Fecir | Konular | Kitaplar

Firavun Kıyamet Gününde Kavminin Önderliğine Geçer

Firavun Kıyamet Gününde Kavminin Önderliğine Geçer

Firavun
Kıyamet Gününde Kavminin Önderliğine Geçer

Firavun hem dünya nimetlerinden mahrum
olmuş, elindeki bütün zenginlik geride kalmış, hem de sonsuz hayatında ebedi
azaba mahkum olmuştur. Büyüklenmesine vesile olan bahçeler, pınarlar, güzel
evler, ekinler, kısacası bütün dünya malı da elinden gitmiştir. Görüldüğü gibi,
kişi istediği kadar zengin olsun, malı, mülkü ve gücü olsun Allah için bunları o
kişinin elinden almak çok kolaydır.

Böylesine azgın ve kibirli biri için
ahiret azabı da çok zorlu olur. Ayrıca böyle insanlara uyan ve gerçek Rablerini
unutan kişilerin durumları da karşılıksız kalmaz. Firavun ve onun ahlakını
taşıyan insanların peşine takılıp onları örnek alanlar hesap günü işledikleri bu
günahların cezasını çekmek için önderleriyle birlikte haşredileceklerdir.
Nitekim ayetlerde Firavun'un ve ona uyanların kıyamet günü karşılaşacakları
durum şöyle bildirilir:

Firavun ve onun önde gelen çevresi...
Onlar Firavun'un emrine uymuşlardı. Oysa Firavun'un emri doğruya-götürücü (irşad
edici) değildi. O, kıyamet günü kavminin önderliğine geçer, böylece onları ateşe
götürmüş olur. Sonunda vardıkları yer, ne kötü bir yerdir. Onlar, burada da
kıyamet gününde de lanete tabi tutuldular. (Bu) verilen bağış, ne kötü bir
bağıştır. (Hud Suresi, 97-99)

Daha önce de belirtildiği gibi bu
anlatılanları sadece Firavun denen kişinin şahsında düşünmek yanlış olur.
Enaniyetli her insanın böyle bir sondan korkması ve sakınması gerekir. Bu tip
bir karakter ve çaba içinde olanlar, Firavun'un sonunu düşünüp kendi sonlarının
onunkine benzemesinden şiddetle kaçınmalıdırlar.

Ancak bir noktanın üzerinde önemle
durulması gerekir: Sadece "Firavun enaniyeti" değil, enaniyetin her çeşidi
şiddetli bir beladır. Çünkü büyüklenmek aklı kapattığı için kişinin kibiri
kendisi fark etmeden şiddetlenebilir. Pek çok ayette de tarif edildiği gibi bu,
herşeyden önce Allah'ın tasvip etmediği bir tavırdır. Bu nedenle özellikle
müminler, hiçbir konuda nefislerinin büyüklenmesine, böbürlenmesine, üstünlük
iddiasında bulunmasına izin vermemelidir. Unutmamak gerekir ki nefse verilen en
ufak bir fırsat çok büyük bir felaketle sonuçlanabilir. Kişi farkına varmadan
yalnızca kendi fikirlerinin doğru olduğu, kendi tavırlarının üstün olduğu gibi
bir kuruntuya kapılabilir. Nitekim gururu, en şiddetli bir biçimde içinde
büyüten Firavun da aynı tür bir kuruntu ve aldanış içindeydi:

... Firavun dedi ki: Ben, size
yalnızca gördüğümü (kendi görüşümü) gösteriyorum ve ben sizi doğru yoldan da
başkasına yöneltmiyorum. (Mümin Suresi, 29)

Firavun'un kendi fikirlerine ve aklına
nasıl güvendiği yukarıdaki ayette görülmektedir. Kendisi sapkın bir insan olduğu
halde kitleleri yönlendirmek, onları peşinden sürüklemek ve saptırmak istemiştir.
Görüşünden o kadar emindir ki yanlış yolda olduğuna ihtimal dahi vermemiştir.

Bu, enaniyetli insanların genel
vasfıdır. Kibirli kişiler, kendilerine aşırı derecede güvenirler ve
kendilerinden daha iyi bilen biri olduğunu kabul etmek istemezler. Hele
kendilerinden üstün, Allah tarafından seçilmiş insanların varlığına hiç tahammül
edemezler. İşte aklından böylesine emin olarak enaniyet yapan kişilerin,
Firavun'un Kuran'da anlatılan durumunu bir ibret vesilesi olarak düşünmeleri
şarttır. Onun ne kadar büyük bir akılsızlık içinde olduğunu görüp, vakit varken
ona benzemekten vazgeçip tevbe ederek Allah'a karşı boyun eğici olmaları gerekir.

[1]



[1] Harun
Yahya, Şeytanın Enaniyeti, Vural Yayınları: