Fecir | Konular | Kitaplar

Şeytanın Yaratılış ve İnsanlara Musallat Olmasının Hikmeti

Şeytanın Yaratılış ve İnsanlara Musallat Olmasının Hikmeti

Şeytanın Yaratılış
ve İnsanlara Musallat Olmasının Hikmeti:

Alimler, şeytanın yaratılmasında bir takım
hikmetlerin bulunduğunu söylemişlerdir.

1)
Allah'ın kudretinin kullar için zıtlar üzerinde de anlaşılması. Allah, eşyayı
zıdlarıyla birlikte yaratmıştır ki, biri diğerinden ayırdedilebilsin ve
aralarındaki fark insanlar tarafından anlaşılabilsin. Şeytan da yaratıkların en
temiz ve en şereflilerinden biri olan, hak ve hayrı tavsiye eden meleklerin
varlığına mukabil yaratılmıştır.

Allah Teala yaratıkların en kötüsü olan bu pis
varlığı, hayrın sebebi, pak ve temiz olan Cibril ile karşılaştırdı ki; kudreti
bilinsin. Gündüze karşı geceyi, hastalığa karşı şifasını yarattığı gibi.

İşte bu da Allah Teala'nın kemalinin ve
kudretinin en bariz delilidir.

2)
Şeytanın yaratılmasındaki bir başka hikmet de, Allah'ın üstünlük ifade eden,
Kahhâr, Müntekîm, Adl, Dâl, Şeddü'l-ikâb, Serîu'l-hisâb, Hâfid, Rafi', Muizz,
Müzill gibi isimlerinin tecelli edecekleri bir varlığın gerekli olmasıdır. Zira
bu isimler taalluk edecekleri bir varlığı gerektiren kemâl sıfatlarıdır. Şayet
ins ve cin melek tabiatında olsaydı, bu isimlerin eseri ve neticesi ortaya
çıkamazdı.

3)
Eğer şeytan yaratılmamış olsaydı, Allah'ın hıfz, hilm, afv, mağrifet, rahmet,
günahları örtme ve bağışlama gibi hususları ihtiva eden kemal sıfatlarının ve
isimlerinin tecelli etmesi mümkün olmazdı. Peygamberimiz bunu veciz bir şekilde
şöyle dile getirmektedir:

"Eğer sizler günah işlemeseydiniz, Allah
muhakkak ki sizleri giderirdi de, fertleri günah isleyip, mağfiret dileyecek ve
Allah'ın kendilerine mağfiret edeceği bir kavim getirirdi."[1]

4)
Şeytan yaratılmamış olsaydı, Allah'a ibâdet ve itâattan söz etmek mümkün
olmazdı. Zira belli fıillerin ibadet, tâat, hayır ve hasen oluşu ancak
zıdlarının varlığı ile bilinebilir ki, insanlara şer ve çirkin fiillerde yol
gösteren şeytandır.[2]

Cihad ibadeti Allah'a olan ibadetlerin
en sevimlilerindendir. Eğer bütün insanlar mü'min olsaydılar, o takdirde bu
ibadet ve onunla ilgili olan, Allah'a yaklaşmak ve O'nun için düşman kazanmak,
O'nun için sevmek, O'nun için nefret etmek, O'nun düşmanıyla savaşda canı
harcamak, emri bilma'ruf, nehyi anilmünker, sabır, tevbe, istiğfar vb.
ibadetlerin hiçbir anlamı kalmaz ve bir hikmeti bulunmazdı.

