Fecir | Konular | Kitaplar

Yaratılışı ve Hz. Âdem'e Secde Emrinden Önceki Durumu

Yaratılışı ve Hz




Yaratılışı ve Hz.
Âdem'e Secde Emrinden Önceki Durumu:



 

Şeytan asıl itibariyle cinlerdendir, onlar gibi
ateşten yaratılmıştır. Allah Teala'ya uzun müddet isyan etmeden ibadette
bulunduğu için, melekler seviyesine yükselmiş, Adem'e kıble emrine itiraz etmiş,
kendisinin ateşten, Adem'in topraktan yaratıldığını, bu sebeple de Adem'den
hayırlı olduğunu bildirmiştir. Emre itiraz etmesi, Allah'ın emrini hikmetsiz ve
manasız bulması, kendisinin Allah Teala'dan daha iyi hükme vardığınıiddia etmesi
durumu, onu ebediyyen ilahi rahmetten çıkmağa sevketmiştir. Şeytan rahmet-i
ilahiyeden kovulması sonucunda Allah Teala'dan, insanların tekrar
diriltilecekleri güne kadar ölmemek üzere mühlet istemiş, bu isteği kabul
edilince de, insanları azdırmak için türlü çarelere başvuracağını ve sonunda da
onların çoğunu şükreden kullar olarak bulamayacağını bildirmiştir.
Şeytanın insanlığa ilk darbesi, Hazreti Adem ile zevcesi
Hafsa'yı, yenilmesi yasak edilen ağaçtan yedirmek suretiyle cennetten
çıkarılmalarına sebep olmasıdır. Cennetin her türlü nimetinden faydalanmak,
fakat sadece bir tek ağaca yaklaşmamak emri şeytanın kandırmasıyla çiğnenmiştir.
Şeytanın Hazreti Adem ile Havva'ya söylediği şu sözler, Kur'an-ı Kerim'de
anlatılır:

"Rabbiniz size bu ağacı başka bir şey için
değil, ancak iki melek olacağınız, yahut ebedi kalıcılardan bulunacağınız için
yasak etti." (A'raf: 7/20)  



Şeytan daha sonra sözlerinde samimi olduğu ve
her ikisinin de hayrını dilediği hususunu kuvvetlendirmek için Allah adına yemin
etmiştir. Bunun üzerine her ikisi de o ağaçtan tadar tatmaz derhal üzerlerinde
cennet libasları gitmiş ve Hak Teala; emrini tutmadıklarını o zaman ihtar ederek
cennetten inmelerini ve bir zamana kadar orada kalmalarını takdir buyurmuştur.[1]

Evrende Adem (a.s) den önce yaratılmış melek ve
cin adında iki varlık mevcuttu.[2]
Şeytan, cin denen varlık grubuna mensup idi.[3]
Hz. Âdem'e secde emrine kadar hissiyatına dokunan bir teklif yapılmamış ve
imtihan olunmamıştı. Onun bu ana kadar, Allah'ın emirlerine göre mi, yoksa öz
nefsinin isteklerine göre mi hareket ettiği bilinmiyordu. Âdem'e secde emri onun
hissiyâtına ters düştü. Emri yerine getirmekten kaçındı. Gerekçe, kendisinin
ateşten, Adem'in ise topraktan yaratılmış olmasıydı. Böylece o, itiraf ve özür
dileme yerine itirazı ve hayatı tercih etti. Ona göre ateşten yaratılmış olmak
bir üstünlük sebebiydi.[4]
Böylece o, ateşin topraktan üstünlüğü gibi iki madde arasında, aslında olmayan
bir farklılık görmüştü. Her iki maddenin yaratıcısının da Allah olduğunu itiraf
etmesine rağmen Âdem'in yeryüzünde Allah'ın halifesi olması, Allah'tan bir ruh
taşıması gibi[5]
asıl üstünlüklerini bilmezden gelmişti. Adem'de toprak, kendisinde ateşten başka
bir mâhiyet görmemiş; ölüden diri, diriden ölü yaratan ve bütün meziyetleri
bahseden Allah'ı maddeye mahkum sanmıştı.[6]



Bu anlayış Şeytan'a, Allah'ın huzurundan
kovulma, rahmetinden ümit kesme ve kıyamete kadar O'nun lânetini haketme dışında
hiç bir şey kazandırmadı. Çünkü o dar görüşlüydü, maddenin ötesini görememişti.
Maddeyi tek ve gerçek ölçü sanmakla şeytanca bir yanılgıya düşmüştü. His ve
duygularıyla hareketi sonucu kendi nefsinden kaynaklanan yanılgısını Allah'ın
emrine tercih etmekle insanın üstünlüğü gerçeğini kabul etmemişti. Çünkü bu
secde emri yalnız Âdem'in şahsına değil, zürriyeti de dahil, insan nev'ine
verilen bir şeref ve imtiyazdı.[7]



Bu aynı zamanda insanın üstünlüğüne yapılan
ikinci itirazdı. Birinci itiraz
da meleklerden gelmişti.[8]
Şeytan'ın bu itirazı, büyüklük taslamaya ve neticede kendisini inkâra götüren
bir isyana dönüştü. Çünkü o, neticede sahibini alçaltacak olan bir büyüklük
anlayışına sahipti. Nihayet Allah'tan şu hitap geldi:

"İn oradan! Orada büyüklenmek sana
düşmez, defol!... Sen alçağın birisin!
Defol oradan. Sen artık kovulmuş birisin. Doğrusu hesap gününe kadar lânet
sanadır." (el-A'raf: 7/13; el-Hicr:
15/34-35; Sâd: 38/77-78)

Böylece Hz. Âdem'e karşı büyüklük taslaması ve
secde emrine isyanı neticesinde ilâhi rahmetten ebediyen kovuluşu "İblis" adını
almasına sebep oldu. Hz. Âdem'e secde emri karşısında isyan eden ve hakikatle
ilgili bütün bağları koparılan ve melekler arasındaki yerini de kaybederek
tamamen yalnız kalan şeytan bu defa intikam peşine düştü. Bir başka deyişle
şeytanca tutum içerisine girdi. Hedefi insandı. Çünkü insan yüzünden ilâhi
rahmetten uzaklaştırılmıştı. Amacına ulaşabilmek için de Allah'tan kıyamete
kadar mühlet istedi.[9]
 

 





[1]
A. Lütfü Kazancı, İslam Akaidi, Marifet Yayınları: 108-110.





[2]
el-Bakara: 2/31; el-Hicr: 15/26-29.





[3]
el-Kehf: 18/50.





[4]
Sâ'd, 38/71-85.





[5]
el-Hicr, 15/29; Sâd, 38/72.




[6]
Muhammed Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'ân Dili, İstanbul (t.y), 3/2133; N.
Mehmet Solmaz-İsmail L. Çakan, Kur'ân-ı Kerim'e Göre Peygamberler ve Tevhid
Mücadelesi, İstanbul 1982, 1/19.





[7]
Yazır, a.g.e., 3/2129.





[8]
el-Bakara, 2/30.





[9]
Ahmet Güç, Şamil İslam Ansiklopedisi: 6/39.