Fecir | Konular | Kitaplar

Cennet İnancı

Cennet İnancı

Cennet
İnancı:

‘Cennet'
kavramı, bol ağaçlı, yeşili çok, güzel binaları olan, insanı hayran bırakan,
bakıldığı zaman huzur veren manzaralara sahip bahçeleri çağrıştırmakla birlikte,
en güzel hayatın yaşanacağı, güzellikler ve huzurun, her türlü iyi halin
görüleceği mutluluk ülkesini akla getirir.
Bu anlamda
cennet inancı bütün dinlerde vardır. İster hakk olsun, ister batıl olsun bütün
inanç sistemleri bağlılarına böyle bir cenneti sunarlar. Bu bir anlamda iyi
davranışların karşılığının verileceği inancı ve yeryüzünde bir türlü ele
geçmeyen ideal hayatı arama gayretidir.
Şüphesiz ki
dünyada hiç kimse veya hiç bir kurum insanın yaptığı iyiliklere veya ibadet
maksadıyla yaptığı hareketlere tam bir karşılık veremez. Bir dine inanan
kimseler ibadetleri ya da iyilikleri, günün birinde karşılığını almak ümidiyle,
en güzel mükâfat olan ‘cennet' arzusuyla yaparlar. İnandığı ve önünde ibadet
ettiği ilâhının, ya da ilâhların bunu kendisine vereceğine inanır.
Kimi insanlar
da bu ‘cennet'in kendilerine dünya hayatında verileceğini düşünerek, onu henüz
hayatta iken aramaya, ya da kurmaya çalışırlar.
Bütün dinlerde
‘cennet' ümidi inancının olması, ‘cennet' olayının ilâhí kaynaklı olduğunu
gösterir. İnanmak, ibadet etmek, bir ilâhın önünde boyun eğmek insanın
fıtratında (yaratılışında) olan bir ihtiyaçtır. Bu özellik tıpkı diğer insaní
fonksiyonlar gibi bir özellik arzeder. İnsan, her şart ve durumda bir şeye
inanır, inandığı şeyleri hayat olarak yaşamaya çalışır.
‘Cennet' arzusu
da böyle bir fıtrí özelliktir. İnsan, arzu ettiği halde elde edemediği en mutlu
hayatı bir cennette yaşayacağını ümit eder. O hayatı elde etmek için çaba harcar.
Bu cennet
ideaalinin hayali bir şey olduğunu söylemiyorum. Öyle ya bir takım kimseler, ya
şartlar uygun olmadığı için, ya baskı ve zulüm altında oldukları için, ya da
güçleri yetmediği için dünya cennetini bulamazlar, bu yüzden de hayali bir
cenneti özlerler. Bir ütopya halinde günün birinde böyle bir hayata
kavuşacaklarını beklerler, diye düşünülebilir.
Cennet inancı
böyle bir inanç değildir. Yani bir hayal ya da ütopya denilemez. Bütün dinlerde
de bu inancın ve beklentinin olması, ilk insandan beri gelen hakk dinlerin ve
yüce elçilerin insanlara bu gerçeği haber vermeleridir. Bütün nebiler insanlara
Allah'ın güzel kulları için hazırladığı mükâfat yurdu Cennet'i müjdelemişlerdir.
Tarihí akış içerisinde hakk dinlerin bir çok inanç ve ibadet esasları bozulsa
bile, bazı inançlar gibi cennet inancı da bütün dinlerde varlığını sürdürmüştür.
İşte bu inanç
ve kanaat ‘cennet' olgusunun insan hakkında yaratılıştan kaynaklandığını
gösterir.[1]


[1]
Hüseyin K. Ece, İslam'ın Temel Kavramları, Beyan Yayınları: 106-107.