5)
Hikmet ve haberle ilgili isimlerinin etkilerinin gözükmesini sağlamak. Zira
Allah pek hikmet sahibi ve ziyade haberdar olandır. O her şeyi yerli yerine
münasip mekanlara yerleştirir. Hiçbir şeyi ilminin, kemalinin, hikmetinin
gerektirdiği yerin dışına koymaz, yerleştirmez.[3]

Şüphe yok ki, süflî duygu ve arzular,
insanın fiziksel varlığı için şarttır. Fakat bunlar çığırından çıkıp kontrol
edilmez bir hale gelirse, insanın iyi ve yüce bir hayata doğru yönelmesine
ve yükselmesine engel olur. İslam, bu duygu ve arzuları görmezlikten gelmez;
ama bunlara istikamet ve sınır çizer. İnsanın bu cins duygu ve arzularını
kontrol etmesi, yöneleceği yeri helal olanlara göre belirlemesi ve haddi
aşmaması gerekir. Eğer bunu yapmakta başarıya ulaşırsa, ne bu fizikî arzular, ne
de onu tahrik eden şeytan insana zarar verebilir. Tam aksine, bu beşerî duygu ve
arzular, manevî cephesinin emrine girer ve onun yükselmesine hizmet eder. İnsan
için bir sınanma alanı olan bu dünyada insanı iyiliğe sevketmek için melek,
vicdan, fıtratın varlığı nasıl lüzumlu ise; fizikî varlığı için de onun süflî
arzularını kamçılayan kuvvetler, kontrol altına alınmak şartı ile zararsız;
hatta faydalı olabilir.

Aslında şeytan, önce insana itaati
kabul etmez. Babamız Adem'e vesvese verdiği gibi, hepimizi yoldan çıkarmaya
çalışır. Onun niyeti, insanoğlunu parlak sözlerle ve yalanla süflî arzularını
uyandırarak, onu yanlış yola sevketmektir. İnsan, ruhî gelişmesinin ilk
aşamasında, şeytanın içinde uyandırdığı süflî ve kötü arzuları susturmak için
onunla savaşmak zorundadır. Fakat insan, bu mücadelede azimli olursa, ilahî
vahiy sayesinde sonunda şeytanı yenecektir. İnsan, bu safhayı atlatıp galip
çıkar, ihlas sahibi samimi mü'min olursa, artık yükselir. Şeytan, vesvese
vermeye çalışsa da kâmil imana sahip ihlaslı insanlara güç yetiremez. Artık,
şeytanla imtihan edildiği ve onu sürekli yendiği için, şeytan böyle bir insanın
–istemese de- takvasını, derecesini artırmış olur. Bu düşman sayesinde insan,
meleklerden de üstün seviyeye çıkar. Şeytan ve onun içimizdeki vesvesesi
olmamış olsaydı, insanın bu yücelmesi de mümkün olmayacaktı.

"Benden size bir hidayet rehberi
geldiğinde kim ona uyar, yolundan giderse, onlar için artık korku yoktur, onlar
mahzun da olmayacaktır."
(Bakara: 2/38)

Allah'ın sevgi ve rahmetinden uzak
kalan iblis (şeytan) kıyamete kadar düşmanı olduğu Adem'i, yani insanı
kandırmaya ve saptırmaya devam edecektir.

İnsana yakışan, düşmanına karşı uyanık
olmasıdır. Allah'ım! Senin dostlarını ve bizim gerçek dostlarımızı bize sevdir.
Düşmanlarımızın peşinden gitmeyecek kararlılık, ihlâs ve basiret ver!

[4]




[1]
Müslim, Tevbe: 2; Tirmiz, Cennet: 2; Daavât: 98; Ahmed b. Hanbel, Müsned:
I/289, 2/309.

[2]
Seyyid Sâbık, a.g.e. s. 155-156; A. Saim Kılavuz, Anahatlarıyla İslâm Akâidi
ve Kelâm'a Giriş, İstanbul 1987, s. 196; Ahmet Güç, Şamil İslam
Ansiklopedisi: 6/41-42; Ahmed Muhammed Davud, Akidetu't-Tevhid, Ravza
Yayınları: 71-72.


[3]
Ahmed Muhammed Davud, Akidetu't-Tevhid, Ravza Yayınları: 72.


[4]
Ahmet Kalkan, İslam Akaidi: 202-203;
Ahmet Kalkan, Kur'an Kavram Tefsiri.