artmaz! Bilâkis, "Allah ribâyı mahveder." (2/Bakara,
276). Buna karşılık, âyetin hemen sonraki cümlesine bakarsak, "ribâyı mahveden"
Allah, "sadakayı da ribâlandırır", yani kat kat arttırır. Yani "ribâ" adı
verilen şey hakikat-ı halde mahvolan ve mahva götüren bir şeydir; Eksilme
zannedilen sadaka ise, ribâlanan bir şey... Bu şekilde, Yüce Allah, alınan
ribânın hesabını soracağı gibi, verilen sadakaların kat kat fazlasını verdiğini,
vermekte olduğunu ve vereceğini bildirmektedir.

İşin aslına aykırı anlamlar çağrıştıran bir
kelime olarak "ribâ"ya karşı bizi bu şekilde uyaran Kur'an'da, işin aslına uygun
anlamlar yüklü birçok kelime için bir te'yid zemini sunan âyetler de vardır.
Meselâ "sadaka" kelimesi, bilinen anlamıyla, Kur'an nâzil olmadan önce de
kullanılan bir kelime olsa gerektir. Kur'an, bu kelimeyi, bir dizi âyetinde açık
biçimde kullanır. Sadaka, bildiğimiz üzere, bir insanın muhtaç halde gördüğü
başka insanlara kendi malından verdiği şeyin adıdır; ama, kök/lügat anlamı
itibarıyla, "sadaka"nın "vermek"le hiçbir alâkası yoktur. Sadaka, kök anlamı
itibarıyla, "sadâkat"le, "sıdk"la, "tasdîk"le akrabâdır. Bu kelimeyi bildiğimiz
"sadaka" ile bildiğimiz "sadâkat" ve "tasd"ik" arasındaki anlam akrabâlığına
dikkatimizi çekmektedir. Sadaka, sadâkatle aynı kökten gelmektedir; ve işin
aslına bakılırsa, sadaka gerçekten sadâkattir. Zira, sadaka, "Mülk O'nundur"
sözünü gerçekten bilerek ve inanarak mı söylediğimizin, mülkün Mâlikinin
gerçekten Allah olduğunu tasdik edip etmediğimizin bir sınanması hükmündedir.
Kendisinde olanı gerçekten O'ndan bilen biri, bunu verdiği "sadaka" ile te'yid
ve tasdik etmektedir. Çünkü, ancak verenin O olduğunu bilen biri, gönül
rahatlığıyla ve karşılığında maddî-mânevî hiçbir menfaat beklemeksizin
başkalarına verebilmektedir.

Açıkçası, her sadaka verişimizde, sadâkatimizi
te'yid ederiz esâsında. Her sadaka, bir sadâkat te'yîdidir. Zira, sadaka, "mülk
O'nundur" hakikatine sadâkatin meyvesidir. Mâdem öyle, muhtaçların giderek
arttığı zor bir zamanda sadâkatimizi gösterelim. Mâdem öyle, gereğince ve
yeterince veremiyorsak, kendimizi "mülk O'nundur" hakikati noktasında tekrar bir
tâlimden geçirelim. (10)