Fecir | Konular | Kitaplar

Câhiliyyenin Zulüm Anlayışı

Câhiliyyenin Zulüm Anlayışı

Câhiliyyenin Zulüm Anlayışı

Câhiliyyenin adâlet ve zulüm anlayışı, birçok
çarpıklıklarla ve çifte standartlı nifakla hastalıklı bir anlayıştır. Zulmü
sadece fizikî bir yaptırım olarak ve hiç sebep yokken yapılan bir haksızlık
olarak değerlendiren câhiliyye, özellikle müslüman müstaz'aflara inanç ve
psikolojik zulümleri zulüm olarak kabul bile etmez. Câhiliyye zihniyetine sahip
olanlar, kendi içinde bulundukları zulmün farkında bile değillerdir. Kendi
kurtuluşları için çabalayan dâvetçilere ise kendi haklarına saldırıyor ithamında
bulundukları çokça görülür. Allah'a şirk koşmanın büyük bir zulüm olduğunu hiçmi
hiç düşünüp kavramazlar. Müslüman olduğunu iddia eden câhiliyye mensupları,
müşrikce inanç ve yaşayışı, küfür ahlâkını (ahlâksızlığını) bir hak olarak
görür, müslümanların bunlara tavır almasını ise zulüm olarak değerlendirir.

Câhiliyyenin zulüm hakkındaki anlayışını
Kur'an'dan bir örnekle sergileyelim: Kur'an'a göre put kırmak değil; puta tapmak
zulümdür, hem de en büyük zulüm. Müslüman da zulme tepki gösteren kişidir.
Zâlimin zulmüne engel olmak, kahramanca bir iş kabul edilmesi gerektiği halde,
Hz. İbrahim'in putları kırmasının, putperest câhiliyye mensuplarınca bir zulüm
olarak nitelendiğini Kur'an bize haber verir. "Bunu tanrılarımıza kim yaptı?
Kim cür'et etti ilâhlarımıza bunu yapmaya! Muhakkak o, zâlimlerden biridir'
dediler." (21/Enbiyâ, 59) Görülüyor ki, zulmü ortadan kaldırmaya çalışmak,
putperestlerin bakış açısından büyük bir zulüm olarak değerlendirilmektedir.

İzutsu bu konuda şunları söyler: Zulüm, esasen
kişinin meseleye bakış için seçtiği mihenge/ölçüye göre izâfî/görecelidir.
Kâfirlere göre putların tahribi bir zulüm eylemi teşkil etmektedir. Zira,
müşrikler açısından bakıldığı zaman, bunun yapılması için hiçmi hiç neden yok
iken, mü'minler açısından aynı hareketi haklı gösterecek birçok sebep bulmak
mümkündür. Benzer biçimde, müslümanların, sadece "Rabbımız Allah'tır" dedikleri
için kâfirler tarafından evlerinden çıkarılmaları onlar için, hiçbir haklı
sebebe dayanmayan inkârı imkânsız bir zulüm fiilidir. Ancak, kâfirlerin bakış
açısından, İslâm'ın tek Allah inancı, kendilerinin mü'minlere karşı bu şekilde
davranmaları için yeterli sebebi rahatlıkla sağlamaktadır. (3) "Kendileriyle
savaşılanlara (mü'minlere), zulme uğradıkları için (savaş konusunda) izin
verildi. Şüphe yok ki Allah, onlara yardıma mutlak surette kadirdir. Onlar ki,
sırf ‘Rabbimiz Allah'tır' dedikleri için haksız yere yurtlarından çıkarılmış
kimselerdir." (22/Hacc, 39-40)

Firavun'un İsrâil oğullarını köleleştirmesi,
erkek çocuklarını öldürüp kız çocuklarını sağ bırakmaya varan zulümleri (Bkz.
2/Bakara, 49-51), Firavun ve ona bağlı olanlarca normal bir durum olarak kabul
edilirken; bu apaçık zulme karşı çıkan Hz. Mûsa, fitne ve fesad çıkaran bir
nankör olarak nitelenir (26/Şuarâ, 18-19). Meselenin hakikatini ve içyüzünü Hz.
Mûsa Firavun'un suratına şöyle çarpar: "O başıma kaktığın nimet, İsrâil
oğullarını köle yapman (yüzünden)dir." (40/Mü'min, 26; 26/Şuarâ, 22)

Kur'an, şirkin ve dolayısıyla zulmün
sebeplerinden birinin, ataların yolunu körü körüne sürdürme ve taklit olduğunu
belirtir. Geleneği sürdürme alışkanlıkları, câhiliyye tarafından bir hak ve
haklılık olarak benimsenir. O yüzden câhiliyye düşüncesinde, zulüm normal bir
vaka, câhiliyye yönetiminde de doğal bir icraat olarak kabul edilir. Zulme
adâlet, adâlete de zulüm dendiği, kavramların ters yüz edildiği de sıkça
görülür. Câhiliyye anlayışında câhiliyyet hamiyyeti/taassubu söz konusudur
(48/Fetih, 26). İster haklı ister haksız olsun, yakın akrabasını, hatta kendi
sülâlesini, hemşehrisini, vatandaşını kayırma duygusu vardır. Dolayısıyla "kendi
yakınları, hata etmez, zulm etmez, her zaman haklıdır; ona karşı olanlar da her
durumda zulüm içindedir" anlayışı câhiliyyenin bu konudaki yaklaşımlarından
biridir.